Merhabalar sevgili Osmanlıca okurları. Bu yazıda sizlerle Halid Ziya’nın Mai ve Siyah isimli romanından alınmış bir parça paylaşacağız.

Bu siyah bir gece idi.. Öyle bir gece ki gûyâ semâvât bütün kandillerini söndürerek denizlere hafayâ-yı bezm-i gaybı dökmek için hazırlanmış idi. Yalnız ileride direklerle bacanın birer serseri-i leyâl şeklinde yürüyen gölgelerine zulmetler içinde rehberlik eden vapurun kırmızı fenân bu siyahlıklar arasında açılmış uzak bir kırmızı göz gibi parlıyordu. Bu siyahlıklar…
Ahmet Cemil işte şu saçlarının arasında üşüterek geçen rüzgarın, kanatlarını çırpa çırpa bu siyahlıkları semâlardan denizlere döktüğünü hissediyor, görüyor, onların feşâfeş-i sükûtunu işitiyordu: Gûyâ bir bârândır siyah…
Birden bu siyah gecenin karşısında aklına bir başka gecenin hatırası geldi.
Tâ mebde-i hayât hülyâsında. tâ zaman-ı incilâ-yı ümidinde Tepebaşı bahçesinde Halice bakarak seyrettiği mâi gece ile o bârân-ı elmâsı tahattur etti.


Başka metinlerde görüşmek üzere.







9 Yorum
Ahmet Cemil’in o hüzünlü ve umutsuz ruh halini çok güzel anlatmış. Bu romanı yeniden okuma isteği uyandırdı bende.
“Siyah bir yağmurun gökyüzünden denizlere döküldüğünü tahayyül ediyordu.” cümlesi müthiş bir edebi betimleme. Teşekkürler bu paylaşım için.
Gerçekten Mai ve Siyah’taki o meşhur tasvirlerden biri. Ahmet Cemil’in iç dünyasındaki karmaşayı çok iyi yansıtıyor.
Ben de Osmanlıca dersleri alıyorum ve bu tür metinler pratik yapmak için çok faydalı oluyor. Devamını bekliyorum.
Tepebaşı Bahçesi’ndeki Haliç manzarası tasviri beni çok etkiledi. Acaba bu manzara bugün ne kadar değişmiştir?
Edebiyat derslerinde hep “Mai ve Siyah”ı konuşurduk ama orijinal metni görmek bambaşka bir his. Emeğinize sağlık.
Halit Ziya’nın dilinin güzelliği tartışılmaz. Bu parça o kadar akıcı ki, anlamını bilmesek bile ruhunu hissediyoruz.
Osmanlıca metin okumayı çok seviyorum. Bu metni paylaşmanız harika olmuş. “Mai ve Siyah” okumayı hep istemiştim, bu vesileyle başlamış oldum.
teşekkürler.