Ziya Gökalp’in Yol Haritası: Türkçülüğün Esasları ve Türk Milliyetçiliğine Etkileri

Türk milletinin siyasal ve kültürel hayatında sağlam bir temel, kapsamlı bir program sunan yegâne düşünce akımı Türkçülük’tür. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde derin izler bırakan bu akımın programatik çerçevesini çizen abidevi eser ise, şüphesiz ki Ziya Gökalp’in kaleme aldığı Türkçülüğün Esasları‘dır. 1923 yılında yayımlanan bu eser, sadece bir felsefi metin değil, aynı zamanda Türk milliyetçiliği düşüncesi için bir “yol haritası” işlevi görmüş, dilden hukuka, sanattan ekonomiye kadar toplumsal hayatın her alanına bilimsel ve sosyolojik bir bakış açısıyla yaklaşmıştır. Türk düşünce hayatının nadir filozof ve sosyologlarından biri olan Ziya Gökalp, bu çalışmasıyla kuru hamasetten uzak, rasyonel ilkelere dayalı bir milli programı Türk kamuoyuna sunarken, akımın edebi cephesini temsil eden Ömer Seyfettin gibi yetenekli kalemler de, özellikle “Yeni Lisan” hareketi ve milli meselelere dair derinlemesine yazılarıyla bu düşüncenin kuramsal ve pratik zeminini güçlendirmiştir. Zira Ömer Seyfettin, düşüncelerini doğrudan akademik metinlerle değil, hikâyelerinde konuşarak, edebi metinler aracılığıyla geniş kitlelere yaymayı tercih ederek, hem kuramın hem de pratiğin zorlu yolunu birlikte yürümüştür. Bu makalede, Türkçülüğün Esasları’nın temel bölümlerini, ortaya koyduğu çığır açıcı sosyolojik ve kültürel ilkeleri ayrıntılı bir şekilde inceleyecek, Türk modernleşme tarihindeki vazgeçilmez yerini ortaya koyacağız.

Türkçülük Programının Şerefi ve Yolu

Türkçülük akımının sistematik bir programa kavuşması şerefi büyük ölçüde Ziya Gökalp’e aittir. Onun Türkçülüğün Esasları adını verdiği bu program, Türk milliyetçiliği düşüncesi için bir pusula, bir yol haritası olmuştur. Yeni bir toplumsal hayat ve nizam oluşturma hedefiyle bir sosyoloğun elinden çıkan bu temel esasları derinlemesine anlamak ve kavramak, yalnızca bu eseri okumakla sınırlı kalmamalıdır. Ziya Bey’in ciltler halinde yayımlanmış diğer makaleleri ile fikirlerinin nazma dökülmüş şekli olan şiirlerinin bir arada mütalaa edilmesi, düşünce sisteminin bütünlüğünü idrak etmek açısından elzemdir.

Eser, “Türkçülüğün Mahiyeti” ve “Türkçülüğün Programı” adlı iki ana bölümden oluşmaktadır. Bu yapı, önce düşüncenin ne olduğunu ve tarihsel kökenini tanımlamayı, ardından da bu düşüncenin toplumsal hayata nasıl uygulanacağına dair somut bir eylem planı sunmayı amaçlar.

I. Türkçülüğün Mahiyeti: Kimlik ve Köken

Eserin ilk ana bölümü olan Türkçülüğün Mahiyeti, Türkçülüğün genel çerçevesini çizmekte, temel kavramları ve tarihsel bağlamı ele almaktadır. Bu bölüm, on alt başlık altında incelenir:

  1. Türkçülüğün Tarihi: Yazar bu bölümde, Avrupa’da Türk adına duyulan hayranlıktan yola çıkarak, Türkçülüğün yakın tarihine bir özet sunar. Türk tarihi ve dili üzerine yazılan eserleri anar, bu akımın köklerine inen ve milli hafızanın oluşmasına katkıda bulunan isimleri ve çalışmaları zikreder. Bu, Türkçülük düşüncesinin temelsiz bir hamle değil, derin bir fikri mirasın devamı olduğunu gösterme çabasıdır.
  2. Türkçülük Nedir? Ziya Gökalp, Türkçülüğü net bir şekilde “Türk milletini yükseltmektir” diye tanımlayarak işe başlar. Ardından millet kavramını ırkî, kavmî, coğrafî, Osmanlıcı, İslamcı ve fertçi gibi farklı tanımlarla ele alır. Bu tanımların hiçbirinin tek başına yeterli olamayacağını savunan Gökalp, milleti sosyolojik bir temele oturtur: “Dilce, dince, ahlâkça ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir topluluktur.” Bu tanımın merkezinde “terbiye” kelimesi yer alır. Gökalp’e göre, insan için manevi varlık, maddi varlıktan önce gelir. Bu nedenle milliyette soy kütüğü (şecere) değil, terbiyenin ve mefkûrenin (ülkü) milli olması aranır. Böylelikle ırk ve kan bağı koşulsuz hale gelir; Türk terbiyesiyle yetişmiş bir Alman, Arnavut ya da Rum, Türk milletine mensup sayılırken, Alman terbiyesiyle yetişmiş ırken Türk bir birey, Türk milletinden sayılmaz. Ziya Bey’in bu millet tanımı, kuru bir hissiyata değil, tamamen bilimsel ve sosyolojik kurallara dayanır.
  3. Türkçülük ve Turancılık: Bu tartışmalı konuda Gökalp, bütün Türkleri tek bayrak altında birleştirme idealini Türklerin uzak ülküsü (Turan) olarak niteler. Dönemin siyasal şartlarını göz önünde bulundurarak, yakın dönem için aralarında Oğuz Türklerinin bulunduğu Türkmen Birliği’nin (Oğuz Birliği) kültürel birliğini sağlamanın önemini vurgular. Bu kültürel birliğin temelinde Oğuz Destanı, Dede Korkut Kitabı, Fuzulî gibi ortak eserler yatar. Turan ülküsü, Yahudilerin Arz-ı Mev’ud’u, Yunanlıların Megalo İdea’sı gibi milletlerin geleceğe dair yol haritalarını oluşturan “uzak idealler” arasında konumlandırılır. Tarihin sürprizlerle dolu olduğunu belirten Gökalp, tıpkı Atatürk gibi, bu uzak ideale hazırlıklı olunması gerektiğini söyler.
  4. Millî Kültür ve Medeniyet: Ziya Bey, Milli Kültür’ü din, ahlak, hukuk, iktisat, lisan, fen ve rasyonel hayatın toplamı olarak tanımlar. Kültürün millî, medeniyetin ise uluslararası olduğunu belirterek, bir ayrım yapar. Milli kültür, milletin kendi özünden, kaynaklarından ortaya çıkardığı değerler bütünüdür. Gökalp, milli kültürden uzaklaşmanın milleti zor duruma sokacağını ve fertler arasında “ikilik” yaratacağını savunur.
  5. Halka Doğru: Bu kısımda, aydınlar ile halk arasındaki uçurumların ortadan kaldırılması ülküsünden bahsedilir. Aydınların, halka milli kültürü götürmek için çalışması gerektiği fikri, daha sonra edebiyatımızda “mektepten memlekete” eğitim hareketine ilham kaynağı olmuştur. Mehmet Emin’in şiirleri, Ömer Seyfettin’in öyküleri ve Ziya Bey’in sosyolojik manzumeleri, seçkin sınıfla halk kitlelerini buluşturma amacına hizmet eden eserler olarak görülür. Batılı sanatçıların halktan aldıkları konuları işleyerek büyük eserler vermeleri örneği, karşılıklı bir alışveriş ve kaynaşmanın gerekliliğini ihtar eder.
  6. Garba Doğru: Ziya Bey, Batılı toplumların ulaştıkları uygarlık seviyesinden istifade edilmesi gerektiğini belirtir. Medeniyetin bir dine ya da coğrafyaya ait olmadığını, bir çalışma ve ilerleme yarışı olduğunu savunur. Japonya örneği üzerinden, Batı’nın körü körüne teslim olunacak bir medeniyet alanı değil, yararlanılacak bir gelişme kaynağı olarak görülmesi gerektiğini vurgular. Bu görüş, onun meşhur vecizesi olan “Türk Milletindenim, İslam Ümmetindenim, Batı Medeniyetindenim” üçlüsünün medeniyet ayağını işaret eder.
  7. Tarihî Maddecilik ve İçtimaî Mefkûrecilik: Bu bölümde, Karl Marks’ın tarihsel maddeciliği ile Emile Durkheim’ın sosyal ideal (kolektif tasavvurlar) sistemleri karşılaştırılır. Marks’ın toplumsal olayların kökenini ekonomiye dayandırmasına karşın, Durkheim sosyal hadiselerin etkisini arar. Ziya Bey, Durkheim’in kolektif tasavvurlar kavramına daha yakın durur. Mitler, masallar, ahlak, hukuk, iktisat gibi sahalara ait kaidelerin de birer kolektif tasavvur olduğunu belirten Gökalp, bu tasavvurların “coşkun krizler esnasında” son derece büyük bir kuvvet kazanabileceğini, Kurtuluş Savaşı’nın da bu kolektif tasavvurların bir eyleme dönüştüğü hadise olduğunu ifade eder.
  8. Millî Vicdanı Kuvvetlendirmek: Gökalp, milleti oluşturan sosyal zümreler (ailevî, siyasî, meslekî) üzerinde durur. Milletleşmeyi kalkınmanın en önemli şartı olarak gören yazar, İslam ülkelerinin milletleşemedikleri için sömürge durumunda kaldıklarını, buna karşılık milletleşmesini tamamlayan Avrupa halklarının emperyalist baskıya tabi tutulamayacağını örnek gösterir.
  9. Millî Tesanüdü Kuvvetlendirmek: Bu, Ziya Bey’in eski Ahîlik sistemine dayandırdığı önemli bir iktisadî tekliftir. Millî tesanüdün (dayanışma) temeli “vatanî ahlâk”tır. Yazar, asker, fırıncı, doktor, tüccar gibi meslek gruplarının kendi aralarında dayanışma kurarak sermayenin elde tutulmasını ve toplumsal bir zümrenin ortadan kalkmasını önlemesini önerir. İflas eden bir esnafın meslektaşları tarafından korunması gibi mikro düzeydeki bu dayanışma, makro seviyede ülkenin bütün kazancının ülkenin evlatları tarafından kullanılacağı anlamına gelir. Bu teklif, ne Marks’ın kolektifleştirmesine ne de vahşi kapitalizmin tekelleşmesine benzeyen, Ahî Evran’ın ilkelerini sistematize eden özgün bir Türk iktisadi sistemini işaret eder.
  10. Hars ve Tehzib: Hars’la Milli Kültür’ü, Tehzib’le ise seçkin uluslararası sınıfı kasteden yazar, milli kültürün yeni bakış açılarıyla zenginleştirilmesini ister. Ancak tehzibin (uygarlığın/medeniyetin) bir başka kültüre körü körüne bağlanma hastalığını doğurabileceği tehlikesine dikkat çeker. “Bir tehzib millî kültürün hukukuna riayet ettiği müddetçe normaldir” diyen Gökalp, Türkçülüğün kozmopolitizmle bağdaşmayacağını vurgular.

II. Türkçülüğün Programı: Eylem Planı

Türkçülüğün Esasları‘nın ikinci ana bölümü olan Türkçülüğün Programı, düşüncenin somut uygulama alanlarını sekiz alt başlık halinde düzenleyerek bir eylem planı sunar.

  1. Dilde Türkçülük: Tanzimat’tan beri süregelen dilde sadeleşme sorunlarına bir çözüm getirmeyi amaçlayan bu bölüm, millî edebiyatın zeminini tayin eder. Ziya Bey, yazı dili ile konuşma dilinin aynı olması, esasın ise İstanbul Türkçesi olması gerektiği tespitini yapar. Halk diline girmiş Arapça ve Farsça kelimeler konusunda, halkın müteradifi (benzeri) olan kelimeleri almadığını, ihtiyaç duyduğu ve karşılığı olmayan kelimeleri aldığını belirtir. Yazar, arı dilcilerle dilde devrim yapmak isteyenlere, dilin kültürel boyutunu ihmal ettikleri için karşı çıkar. Bu başlık altında, Yeni Türkçenin millileştirilmesi için uyulması gereken on bir prensip sayılır ki, bunlar günümüz Türkçesinin temellerini atmıştır (Örn: Osmanlıca’yı bir kenara atıp Türk dilini İstanbul halkının konuştuğu gibi yazmak, yabancı terkip ve tamlamaları dilimize sokmamak vb.).
  2. Estetik Türkçülük: Eski Türklerin sanat alanındaki eserlerine dayanarak Türklerin estetik zevkini ortaya koymaya çalışır. Halı, kilim, at koşumları gibi estetik olgular değerlendirilir. Millî Vezin meselesinde, Türk vezni olan Hece vezninin hem Batı hem de Aruz vezninden aşağıda olmadığını belirtir. Edebiyatımızın Millileştirilmesi konusunda ise, Halk edebiyatı ile Batı edebiyatının şaheserlerini model alarak, halka ait konuları milli hassasiyetle işleme yolunu gösterir. Geleneksel sanatların (meddah, Karagöz) yaşatılması gerekliliğini vurgular.
    • Millî Musiki: Milli musikinin, Halk musikisi ile Batı musikisinin kaynaşmasından doğacağını belirten Gökalp, bu konuda da izlenecek yolu gösterir. Atatürk devrimleriyle Türkçülüğün Esasları’nda yer alan kimi ilkelerin örtüştüğü en belirgin alanlardan biridir.
  3. Ahlâkî Türkçülük: Türklerde ahlakın üstünlüğünü, vatanî ahlak, meslekî ahlak, aile ahlakı gibi alt başlıklarla masaya yatırır. Türk milletinin dünyaya gelişinin temel misyonu olarak yüksek ahlakın nasıl olması gerektiğini göstermek olduğunu ifade eder.
  4. Hukukî Türkçülük: Amacı, “Türkiye’de modern bir hukuk vücuda getirmek” olarak tanımlanır. Kanun karşısında eşitliğin modern bir hukuk anlayışıyla mümkün olacağını belirten Gökalp, çağdaş ailenin inşasını da hedefler arasına koyar ve rejim bakımından demokrasiyi işaret eder.
  5. Dinî Türkçülük: Dinî kitapların, vaazların Türkçe olması gerektiğini açıklar. Vaizlerin vaazlarını Türkçe vererek halkı dinin kuralları hakkında bilgilendirmesinin gerekliliğini vurgular. İbadetin Türkçeleştirilmesinin halkı dinine daha çok bağlayacağını savunur.
  6. İktisadî Türkçülük: Ziya Gökalp, ekonomik yapılanmanın yerleşik hayata geçilmesiyle değiştiğini belirtir ve solidarizm yani dayanışma fikrinin iktisadî problemleri çözebileceğine olan inancını dile getirir. Türklerin sosyal idealini, “ferdî mülkiyeti ortadan kaldırmaksızın, sosyal servetleri fertlere kaptırmamak, umumun menfaatine sarf etmek üzere muhafazasına ve üretilmesine çalışmak” şeklinde özetler. Bu, ne komünizmin kamulaştırmasına ne de vahşi kapitalizmin tekelleşmesine izin veren bir orta yol teklifidir. Ekonomik teklifinin temeli, Milli Tesanüt yani dayanışma fikridir.
  7. Siyasî Türkçülük: Türkçülüğün bir siyasi parti olmadığını, ilmî, felsefî ve estetik bir mektep olduğunu vurgular. Ancak siyasal gelişmelere kayıtsız kalmaz ve programın en büyük uygulayıcısı olarak Mustafa Kemal Paşa’yı gösterir. Türkçülükle Halkçılığın aynı programda birleştiğini belirtir. Gökalp siyasi Türkçülüğü; “Siyasette mesleğimiz halkçılık, kültürde mesleğimiz Türkçülüktür” diye özetler.
  8. Felsefî Türkçülük: “İlim, objektif ve müspet olduğu için, milletlerarasıdır. Bundan dolayı, ilimde Türkçülük olamaz. Fakat felsefe, ilme dayanmış olmakla beraber, ilmî düşünüşten başka türlü bir düşünüş tarzıdır.” diyen Ziya Bey, Türklerin yüksek felsefede geri kalmışlığını kabul etmekle birlikte, halk felsefesinin bütün milletlerden daha ileride olduğunu belirtir.

Sonuç: Çağları Aşan Bir Program

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları‘nı Türk gençliğine hitap eden bir siyasi vasiyet niteliğindeki şu cümlelerle bitirir: “Ey, bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardır seni bekliyor.”

Bu programa genel olarak bakıldığında, rasyonel ve bilimsel verilere dayanan, gerçekçi bir yol haritası olduğu açıkça görülür. Ziya Gökalp ve eseri hakkında kulaktan dolma, belli çevrelerin ısrarla sürdürdüğü itham ve suçlamaların aksine, 1923’te yayımlanan bu programın birçok maddesi, Türk inkılabını gerçekleştiren kadrolar tarafından hayata geçirilmiştir. Dilde sadeleşmeden milli musikinin temellerine, hukuki modernleşmeden ekonomik dayanışma fikrine kadar birçok husus, bugün bile güncelliğini korumaktadır.

Ziya Bey’in yüzyıllardır birikmiş sorunlara getirdiği çözüm, bir şairin hamasi yaklaşımından çok, bir sosyoloğun objektif ve rasyonel analizini yansıtır. Onun bu programı, kendisinden sonra yapılan birçok siyasi oluşum programını eskitmiştir. Tarihin enkazından milletinin genlerine ait unsurları bulup çıkaran ve onları bilimsel bir sistematik içinde düzenleyerek yeni Türk devletinin öncü kadrolarına gidilecek yolu gösteren Ziya Gökalp’in Türk düşünce hayatına yaptığı hizmet, paha biçilmezdir. Kurtuluşu İngiliz, Amerikan ya da Sovyetler Birliği gibi dış güçlerde arayanlara karşın, o daima milleti ve milli kaynakları işaret etmiştir. Türkçülüğün Esasları, sadece bir dönem metni değil, Türk milletinin geleceğini şekillendiren temel bir başucu eseridir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.