Haziran’da Hyde Park: Samipaşazade Sezai’nin Gözünden İngiltere
19. yüzyıl Osmanlı aydınlarından Samipaşazade Sezai, sadece edebiyatımıza değil, kültürel hafızamıza da iz bırakan isimlerdendir. Onun “İngiltere Hatıralarından: Haziran’da Hyde Park” başlıklı metni, dönemin Avrupa’sına Osmanlı entelektüelinin gözünden yazılmış benzersiz bir pencere açar.
Haziran ayının sisli bir Londra akşamında, Hyde Park’ta gezinen Sezai Bey, sadece doğayı değil, toplumu, bireyleri ve medeniyet anlayışını da incelikli bir gözle betimler. Parkta gezinen İngiliz aristokratları, binlerce yıllık ağaçların koruyucu gölgeleri ve Londra’nın kendine özgü doğa estetiği, onun kaleminde adeta bir tabloya dönüşür.
Bu metin yalnızca bir gezi yazısı değil; Osmanlı ve Batı toplumlarının karşılaştırmalı bir panoraması, doğa sevgisinin ve medeni düzenin ne denli içselleştirildiğinin tarihsel bir belgesidir. Özellikle Osmanlıca metinler, edebi gezi yazıları ve Avrupa kültür tarihine ilgi duyan okurlar için bu yazı gerçek bir hazine niteliğindedir.
Avrupa’daki mesirelerin en büyüğü olan Hyde Park mevsim addolunan Nisan’dan Temmuz evâsıtına (ortalarına) ve alafranga saat beş buçuktan yedi buçuğa kadar İngiltere erbab-ı asâlet ve servetinin mevki-i içtimâ’ı ve mahall-i tenezzühüdür (gezinti yeridir).
► Açılmazsa burayı deneyin. https://app.box.com/s/r07z554r6lwpah3e2zkp3v64z9xfhefo
Çeviri için fırsatım olmadığını yazmıştım. Ancak yorumlarda yazarsanız sizden sonraki arkadaşlara faydalı olacaktır dedim. Çağrımıza sağolsun İsmet bey yorumuyla destek oldu. İsmet beyin yorumunu aşağıda bulabilirsiniz. ayrıca bütünlük olsun diye buraya da ekliyorum. Teşekkürler İsmet bey ♥
İNGİLTERE HATIRATINDAN: HAZİRAN’DA HYDE PARK
Avrupa’daki mesirelerin en büyüğü olan “Hyde Parkı” mevsim addolunan nisandan temmuz-ı evâsıtına ve alafranga saat beç buçuktan yedi buçuğa kadar İngiltere erbab-ı asalet ve servetinin mevki-i içtima ve tenezzühüdür.
Bir haziran akşamı idi ki Londra’nın iklimi iktizasınca ekser zaman gibi park yine hafif bir sisle mestur idi. Sisler içinde ağaçların yalnız yeşil cihetleri görünür ve Hindistan’dan getirerek mesirenin bir cihetine diktikleri güllerin üstünde yine bu sisler bir kızın vücudundaki pembeliği büsbütün setredemeyen dantelâlı bir gömleğe benziyordu. / [s.69]
İngiltere’nin yakamoz, fakat tenvir eder şua-ı şemsi -zann ve şüphe arasında nazan-ı zihne nüzul eden bir fikr-i şairane gibi- sisleri güzâr ederek zemine ancak dokunabiliyor ve bundan reng-i âle mail bir akşam hâsıl oluyordu.
Hele parkın uzağından görünen cihetlerinde sisler ve dumanlar içinde peyda ve nihan olan güzellere baktıkça Londra’ya içi meleklerle dolu bir bulut imiş zannediyordum.
Parkın içindeki laktan geçerek mahal-i içtimaa gittim, suyunu Thames’tan icra ederek getirdikleri bu lakın tûlu Göksu Deresi’ne yakın, arzı Göksu Deresi’nden vâsi‘dir.
Bu mesireye nomrolu kira arabalarının duhulü polisin emriyle memnu olduğu cihetle bir tarafında dört beş bin mükemmel ev arabaları, diğer tarafında altı yedi bin amazon devr ü seyr ediyor. Amazon’ların gezdiği yer biraz aşağıya mail olduğundan dünyanın en güzel cinsinden atların üzerinde, hüsn-i teravette cihan içinde yekta olan birkaç bin İngiliz kızının dalgalana dalgalana geldiğini görmek, bir heva-yı nesim-i hüsn içinde teneffüs etmek neşesini gösteriyor.
Diğer cihetinde mükemmel arabalar… Yaya yollarındaki halk… Velhâsıl bu debdebe-i medeniyeti, marifet ve ticaret sayesinde hâsıl olan bu saltanat ve serveti, nazar, temaşadan bîtap kalıyor. / [s.70]
Yaya gezenlerin birçoğu takdis-i tabiat meziyet-i insaniyesiyle birtakım vahşi ellerin tasallutundan muhafaza edilen, yüzer yüz ellişer senelik ağaçların sâye-i letafetinde oturuyorlardı. Hatta parkın içinde bir ağaç kesileceği zaman bir iki gün evvel gazetelerde ilanı görülür. Bir yaş ağaç kesmek, bir âdem idam etmek derecelerine yakın bir cinayet addolunur.
Bu sâyededir ki İngiltere’nin her tarafı sıhhat-i umumiye için nafi olan ve bir memleketin teneffüs için ciğerleri mesabesinde sayılan büyük büyük ağaçlarla müzeyyen…
Yağmurların kesretinden olmalı -İngiltere’de gördüğüm yeşilliğin oranın teravet ve letafetini ne Avrupa’nın başka yerinde ve ne de kendi memleketimde gördüm.
Seksen, doksan kere bahar ile hazanı görmüş, üzerinde lâne-saz olan binlerce tuyûrun sabah ile akşam nâgamatına minber olmuş. Şairlere maziden haber vermiş, sayesine iltica eden âşık ve maşukların gizli gizli söyledikleri sözleri işitmiş bu, büyük ağaçları görüp de hayran olmamak mümkün müdür?
Orada dolaşan İngiliz kızlarının ise hemen ekseriyet üzre beyaz atlas gibi şeffaf olan tenleri üzerinde görülen pembelik, memlekette güneş az göründüğünden midir nedir, bu benâtü’lcezîreye mahsus mehâsin-i bedîadandır. Safiyet-i kalbe, ve gizli / [s.71] bir ızdıraba delâlet eden o güzellerin karşısında hassas olan gönüllerin titrememesi kâbil değildir sanırım.
Mevzun, endam-ı dilrübaları ‘amûd-ı nuranîlere, koyu mai gözleri sema-yı hüsne teşbih olunsa mübalağa değildir.
Dünyanın birinci milleti olduklarına kanaat ve cüdaniyelerinden ve asırlardan beri cihan üzerine hâkimiyet-i siyasiyelerinden hâsıl olmuş gurur-ı milliyet; âlemin en güzel kadınları olduklarına dair aldıkları teminattan vücut bulmuş gurur-ı cemal; gurur-ı şebabet her hallerinden, her türlerinden meşhut olur. Bununla beraber mecmua-i ülfetlerinde gösterdikleri terbiye-i nezaket bazen bir âdemi taraftar-ı asalet etmeye kifayet eder.
Bu milletin erbab-ı şebâbı eski Rumeli’ler gibi, mekteplerinde, dârülfünunlarında terbiye-i zihniye ve kuvvet-i bedeniyelerini iktisap ederek çıktıkları cihetle diğer milletler içinde mümtaz oluyorlar. Bu terbiye-i zihine ve kuvvet-i bedeniyeye edilen itina-yı mahsus sayesinde İngiliz cinsi müstesna bir metanete mümtaz bir hüsne temellük ediyor.
Fransa’da sa‘y ve itina büsbütün istikmalât-ı zihniyeye masruf olduğundan mekteplerinden çıkan erbab-ı şebâb içinde gözlüksüz bir göze, renkli bir çehreye, kuvvetli bir vücuda tesadüf etmek pek kesretli değildir.
Mesireye revnak veren İngiliz erbab-ı şebâbının fevkalâde bir / [s.72] hüsn-i tabiatla giyinişleri de nazar-ı medeniyetin takdirinden dûr olamaz.
Bu kadar izdiham içinde terbiye ve namusa mugayyer bir hareket görülmüyor. Halkın asayiş ve tenezzühünü ihlâlden muhafazaya çalışan polisler elleriyle ettikleri işaretler sayesinde o binlerce arabaları, amazonları durdurarak ahalinin ceryan-ı umumiyesini teehhürden vikaye ediyorlar.
Bu kadar izdiham içinde görülen terbiye ve adap intizam-ı fekalade halkın kanun-ı hürriyete olan itikatları sayesindedir.
Samipaşazade SEZAİ
Daha fazla metin için sitemizi takip etmeye devam edin. Yorumlarınızı eksik etmeyin, daha fazlası için beni motive ediyor.