Dil Nedir, Yeryüzündeki Diller, Dünya Dilleri

 A. DİL NEDİR?

İnsanlar; düşüncelerini, duygularını, isteklerini birbirlerine anlatmak için dil adını verdiğimiz doğal bir araca başvururlar. Dil dışında da başka iletim sistemleri vardır ama bunların hiçbiri dil kadar gelişmiş ve kullanışlı değildir. Genel anlamda dil; duygu, düşünce ve istekleri anlatmaya yarayan bir işaretler sistemidir. Bazı dil bilimciler “dil”i şöyle tanımlayagelmiştir:
 
Muharrem Ergin’e göre dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendine has kanunları olan ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir kuruluştur. Doğan Aksan’a göre düşünce, duygu ve isteklerin bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan öğeler ve kurallardan yararlanılarak başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir dizedir. Mehmet Kaplan’a göre ise dil, tıpkı ev gibi bir milletin duygu, düşünce ve hayatının barınağı, korunağıdır... Dilin bütünü milletin evidir. Binbir odalı bir ev! Buna şehir, ülke demek daha doğru olur. Milletler dillerini tıpkı medeniyetleri gibi korurlar... Dil, sıkı sıkıya millî varlığa ve cemiyete bağlıdır.

Bu tanımlardan yola çıkarak anlaşma sağlayan sistemli işaretler birliği olarak tanımlayabileceğimiz dil, taşıdığı bu genel anlamıyla insandan insana mesajlar iletebilen türlü semboller diye de ifade edilebilir. Fakat dile hâkim olan işaret ve semboller matematik kuralları gibi kalıplaşmış sınırlar içinde değil, bu sınırlar ötesinde, mantıkla birlikte yorumlanır^ Dilin insanlık tarihiyle birlikte var olduğu artık bütün dil bilimlerince kabul edilmektedir. Alman dilcilerinden Humbolt: “Dille hayat, dille tarih ayrılmaz kavramlardır!” derken Hegel, meseleyi diyalektik açıdan ele alarak dili tarihi gelişmenin dışında bırakmıştır. Hegel’e göre “Dil; tarihten öncedir, tarih dışıdır. ” Son yıllarda yapılan çalışmalar Humbolt’a hak vermiş, onun dil konusundaki görüşlerini desteklemiştir.

Dilin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

♦    İnsanlar arasında ve toplumla anlaşmayı sağlayan doğal bir araçtır.
♦    Kendine has yasaları vardır, bu yasalar gramerin konularını oluşturan esaslardan ibarettir.
♦   Dil canlı bir varlıktır; sürekli bir etkileşme ve değişme içindedir. Bu değişme de kendine has yasaları çerçevesinde olur. Kişi ya da kurumla-rın, milletlerin isteği doğrultusunda bir müdahaleyi kabul etmez.
♦   İşaretler sistemidir. İnsan dilini oluşturan işaretler yani sesler belli bir dizgiye göre düzenlenmiştir.

♦   İnsanlık tarihinin bilinmeyen bir çağındameydana gelmiştir.
♦    Sosyal bir kurumdur, ulusal kimliğin temelini oluşturur.
 
Diller nasıl doğmuştur?
 
İlk insanın hangi dili konuştuğu ya da ilk insan dilinin hangi yolla oluştuğu sorusu Eski Çağ’dan bu yana günümüze kadar gelmektedir. Bu konuyla ilgili pek çok görüş ileri sürülmüştür. Dillerin doğuşuyla ilgili belli başlı kuramlar şunlardır:

Yansıma Kuramı: Bütün dil öğelerinin insanın doğadaki sesleri taklit etmesiyle oluştuğunu savunan kuramdır.Ünlem Kuramı: İnsanların duygularının etkisiyle çıkardıkları ünlemlerin, çeşitli kavramları karşılamak üzere sözcüklere dönüştüğünü ileri süren görüştür.

İş Kuramı: insanların bir arada çalışırken vücut hareketlerinin doğurduğu refleks seslenmelerden dilin doğduğunu savunan kuramdır.

Güneş-Dil Kuramı: XX. yüzyılın başlarında ortaya atılan bu görüşe göre, bütün dinlerin ve ulusların kökünün Sümer dini ve Sümerler olması gibi bütün dillerin kaynağı da Sümercedir. İnsanların taptığı
Güneş, konuşma dilinin ilk fonemini oluşturduğundan kurama bu ad verilmiştir. Bu kuram, Atatürk’ün dil çalışmalarında da yer aldığı için bu yıllarda Türk dilinin Sümerce ile ilgisini ortaya koymayı hedefleyen çalışmalar yapılmıştır.

-Atatürk, Güneş - dil kuramıyla ilgili çalışmaları desteklemiştir.

B. YERYÜZÜNDEKİ DİLLER (DÜNYA DİLLERİ)

Dil bilimciler tarafından dil - lehçe ayrımının tam olarak yapılamaması ve yeryüzünün tanınmayan yerlerinde işlenmemiş, yazıya geçirilmemiş dillerin bulunması dünya dillerinin kesin sayısını vermeyi zorlaştırmaktadır. Ancak kaynaklar 2.500 - 5.000 arasında dilin varlığından söz etmektedir.

Her kavmin ayrı bir gizli antlaşmalar sistemi olduğuna göre yeryüzündeki kavimler kadar da dil var demektir. Her kavmin dili kendi kavim ismi ile ilgili bir kelime ile adlandırılır. Türkçede dil isimleri yapmak için kavim isimlerinin sonuna “-ca, -ce, -ça, - çe” ekleri getirilir: Türkçe, İngilizce, Arapça ... gibi. Yeryüzünde diller, bugün birbirlerinden ayrı ve müstakil bir durumda bulunmakla birlikte aralarında grup grup yakınlıklar vardır. Diller arasında bu yakınlıklar bazen ancak dilcilerin anlayabileceği şekilde kapalı bazen de dilci olmayanların bile anlayabileceği derecede açıktır.(1)

Yeryüzünde diller kökenlerine ve yapılarına göre iki bakımdan sınıflandırılabilir:

YAPISI BAKIMINDAN DİLLER

Diller gramer özelliklerine göre üç grupta incelenir:

Tek heceli (Ayrımlı) Diller

Tek heceli dillerde her kelime tek hecelidir. Kelimelerin çekimli hâlleri yoktur. Cümle bir çekimsiz ve tek heceli kelimeler sırasından ibarettir. Cümlenin ifade ettiği anlam, genellikle kelime sırasından anlaşılır. Kelimelerin diğer dillerde çekimle veya ekle ifade edilen halleri bu grupta ya hiç ifade edilmez ya da ayrı bir kelime ile ifade edilir. Tek heceli oldukları için şeklen birbirlerine çok benzeyen kelimeleri ayırt etmek üzere çok zengin bir vurgu sistemi vardır. Çin-Tibet dilleri bu gruba girer.

Eklemeli (Bitişimli, Bağlantılı) Diller

Eklemeli dillerde tek veya çok heceli kelime kökleri ile ekler vardır. Kelimelerden yeni kelimeler veya kelimelerin geçici hâlleri yapılırken köklere ekler eklenir. Bu ekleme sırasında kökler değişmez, köklerle ekler açık şekilde ayırt edilebilir. Bu diller, ön ekli veya son ekli olabilir. Yani ekler bazen kelimenin başına, bazen sonuna getirilir. Türkçe, Macarca gibi diller eklemeli dillerdendir.

Türkçe sondan eklemeli bir dildir.

Çekimli (Bükümlü) Diller

Çekimli dillerde tek ve çok heceli kökler ve birtakım ekler vardır. Fakat yeni kelime yaparken ve çekim sırasında, çok defa, köklerde bir değişiklik olur. Yani bazen az sayıdaki ekler kullanılmakla beraber, genellikle gramer ifadeleri kökün bir içten kırılma ile aldığı değişik şekillerle karşılanır. Bazı dillerde bu değişiklik çok defa kökü tanınmaz bir hale getirir, yeni kelimede veya kelime halinde kökü hatırlatacak hiçbir iz, hiçbir ses kalmaz. Hint-Avrupa dilleri böyledir. Bazı dillerde ise kelime kökü ile yeni kelime veya kelime hali arasında daima açık bir bağ, ilgiyi gösteren belirli bir iz vardır. Kelime kökündeki asıl sesler yeni kelimede veya kelime halinde hep aynı kalır, değişmez. Sami dilleri, mesela Arapça bu gruba girer. (2)

İngilizcede gitmek anlamına gelen “go”, “went”, “vvaint” şeklinde haller alırken birbirinden farklılaşır. Arapçada “ilm” kelimesi “alim” “muallim” gibi şekiller alırken kelimenin asli harfleri değişmez.

KÖKEN BAKIMINDAN DİLLER

Kök bakımından birbirine yakın olan diller, aynı kaynaktan çıkmış akraba dillerdir. Bu diller, bir dil ailesi oluştururlar. Dünya dilleri bu şekilde muhtelif dil ailelerine ayrılır. Bir dil ailesi bir ana dilden gelişme yolu ile ayrılmış bulunan dillerin oluşturduğu topluluktur/Gerçi bir ailedeki dillerin kök olarak kabul edilen ve ana dil sayılan bir dile ait metinlerinin varlığı pek nadirdir. Fakat diller arasındaki benzedikler, eskiden böyle bir dilin mevcut bulunduğunu göstermekte; bir aile oluşturan ve bugün çok defa pek büyük farklarla birbirinden uzaklaşan dillerin aslında bilinmeyen bir zamanda ve bilinmeyen bir sahada, binlerce sene evvel ve henüz tespit edilemeyen bir arazide konuşulan bir ana dilden çıktıkları anlaşılmaktadır. Bir ana dilin metinleri olmadığı halde birçok özelliklerini kendisinden türemiş bulunan ailedeki dilleri karşılaştırmak suretiyle belirlemek bile mümkündür.

Dil bilimciler, yeryüzündeki dil aileleri hakkında bugün net bir sayı verememektedir. Var olan kaynaklardaki bilgiler de birbirini tutmamaktadır. Bu yüzden bu bölümde kesinliği en çok benimsenen, kabul gören ve MEB kitaplarında da kabul edilen dil ailelerinden birkaçı üzerinde durulacaktır.

Hint - Avrupa Dilleri

Bu dillerin aynı dil ailesinde yer alması o dilleri konuşanların hiçbir şekilde ırk birliği taşıdığını göstermez, kültür bakımından yakınlıklarını gösterir. Türk dil ve lehçelerine eskiden beri komşuluk etmiş ve batıya doğru yapılan Türk akınlarının önünde yer yer çekilmek, bazı üyelerini feda etmek zorunda kalmış bir dil ailesidir.

Asya Dilleri: Hintçe, Urduca; Farsça, Peştunca, Tacikçe.

Avrupa Dilleri: İtalyanca, İspanyolca, Romence, Yunanca, Arnavutça; Almanca, İngilizce, Fransızca; Rusça, Bulgurca, Sırpça, Hırvatça, Çekçe, Lehçe.

Hami - Sami Dilleri

Bu dil ailesi adını Nuh peygamberin oğlu Ham ve Şam’dan almıştır. Eski çağlardan bu yana bugün de bazı küçük değişiklikler dışında Mezopotamya ve Arabistan’dan Kuzey Afrika’yı aşarak Atlas Okyanu-su’na ve Doğu Afrika’dan Ekvator’a kadar uzanan bölgede konuşulan dil ailesidir.

Bu dil ailesinde Arapça, Aramice, ibranice, Ha-beşçe, Çadca, Berberice bulunur.

Bantu - Bantumsu Dilleri

Afrika’daki en büyük dil ailesi olan bu ailesinin Orta ve Güney Afrika’da yaklaşık 50 milyon kişinin konuştuğu 604 dili ve 2 binden fazla lehçeyi içine alan bir dil ailesi olduğu bilinir.

Çin - Tibet Dilleri

Türkçenin doğusunda yaşayan büyük bir dil ailesidir. Tibet - Burma ve Tay- Çin olmak üzere iki kola ayrılır. Bugün yaklaşık 1,5 milyar insanın konuştuğu Çince, bu ailede bulunur. Çin ve Tibet dilleri, Türk dili ile Eski Türkçe döneminde ilişkide bulunmuştur.

Ural - Altay Dilleri
Bu grupta yer alan dillerin “dil ailesi” meydana getirdikleri düşünülmekte ise de ortada bir şekil almış ve bütün dil uzmanlarınca kabul edilmiş bir eser yoktur. Buna karşın, Türk şive ve lehçelerinin yalnız başına bir dil ailesi meydana getirdiğine ve Ana Türkçe denen tek bir dilden türemiş olduğuna artık İlmî bir gerçek olarak inanılabilir. Bu grupta yer alan diller, yapı bakımından birbirine benzer ve hepsi bağlantılı diller grubunda bulunur.

C. URAL- ALTAY DİLLERİ TEORİSİ

Ural - Altay dilleri teorisinde dilciler bu teoriyi ortaya atarken esaslı bir inceleme yapmamışlardır. Bazen bu teoriler, aksini savunan dilcilerce çürütülmeye çalışılmıştır. Bu kişilere göre Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Kore ve Japon (?) dilleri arasındaki benzerlik, birlikte bulunmaktan doğan karşılıklı ödünçlenme-lerden ibarettir.

Ural-Altay dil ailesi hakkındaki araştırmalar Strahlanberg ile XVIII. yüzyılın başlarında başlamıştır.

Geçen yılın sonlarında dil çalışmalarında tenkidî metodu kullanılınca dillerin akrabalığının ispatı için ses kanunları, kelime mânâ ve cümle uygunlukları gibi hususların da göz önüne alınması istenmiş ve böylece “Ural” ve “Altay” gruplarının akrabalığından öte, ayrı ayrı bu iki ailenin içindeki dillerin birbiriyle akrabalığı meselesi bile sarsılmaya yüz tutmuş ve bazı dilciler tarafından şüphe ile karşılanmaya başlanmıştır. Tanınmış pek çok dilci, Ural-Altay dillerini, Altay dil ailesi yerine Hint-Avrupa dilleriyle karşılaştırmaya bile çalışmışlardır. (5)

Günümüzde ise Ural grubuna dâhil dillerle ilgili araştırmalarda daha büyük aşamalar kaydedilmiştir ve bu dillerin akrabalığı meselesi çözülmüş görünmektedir. Altay grubuna ait dillerle ilgili araştırmalarda da büyük ilerleme kaydedilmiştir. Altay dilleri teorisinin kurucusu FinlandiyalI G. J. Ramstedt kabul edilir. Bu bilgin Türk, Moğol ve Kore dilleri üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırmıştır.

•    Ahmet Bicarı'a göre, Castren "Altey dilleri" teriminin yerleşmesini sağladı.
•    Fransız Schott, Altay dillerine "Tatar", Ural dillerine "Çud" demiştir. Ural-Altay dil grubunu ilk kez ikiye ayırmıştır.
•    Altay dilleri teorisinin gerçek kurucusu Romstedf'tir.

Ural-Altay dillerinin ortak özellikleri şunlardır:
♦    Bütün Ural-Altay dillerinde ses uyumu vardır.
♦    Gramatik cinsiyet yoktur.
♦    Artikeller (harf-i tarifler) bulunmaz.
♦    Çekim, eklerle yapılır.
♦    isimlerin çekiminde iyelik eki kullanılır.
♦    Fiil çekimleri zengindir.

♦    Hint-Avrupa dillerindeki prepozisyon (ön ek) yerine prostpozisyon (son ek) kullanılır.
♦    Sıfatlar isimlerden önce gelir.
♦    Sayı sözlerinden sonra çokluk eki kullanılmaz.
♦    Karşılaştırma, ablativ (-den hâli) ile yapılır.
♦    Yardımcı eylem olarak "imek" kullanılır.
♦    Soru eki vardır.
♦    Bağlar yerine fiil şekilleri kullanılır.
♦    Menfi hareket için hususî fiil vardır. (Olumsuz hareketler için ayrı bir fiil vardır.)

Ural-Altay dilleri teorisi, henüz ispatlanmadığı için bu teorinin lehinde ya da aleyhinde pek çok tartışma, araştırma devam etmiştir ve edecektir de. Ancak her ilimde olduğu gibi dilde de yapılan bazı araştırmalar dillerin tasnifini kolaylaştırmaktadır. Var olan dillerdeki karşılaştırmalar neticesinde, dillerin cümle kuruluşu, şekil bilgisi, ses gelişmesi ve söz hâzinesinde yapılan incelemelerle Türkçe, dünya dilleri içinde belirli bir gruba dâhil edilecekse bu, ''Ural-Altay dil ailesinde "Altay'' kolunda olabilir.

Altay dilleri teorisine göre Türkçeye en yakın dil, Moğolca, ikinci derecede yakın dil ise Mançu-Tun-guzcadır. Son yıllardaki araştırmalar ise Türkçenin Korece ile akraba dil olduğuna hemen hemen kesinlik kazandırmıştır.

Altay dillerinin ortak özellikleri şunlardır:
♦    Kelirne yapımı ve çekimi son eklerle olur.
♦    Kelimelerde cinsiyet ayrımı yapılmaz.
♦    İsim çekiminde yalın hâl eksizdir.
♦    Sayı sıfatlarından sonra gelen isimlere, özel durumlar dışında, çokluk eki getirilmez.
♦    Cümle bilgisi bakımından söz diziminde belirtilen unsur, belirtilen unsurdan önce gelir ve şekil değiştirmez.
♦    Cümle kuruluşunda özne, fiilden önce ve genellikle başta, fiil ise sonda bulunur.

Pek çok Altayistin bugüne kadar dikkat çektiği bir nokta da I. ve II. şahıslardaki benzerliktir. Türk-çedeki ben-sen, Moğolcada bi-çi, Tunguzcada bi-si olmuştur. Bu benzerlik günümüzde Şanlıurfa, Gaziantep gibi Güneydoğu Anadolu ağızlarında bi-si şeklinde yaşamaktadır.

Ana Türkçenin doğrudan mı, öbür dillerle mi ana Altaycadan çıktığı net değildir. Ancak Türkçenin kendine has bir yapıya sahip olduğu, bağımsız bir ana Türkçeden geldiği hakkındaki görüşü bugün geçerliğini korumaktadır.

Üniteyi çalıştık şimdi de soru çözerek pekiştirelim

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski