Anasayfa / Gazel Tahlili / Anadolu’da Türkçenin İlk Çığlığı: Sultan Veled’in “Senin Yüzün Güneştir” Gazeli Tahlili

Anadolu’da Türkçenin İlk Çığlığı: Sultan Veled’in “Senin Yüzün Güneştir” Gazeli Tahlili

Türk edebiyatı tarihi, yüzyıllar süren bir nehrin akışı gibidir. Bu nehrin kaynaklarından biri, Mevlana’nın gölgesinde yetişmiş ancak kendi ışığıyla Türkçeyi aydınlatmış olan Sultan Veled’dir. 13. yüzyılda Farsçanın edebiyat dili olarak hüküm sürdüğü bir coğrafyada, “Türkçe şiir söyleme” cesaretini ve tevazusunu gösteren Sultan Veled, divan şiirimizin ilk kurucularından kabul edilir.

Bu yazımızda; Sultan Veled’in, Eski Anadolu Türkçesi’nin en saf ve samimi örneklerinden biri olan “Senin yüzün güneştir yoksa aydır” matlalı gazelini inceleyeceğiz. Şiirin günümüz Türkçesine çevirisini, beyit şerhini ve dönemin dil özelliklerini, aruzun Türkçeyle olan zorlu imtihanı üzerinden ele alacağız.

Gazelin Metni ve Günümüz Türkçesiyle Açıklaması

Senin yüzün güneştir yoksa aydır
Canım aldı gözün dahi ne aydır?

Benim iki gözüm bilgil canımsın
Beni cansız koyasın sen bu keydir?

Gözümden çıkma kim bu yer senindir
Benim gözüm sana yahşı saraydır

Ne oktur bu ne ok kim değdi senden
Benim boynum sünüydü, şimdi yaydır

Temâşâ-çün beri gel kim göresin
Nite gözüm yaşı ırmak u çaydır

Senin boyun budaktan ağdı geçti
Cihan imdi yüzünden yaz u yaydır

Bugün aşkın odundan ıssı aldık
Bize kayı değil ger kar u kaydır

Bana her gece senden yüz bin assı
Benim her gün işim senden kolaydır

Veled yoksuldu sensiz bu cihanda
Seni buldu bu kezden beg ü baydır

Sultan Veled’in bu gazeli, ilahi aşkın coşkusunu dünyevi imgelerle harmanlayan lirik bir eserdir. İşte beyitlerin orijinal halleri ve günümüz Türkçesindeki karşılıkları:

1. Beyit:

Senin yüzün güneştir yoksa aydır Canım aldı gözün dahi ne aydır?

Günümüz Türkçesi: Senin yüzün güneş midir, yoksa ay mıdır? (Güzelliğin o kadar parlak ki ayırt edemiyorum). Gözlerin canımı aldı, (bu halim için) daha ne söyler?

2. Beyit:

Benim iki gözüm bilgil canımsın Beni cansız koyasın sen bu keydir?

Günümüz Türkçesi: İki gözüm! Bil ki sen benim canımsın. Beni böyle cansız bırakıp gitmen nasıl bir iştir (nasıl olur)?

3. Beyit:

Gözümden çıkma kim bu yer senindir Benim gözüm sana yahşı saraydır

Günümüz Türkçesi: Gözümden çıkma ki bu yer (gözümün bebeği) senindir; benim gözüm senin için güzel bir saraydır.

4. Beyit:

Ne oktur bu ne ok kim değdi senden Benim boynum sünüydü, şimdi yaydır

Günümüz Türkçesi: Senden bana değen bu ok, nasıl bir oktur? Benim boynum mızrak (sünü) gibi dümdüzdü, şimdi (dertten büküldü) yay gibi oldu.

5. Beyit:

Temâşâ-çün beri gel kim göresin Nite gözüm yaşı ırmak u çaydır

Günümüz Türkçesi: Seyretmek için yakına (beri) gel ki, gözyaşımın nasıl ırmağa ve çaya döndüğünü göresin.

6. Beyit:

Senin boyun budaktan ağdı geçti Cihan imdi yüzünden yaz u yaydır

Günümüz Türkçesi: Senin boyun (güzelliğin) dalı/budağı aştı geçti. Cihan şimdi senin yüzünden (yüzünün aydınlığından) yaz ve bahardır.

7. Beyit:

Bugün aşkın odundan ıssı aldık Bize kayı değil ger kar u kaydır

Günümüz Türkçesi: Bugün aşkının ateşinden sıcaklık aldık; artık dışarısı kar veya fırtına/yağmur (kay) olsa da bize korku/endişe (kayı) değildir.

8. Beyit:

Bana her gece senden yüz bin assı Benim her gün işim senden kolaydır

Günümüz Türkçesi: Bana her gece senden yüz bin fayda (assı) var; benim her gün işim senin sayende kolaydır.

9. Beyit (Makta):

Veled yoksuldu sensiz bu cihanda Seni buldu bu kezden beg ü baydır

Günümüz Türkçesi: Veled, bu cihanda sensizken yoksuldu; seni buldu, bundan böyle bey ve zengindir (baydır).


Gazelin Dil ve Üslup İncelemesi: Eski Anadolu Türkçesi

Bu gazel, Türkçenin bir edebiyat dili olarak rüştünü ispat etmeye çalıştığı “Kuruluş Dönemi”ne aittir. Şiirde, bugünkü İstanbul Türkçesinden farklı fonetik ve morfolojik özellikler göze çarpar.

1. Ses ve Ek Özellikleri

Şiirde kelimeler, dönemin söyleyiş özelliklerine göre şekillenmiştir:

  • Yuvarlaklaşma: “Güneştir” yerine “Güneştür”, “Aydır” yerine “Aydur” kullanımı yaygındır.
  • Soru Ekinin Yokluğu: İlk beyitte “Güneş mi, ay mı?” sorusu sorulurken “mi” edatı kullanılmamış; soru anlamı “yoksa” kelimesi ve tonlama ile sağlanmıştır. Bu, o dönemin tipik bir özelliğidir.
  • “Gil” Eki: İkinci beyitteki “Bilgil” kelimesindeki “-gil” eki, fiili pekiştiren ve emri güçlendiren bir ektir. Bugün kullanılmayan bu ek, Eski Anadolu Türkçesi’nin karakteristik özelliğidir.

2. Kelime Hazinesi (Sözlükçe)

Sultan Veled, halkın konuştuğu arı Türkçeyi aruz kalıbına dökmüştür:

  • Key: Farsça kökenli olup “nasıl, nice” anlamına gelir. Şair, şaşkınlık ve sorgulama ifadesi olarak “Bu keydür?” (Bu nasıl iştir?) der.
  • Dakı / Dahi: “Daha, ve, bile” anlamlarında kullanılır.
  • Eydür / Aydır: “Eyitmek” (demek/söylemek) fiilinin geniş zamanıdır. “Ne aydır?” (Ne söyler?) şeklinde kullanılmıştır.
  • Yahşi: Güzel. (Azeri Türkçesinde hâlâ yaşamaktadır).
  • Beru: Beri, buraya, yakına.
  • Assı: Fayda, kâr.
  • Bay: Zengin. “Beg ü bay” (Bey ve zengin) ikilemesiyle kullanılmıştır.
  • Kayı: Korku, endişe.

Aruzun Türkçeyle İmtihanı: “Irmak u Çay”

Sultan Veled’in bu şiiri, Türkçenin Aruz veznine uydurulmaya çalışıldığı ilk örneklerdendir. Bu nedenle teknik açıdan “acemilik” dönemini yansıtır.

Vezin Kusurları ve İmale: XI. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar olan dönemde şairler, hece yapısı kısa ve sesli harfle biten Türkçe kelimeleri, uzun seslere dayalı Aruz veznine uydurmakta zorlanmışlardır. Bu yüzden “İmale” (kısa heceyi vezin gereği uzun okuma) kusuru sıkça görülür.

“Ve” Bağlacının Kullanımı: Şiirde geçen “Irmak u çay”, “Yaz u yay”, “Beg ü bay” gibi tamlamalar dikkat çekicidir. Farsça bir tamlama kuralı olan “u/ü” bağlacının, iki Türkçe kelime arasında kullanılması dilbilgisi açısından aslında bir kusurdur.

  • Not: Farsça kurala göre “Dil ü Can” (Gönül ve Can) denebilir ama “Irmak u Çay” denemez. Ancak Sultan Veled döneminde dilin kuralları henüz oturmadığı için bu tür kullanımlar hoş görülmüştür.

Dilimiz, ancak 16. yüzyılda Baki ve 17. yüzyılda Naili, Neşati gibi ustaların elinde Aruzla tam bir ahenk yakalamış, Türkçe kelimeler eğilip bükülmeden musikisini bulmuştur.


Edebi Sanatlar ve Mazmunlar

Sultan Veled, Tasavvufi aşkı anlatırken klasik mazmunları (kalıplaşmış benzetmeler) kullanmıştır:

  1. Teşbih (Benzetme):
    • Yüz = Güneş/Ay: Sevgilinin yüzü parlaklıkta gök cisimlerine benzetilir.
    • Göz = Saray: Sevgilinin hayali aşığın gözünde yaşar, bu yüzden göz bir saraydır.
    • Boyun = Yay: Aşığın boynu önceden mızrak (sünü) gibi dikken, aşk derdinden bükülüp yay olmuştur.
  2. Mübalağa (Abartma):
    • Gözyaşının ırmağa ve çaya dönmesi.
  3. Tezat (Karşıtlık):
    • “Yoksul” ile “Bay” (Zengin) kelimeleri son beyitte bir arada kullanılarak tezat sanatı yapılmıştır. Şair, maddi yoksulluğuna rağmen aşkı bulunca manevi bir zenginliğe erişmiştir.

Sonuç

Sultan Veled’in “Senin yüzün güneştir yoksa aydır” gazeli, Türk edebiyatının emekleme çağından kalma paha biçilemez bir mirastır. Şair, “Key, Assı, Eydür” gibi bugün unuttuğumuz kelimelerle, Türkçenin o dönemdeki ses bayrağını dalgalandırmıştır.

Bu şiir bize gösteriyor ki; Türkçe, yüzyıllar süren bir işçilikle, Baki’lere ve Fuzuli’lere ulaşmadan önce Sultan Veled gibi “dil mimarlarının” elinde yontulmuş, Aruzun zorlu kalıplarına dökülerek bugünkü edebi kudretine kavuşmuştur.

Makale Özeti

Başlık: Anadolu’da Türkçenin İlk Çığlığı: Sultan Veled’in “Senin Yüzün Güneştir” Gazeli Tahlili
Yazar: Sultan Veled
Dönem: 13. Yüzyıl (Eski Anadolu Türkçesi / Beylikler Dönemi)
Konu: İlahi aşk, sevgilinin güzelliği ve aşığın hali.
Önemli Dil Özellikleri: “Gil” eki, “Key” (nasıl), “Assı” (fayda) gibi arkaik kelimeler; Türkçe kelimeler arasında Farsça “u” bağlacının kullanımı; Aruz veznini Türkçeye uygulama çabaları.

Bu makale özeti vermem iyi oldu mu yorumlara bekliyorum. Bir çok yazıda bunu yapmak istiyorum.

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.