Anasayfa / Edebiyat Makaleler / Yaprak Dökümü ve Alfred Adler’in Gözünden Kardeş Savaşları: Bir Aile Neden Çöker?

Yaprak Dökümü ve Alfred Adler’in Gözünden Kardeş Savaşları: Bir Aile Neden Çöker?

Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eseri ve televizyon uyarlamasıyla hafızalarımıza kazınan Yaprak Dökümü, sadece yanlış batılılaşmanın veya ekonomik zorlukların hikayesi değildir. Alfred Adler’in “Bireysel Psikoloji” ekolü ve özellikle “Doğum Sırası” (Birth Order) kuramı ile incelendiğinde, Tekin ailesinin çöküşünün psikolojik temelleri gün yüzüne çıkıyor. Bu makalede, Ali Rıza Bey’in çocuklarının her birinin trajik hikayesini, Adler’in doğum sırası teorisi penceresinden analiz edeceğiz. Hemen uyarmam lazım bu bir roman incelemesi yazısı değil. Evet bu defa değil.

Aile: Bir Sevgi Yuvası mı, Yoksa Rekabet Alanı mı?

Alfred Adler’e göre aile, bir “sosyal mikrokozmos”dur. Kardeşler arasındaki ilişki, sanıldığı gibi her zaman bir sevgi bağına dayanmaz; aksine, ebeveynlerin ilgisini, sevgisini ve kaynaklarını elde etmek için süregelen bir rekabet alanıdır.

Alfred Adler’in doğum sırasına göre kişilik özellikleri. Kaynak: various sources, adapted by the author.

Yaprak Dökümü’ndeki Tekin ailesi, bu teorinin trajik bir laboratuvarı gibidir. Otoriter ancak ekonomik olarak zayıflayan baba figürü Ali Rıza Bey’in gölgesinde, her çocuk hayatta kalmak ve “görülmek” için kendi doğum sırasına özgü, çoğunlukla bilinçdışı bir strateji geliştirmiştir.


1. Fikret: Tahtından İndirilen “İlk Çocuk” ve Otoritenin Bekçisi

Adler, ilk çocuğun başlangıçta ailenin tek odak noktası olduğunu, ancak kardeşlerin gelmesiyle bu “tahtından indirildiğini” savunur. Bu travma, ilk çocuğu genellikle sorumluluk sahibi, kuralcı, muhafazakâr ve ebeveyn otoritesini korumaya meyilli yapar.

Dizide Fikret, tipik bir Adlerian “İlk Çocuk” örneğidir.

  • Otoriteyle Özdeşleşme: Fikret, babası Ali Rıza Bey’in ahlakçı ve geleneksel değerlerini en sert savunan karakterdir. Kardeşlerinin modernleşme eğilimlerine karşı bir “ahlak bekçisi” rolünü üstlenir.
  • Güç İstenci: Kardeşlerine karşı kurduğu baskıcı ve eleştirel tutumu, kaybettiği ilgiyi “yöneterek” geri kazanma çabasıdır. Evin “ikinci annesi” rolü, ona bir iktidar alanı sağlar. Ancak bu yük, onu mutsuz bir evliliğe sürükleyecek kadar ağırdır.

2. Şevket: Beklentilerin Altında Ezilen “Veliaht”

Adler’e göre, erkek çocukların olduğu ailelerde cinsiyet de doğum sırası kadar etkilidir. Şevket, ailenin tek erkek çocuğu olarak kültürel kodlarla “veliaht” konumundadır.

  • Yetersizlik Duygusu: Babasının dürüstlük ve onur timsali gölgesi o kadar büyüktür ki, Şevket bu standarda asla ulaşamayacağını hisseder. Bu durum onda derin bir yetersizlik duygusu yaratır.
  • Hatalı Telafi: Adler’e göre aşağılık kompleksi hisseden birey, “üstünlük çabası” içine girer. Şevket’in riskli davranışları (Ferhunde ile ilişkisi, bankadan para çalması), babasının otoritesini aşma ve “kendi gücünü kanıtlama” çabasının nevrotik birer dışavurumudur.

3. Leyla ve Necla: Ortanca Çocukların Ölümcül Rekabeti

Adler’e göre ortanca çocuklar (veya arada kalanlar), kendilerini sürekli bir yarışın içinde hissederler. Öndeki kardeşi geçmek zorundadırlar. Leyla ve Necla gibi yaşça birbirine yakın kardeşlerde bu rekabet ve çatışma daha da şiddetlenir.

  • Leyla (Hayalperest ve Kurban): Fikret’in katılığına karşı Leyla, daha yumuşak ama talepkâr bir strateji izler. Sürekli Necla ile kıyaslanma korkusu, onu hayalperest ve kurban rolüne iter.
  • Necla (İsyankâr ve Rekabetçi): Adler, bir çocuğun başarılı olduğu alanda diğerinin rekabet etmek yerine “zıt bir yön” geliştirebileceğini söyler. Ancak Necla ve Leyla aynı kaynak (güzellik, zengin koca, statü) için savaşırlar. Necla’nın ablasının kocasını (Oğuz) elinden alması, Adlerian anlamda “rakibi tamamen elimine etme” ve aile içinde en üstün konuma geçme arzusunun en vahşi örneğidir. İkisi de “görülmek” için babalarının değerlerine isyan ederler.

4. Ayşe: Gözlemci ve “Sessiz Tanık” En Küçük Çocuk

Adler, en küçük çocuğun “asla tahtından indirilmediğini” ancak ailenin geri kalanı ondan daha büyük ve güçlü olduğu için sürekli bir yetersizlik hissiyle ya da aşırı şımartılmayla mücadele ettiğini belirtir.

  • Ayşe: Dizinin anlatıcısı konumunda da olan Ayşe, ailenin çöküşünü izleyen “sessiz tanık”tır. Büyüklerin kaosunda ihmal edilmiş, ancak bu sayede olaylara dışarıdan bakabilme yetisi kazanmıştır. Ayşe, bu travmatik aile ortamından ders çıkararak “yazarlığa” (gözlemciliğe) evrilen bir telafi mekanizması geliştirmiştir.

Sonuç: Yapraklar Neden Döküldü?

Yaprak Dökümü’ndeki çöküş, Adlerian açıdan bakıldığında, Ali Rıza Bey’in çocuklarının bireysel ihtiyaçlarını, yeteneklerini ve mizaçlarını görmezden gelip, hepsini tek bir “ideal ahlak” kalıbına sokmaya çalışmasından kaynaklanır.

Kardeşler arasındaki bağlar, iş birliğine değil, yıkıcı bir rekabete dayalıdır.

  • Fikret otoriteyle,
  • Şevket parayla,
  • Leyla ve Necla ise güzellik/statüyle “üstünlük” kurmaya çalışmıştır.

Sonuç olarak; aile, köklerinden (baba/değerler) koptuğu için değil, dallar (kardeşler) birbirinin güneşini kestiği ve aynı gövdeden beslenemeyecek kadar bencilce bir hayatta kalma savaşına girdiği için kurumuş ve dökülmüştür.


Sizce Yaprak Dökümü’ndeki hangi karakter, kendi doğum sırasının özelliklerini en çok yansıtıyor? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın!

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.