Türk edebiyatının “Milli Edebiyat” zevk ve anlayışını Cumhuriyet dönemine taşıyan en güçlü kalemlerinden biri şüphesiz Faruk Nafiz Çamlıbel’dir. Onun, Anadolu coğrafyasını bir tablo gibi işlediği ve halk şiiri geleneğini modern bir söyleyişle birleştirdiği “Çoban Çeşmesi” şiiri, hafızalara kazınmış bir başyapıttır. Bu yazımızda, Beş Hececiler’in bu usta şairinin efsanevi şiirini, orijinal Osmanlıca metni, günümüz Türkçesine çevirisi ve detaylı edebi tahlili ile birlikte sunuyoruz. Anadolu’nun bağrından kopup gelen bu suyun sesine kulak vermeye hazır olun.
Aşağıda, Faruk Nafiz’in bu eşsiz eserinin orijinal Osmanlı alfabesiyle yazılmış halini (tıpkıbasım) görebilirsiniz.

Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
“Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…”
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi…
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Şair Hakkında: Faruk Nafiz Çamlıbel
“Hecenin Beş Şairi” (Beş Hececiler) olarak bilinen topluluğun en kudretli şairi kabul edilen Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973), şiire aruzla başlamış ancak daha sonra Milli Edebiyat akımının etkisiyle hece ölçüsüne yönelmiştir. Özellikle Ziya Gökalp’in etkisiyle yöneldiği hece ölçüsünde adeta bir virtüöz ustalığına erişmiştir.
“Sanat” adlı şiiri, memleket edebiyatının bir manifestosu (bildirisi) niteliğindedir. Şiirlerinde Anadolu coğrafyasını, insanını, tarihini ve efsanelerini, sade, akıcı ve lirik bir Türkçe ile işlemiştir. “Çoban Çeşmesi” ve “Han Duvarları”, onun Anadolu’ya yönelişinin en somut ve en başarılı örnekleridir.
Çoban Çeşmesi Şiirinin Edebi Tahlili
“Çoban Çeşmesi”, sadece bir doğa tasviri değil, Anadolu’nun kültürel hafızasının ve aşk efsanelerinin bir anıtı gibidir.
1. Biçim ve Dil Özellikleri: Şiir, sade ve anlaşılır bir halk Türkçesi ile yazılmıştır. Dörtlük nazım birimiyle kaleme alınmış ve hece ölçüsünün 11’li kalıbı (genellikle 6+5 duraklı) kullanılmıştır. Bu yapı, şiire halk edebiyatı ürünlerindeki (koşma gibi) samimiyeti ve akıcılığı kazandırır. Kafiye düzeni (abab, cccb, dddb…) ve rediflerin ustaca kullanımı, şiirin ahengini güçlendirir.
2. Tema ve İçerik: Şiirin ana teması, geçmişe duyulan özlem, hüzün ve Anadolu coğrafyasının ıssızlığıdır. Şair, bir çeşmeyi kişileştirerek (teşhis sanatı) onu tarihin canlı bir tanığı haline getirir. Çeşme, sadece su akıtan bir yapı değil, dertli bir anlatıcıdır.
3. Edebi Sanatlar ve Telmih Zenginliği: Şiirin en çarpıcı yönü, “telmih” (hatırlatma) sanatının kullanımındaki ustalığıdır. Şair, çeşmenin varlığını Türk edebiyatının en büyük üç aşk hikayesiyle ilişkilendirir:
- Ferhat ile Şirin: İkinci dörtlükte çeşmenin oluşumu, Ferhat’ın Şirin için dağları delmesine bağlanır. Çeşme, Ferhat’ın aşkının bir tezahürüdür.
- Kerem ile Aslı: Dördüncü dörtlükte çeşme, Kerem’in sazına yoldaşlık eden, Aslı’nın peşindeki yolculuğa tanıklık eden bir unsurdur.
- Leyla ile Mecnun: Beşinci dörtlükte ise artık bu büyük aşkların devrinin kapandığı vurgulanır. “Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda” dizesi, o eski, yakıcı sevdaların sona erdiğinin en acı ifadesidir.
4. Sonuç Bölümü ve Hüzün: Şiirin sonlarına doğru, çeşmenin artık eski işlevini yitirdiği, o büyük aşıkların ve “yanık yolcuların” kalmadığı vurgulanır. Çeşme artık “beyhude” çağlamaktadır. Bu durum, modernleşen dünyada eski değerlerin, derin duyguların kayboluşuna dair şairin duyduğu hüznü yansıtır. Çeşme, Anadolu’nun ortasında, kaybolan bir medeniyetin ve aşk anlayışının yalnız bir abidesi olarak kalmıştır.
Sonuç
Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Çoban Çeşmesi”, hece vezninin imkanlarını en üst düzeyde kullanarak, halk şiiri geleneğini modern bir duyarlılıkla birleştiren bir başyapıttır. Hem sunduğumuz Osmanlıca metniyle tarihe bir köprü kuran hem de tahliliyle derinliğine indiğimiz bu şiir, Anadolu’nun sesini ve hüznünü yüzyıllardır çağıldatmaya devam etmektedir.







