Horasan’dan Anadolu’ya Köklerin Derin Yolculuğu: Kültürümüzdeki Benzersiz Etkileşim

 Merhaba sevgili okurlar! Bugün sizleri Anadolu ve Horasan arasındaki derin kültürel bağlardan ve tarih boyunca yaşanan etkileşimlerden söz ederek, bu iki toprak arasındaki zengin ilişki ağını keşfetmeye davet ediyorum. Anadolu ve Horasan, coğrafi olarak uzak olsalar da, Türk kültürünün şekillenmesinde büyük bir rol oynamış, birbirinden beslenmiş iki önemli coğrafya. Hadi, bu ilginç tarih yolculuğuna birlikte çıkalım! Öncelikle, Horasan topraklarında filizlenen ve daha sonra Anadolu’ya yayılan tarikatlar hakkında konuşmak istiyorum. Özellikle Bahâüddin Nakşbendî’nin liderlik ettiği tarikat, Horasan’da güç kazanmış ve zaman içinde Orta Asya ve Horasan’dan Anadolu’ya doğru ilerlemiş. Bu tarikatın temsilcisi Molla İlahî Semavi aracılığıyla Anadolu’ya sıçramış ve özellikle Doğu…

Atabetü’l Hakayık hakkında bilgiler

Atabetü’l Hakayık, 12. yüzyılda Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmış bir ahlak ve nasihatname eseridir. Eserin adı “Gerçeklerin Eşiği” anlamına gelir ve Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar’a s unulmuştur. Eser, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini, İslamî düşünce ve görüşleri anlatır. Eser, aruz ölçüsüyle ve Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Eserin Kaşgar şivesiyle, Uygur harfleriyle yazılmış ilk yazması İstanbul’da Ayasofya Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eserin özellikleri şunlardır: – Konusu din ve ahlaktır. – Didaktik (öğretici) bir eserdir. – Nazım birimi olarak beyit ve dörtlük kullanılmıştır. – Telmih (hatırlatma) sanatı kullanılmıştır. – Eser 14 bölümden oluşur. Baştaki 5 bölüm giriş,…

Oğuz Kağan Destanı

«Günlerden bir gündü, Ay Han, bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Çocuk, siyah saçlı, kara kaşlı, elâ gözlü ve kırmızı ağızlıydı. Perilerden güzel, daha güzeldi. Çiğ et ve şarap istedi. Kırk günden sonra büyüdü, yürüdü, dolaştı ve oynadı. Ata bindi; geyik avına çıktı. Günlerden ve gecelerden sonra yaman bir yiğit, bir bahadır oldu. Oğuz Han adı verilen bu bahadır, bir gün yüce Tanrıya yakarmaktaydı. Birdenbire her taraf karanlığa gömüldü. Gökten bir ışık düştü. Aydan da, güneşten de parlaktı. Bu ışığın içinde çok güzel bir kız duruyordu. Yüzünde, ateşli ışıklar saçan bir beni vardı. Sanki kutup yıldızı gibiydi. Gülse mavi gök de…