Ağlayan çocuk, bağırarak telefonla konuşan adam, klimadan şikayet edecek yaşlı teyze… Her şey hazırdı yolculuk için. Bir cam kenarı yolculuğu daha başlamıştı benim için.
Yol kenarlarındaki köyleri seyrettim. Hepsi ihtiyar evlerden oluşuyor, tüm evlerde ihtiyarlar, ihtiyarlık sokaklarda kol geziyordu. Yolları bile yaşlanmıştı köylerin. Ağaçtan yapılma elektrik direklerinin bile rengi siyaha çalıyordu. Bir zamanlar torunların şen şakrak oynadıkları sokak aralarına hasretle bakıyorlardı, altları kırışmış gözleriyle.
Eski bir evin balkonunda oturuyor benim yaşadığımdan daha fazla ömrü birlikte geçirdiği her hallerinden belli iki ihtiyar. Yaşlı kadın silkeliyor balkondan yılların yorgunluğunu, yaşlı adam derin bir nefes çekiyor sigarasından, artık hayatta olmayan yaşıtlarını düşünerek. Bir zamanlar çocukların koşturduğu geniş balkonda şimdi daha yavaş akıyor zaman. Karı koca sanki son misafir Azrail’i bekliyor gibiler. Son nefesten önce bir kez daha torunları/çocuklarını görebilmek arzusu okunuyor gamlı gözlerinden. Gözler ki artık griye çalan gözbebekleriyle daha bir acıklı bakıyor etrafına. Her an son defa bakıyor gibi bakıyor gözleri. Yaşlılar ölümü hatırlattığı için mi terkedilmiş en sevdikleri tarafından. Yaşlılık ölümü hatırlatır, ölüm ki insanı insan eder.
Yol boyu yolları seyrettim. İnsanları her biri ayrı yöne akan yollar gibiydi. Kimisi varacağı yere varmış, kimisi hala yolda idi. Kiminin kimsesi yoktu. Kimseler kimseleri tanımadı, tanışmadı, birer yabancı gibi geçip gitti ömürlerinin içinden.
___
5 Kasım 2013 Süleyman Demirel Üniversitesinde Halk Edebiyatı Yükseklisans derslerine gidip gelirken Isparta yollarında yazmıştım bunu. Yarım kalmış. Yol mu bitti ne olduysa. Belki de yanıma biri oturmuştur. Bilirsiniz merakla okurlar normalde hiç okuma huyu olmayan milletimiz. Tabi milletimizin yazma huyu da olmadığı için yazı yazan birini gördüğünde hele de yan koltukta yazı yazan birini görünce ne kadar merakla okuduğunu çok iyi bilirim.
Yazıyı düzenledim ve eski tarihe bakıp yayınlanma zamanı kısmında “şimdi” ye tıklayıp yazıya zaman yolculuğu yaptırdım. Yolda gördüğüm ihtiyarlar bir bir toz bulutuna dönüştü. Ahşap elektrik direkleri beton olanlarla değiştirildi. Tozlu yol asfalt oldu. Yol kenarındaki ağaçları dozerler biçti. Otobüs yine dolu dopdolu ama herkes artık birbirine eskisinden daha yabancı…









