Hurşid-name Mesnevisinin Özeti, Şeyhoğlu Mustafa


Bu yazıda sizlerle Şeyhoğlu Mustafa'nın Hurşidname isimli Mesnevisinini özetini paylaşacağız.

Hurşîd-nâme (Şeyhoğlu Mustafa), 14. Yüzyıl'da yaşamış divan şairidir. Doğum yeri belli değildir. Sehi Beğ ve onu kaynak gösteren yazarlar, Şeyhoğlu’nu 1493’te hayatta olduğu bilinen Şeyhî’nin yeğeni Cemâlî ile karıştırmışlardır. Bu yanlış Köprülü’nün araştırmaları ile düzeltilmiştir (Akün 1979: 481). Hurşîd-nâme’de (Ayan 1979: 145, 268) iki ayrı yerde isminin “Mustafâ” olduğunu ifade etmiştir. Nitekim çağdaşı ve Germiyan sarayından beri rakibi olan Ahmedî de Dîvân’ında Şeyhoğlu’nu Mustafâ” ismiyle anmıştır (Akdoğan 1979: 436)

Hurşidname’sinde yer alan bazı beyitlerden Şeyhoğlu’nun soyunun hem anne hem baba tarafından “ulu kişiler”e dayandığı öğrenilmekte ve diğer eserlerinden de “Şeyhoğlu” mahlasını bu sebeple kullandığı anlaşılmaktadır. Bazı şiirlerinde ise “İbn Şeyhî” mahlası yer almaktadır. İyi bir tahsil görerek Arapça ve Farsça öğrenen ŞeyhoğluHurşidname’nin bazı beyitlerine göre gençliğinde zevkusafaya dalarak içkiye müptelâ olmuş, ancak sonraları bunlardan tövbe etmiştir. Önceleri Germiyan sarayında nişancılık ve defterdarlık hizmetinde bulundu. Mehmed Bey ve Süleyman Şah devirlerini idrak etti. Ayrıca gençliğinden itibaren Paşa Ağa b. Hoca Paşa’nın himayesini gördü ve ihsanlarına nâil oldu. Hurşidname’yi Germiyan Beyi Süleyman Şah adına yazmaya başladıysa da onun ölümü üzerine eseri Yıldırım Bayezid’e takdim ederek hükümdarın çevresine girdi. Bu durum, Şeyhoğlu Mustafa ile Sadreddin Şeyhoğlu’nun aynı kişi olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Nitekim Zeynep Korkmaz müellifin bir adının da Sadreddin olduğunu bazı delillere dayanarak ileri sürmüştür (bk. bibl.). Şeyhoğlu’nun 1401 yılından sonraki hayatı hakkında bilgi yoktur. Son eseri olan Kenzü’l-küberâ’da Yıldırım Bayezid’e geniş yer ayırıp onu örnek hükümdar göstermesinden Ankara Savaşı’ndan önce Osmanlı sarayında bulunduğu neticesi çıkarılabilir. Abdülvâsi Çelebi’nin 817’de (1414) yazdığı Halîlnâme’deki, “Bu Kadıoğlu övse şâhı muhkem/Düşer Şeyhoğlu’na kim ola epsem” beytinden hareketle onun bu tarihte hayatta bulunduğu söylenebilir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Şeyhoğlu Mustafa’nın 816 (1413) yılında vefat ettiğini belirtir (Osmanlı Tarihi, I, 526). Kabrinin nerede olduğu belli değildir.

Şeyhoğlu Mustafa'nın Hurşidname isimli Mesnevisinini özeti:

Acem hükümdarlarından Siyâvuş’un pek çok hatunu vardır. Siyâvuş bir erkek çocuk vermesi için Allah'a yalvarır. İçlerinden en kıymetlisi Hıtâyî Ay Hatundan bir kız çocuğu dünyaya gelir. Çocuğu hakkında müneccimlere danışan pâdişâh çocuğun büyüdüğünde büyük fitnelere sebep olacağını öğrenince annesine çocuğu öldürmeyi teklif eder. Ay Hatun teklifi kabul etmiş görünerek henüz ölmüş biı* bebekle pâdişâhı kanduır. kızını ise kaleye saklar. Ertesi gün devlet erkânı, kızın ölümünü haber alınca ınâtem tutar. Annesi sık sık kızım görmeye gider ve yıllarca bundan kimseye haber vermez.

Hurşîd adındaki bu kız çocuğu zamanla akıllara durgunluk verecek kadar güzelleşil'. Hurşîd’e pir bii' muallim tutularak tahsil görmesi sağlanır. Hurşîd artık zaman zaman erkek kılığına giıerek ava da çıkmaktadır. Ay Hatun'un hasım durumunda bulunan kadınlar Hurşîd’in ölmediğini öğrenerek pâdişâha haber verirler. Öfkelenen pâdişâh hemen dört sâdık adamını kızının bulunduğu kaleye göndererek onu öldürmelerini emreder. Bilinci adam kaleye vardığında Hurşîd’i uykuda bulur ve güzelliği karşısında düşüp bayılır. Bilinci adamın dönmediğini gören diğerleri de kaleye girdiklerinde aynı âkıbete uğrarlar. Bunun üzerine padişah kendisi kaleye giıerek olanları görmek ister. İçeriye girdiğinde kızının güzelliği ve köleleriyle karşılaşır. Kızııım güzelliği ve zerâfeti karşısında hayran kalan padişah kızını bağrına basarak sayma götürür. Ertesi gün padişah, kızma tüllü eşyalar ve bir bağ hediye eder. Bağın içinde ise güzel bir hanız vardır'. Ertesi gün Hurşîd. bağını gezmeye çıkar. Bağ içinde kendisine bir kasr yapılmasını emreder.

Hurşîd'i öldürmeye gelen kölelerden biri geçildiği şok neticesinde hayatını kaybeder. Hurşîd bunu haber ahuca kölenin mezarını ziyaret eder. İkinci köle ise aklını kaybedip yollara düşmüştür. Azat edilen bu kölenin yolu Mağrib sultanimi! ülkesine düşer, başuıa gelenleri sultana hikâye eder. Bu sultamn Ferahşâd adında genç bir oğlu vardu-. Ertesi gün Ferahşâd köleden hâlinin sebebini sorar. Kölenin başma gelenleri öğrenince de derhâl Hurşîd’e âşık olur ve bir gece Hurşîd’i bulma ümidiyle köleyle birlikte gizlice yola çıkarlar. Yolda tanınmamak için kıyâfetlerini değiştirirler. Eskiden tüllü ihtimamlarla yetişen Ferahşâd şimdi baş açık yalın ayak biı- dilenci kıyâfetiyle ilden ile dolaşmaktadır. Nihayet biı- gün Cenı-âbâd adlı bir şehre gelirler ve Siyâvuş’un sarayını bulurlar. Şehirde dertli dertli gezinirken biı gençle karşılaşular. Genç bunlara dertlerinin devâsı her ne ise şehrin dışmda bahçeler arasmdaki yatuı ziyâret ettikleri takdirde bulabileceklerini söyler. Ertesi sabah bahçelere doğru yola çıkarlar ve oradaki kümbed içindeki kabri ziyâret ederler. Ziyâret ettikleri kabil- Hurşîd’in güzelliği karşısında can veren kölenin kabridir. Ferahşâd durumu anlayınca ağlar, dövünür. O şuada Hurşîd’in hizmetçisi tesâdüfen Ferahşâd ve Âzâd'la karşılaşu-. onların hâlini sorar ve saraya döndüğünde gördüğü delikanlıyı Hurşîd’e anlatır. Hurşîd. hizmetçiye o gördüğü kimselere iyi davranmasını, onların gönüllerini almasını tenbilı eder. Hizmetçi de Ferahşâd ve Âzâd’a tüllü yiyecekler getirerek ikram eder. O şuada Ferahşâd’ın dili çözülerek şiir okumaya başlar. Hizmetçi şiiri yazarak Hurşîd’e getirir. Hurşîd gelen nüshayı okuyunca meseleyi iyice anlar. O da biı- şiir nazın ederek Ferahşâd’a gönderir. Bu şekilde defalarca şiirleşirler. Hurşîd’in dadısı her ikisine de aracılık etmektedir.

Nihayet biı- gece Hurşîd erkek kıyâfetine giıerek Ferahşâd'ı görmek için yola çıkar, görüşüp konuşurlar, birbirlerine karşılıklı şiir okurlar. Sabah olunca ayrılırlar. Bir müddet bu şekilde görüştükten soma biı- gece Hurşîd dadısına Âzâd ile Ferahşâd’ı hamama götürmesini soma da güzelce giydirmesini söyler. Dadı her ikisüıi de alarak hamama götürür ve giydirir. Kıymetli elbiseler giyinen Ferahşâd. Hurşîd’in yanına gider. Meclis kurulur, güzeller gelip lıizmet ederler. Yenir, içilir, mûsiki dinlenir. Binaya kadar Hurşîd’in Ferahşâd’la görüşmesi şuasında yüzünde hep örtü bulunmaktadır. Nihayet Hurşîd yüzündeki örtüyü açar, iki âşık kucaklaşırlar ve bayılırlar. Hurşîd’in dadısı içeri girerek onları ayıltu-. Bu fırsatı ganimet bilmelerini tenbilı ederek yanlarından ayrılr. İki âşık döşeğe girerler sabaha kadar sevişirler. Daha sonra Hurşîd şehzâde için sırçadan bir hücre hazırlar. Geceleri bu hücrede eğlenmeyi düşünmektedir. Bir gün Hurşîd eline kalem alarak Ferahşâd’ı yanına davet eder. Ferahşâd hücreye gelince yenir, içilir, eğlenilir. Daha sonra iki âşık yalnız kalırlar. Bu durum günlerce devam eder gider.

O şuada Maşıık’a yönelen kölelerden Siyah adlı köle ıklık adlı biı- çalgıyı çalmayı öğrenir. Zamanla öylesine güzel çalar ki Hıtay ülkesinin padişahı Boğa Han kendisini saraya çağmr. Siyalı’ı çağırmak için gelenler ıslık sesini duyar duymaz bayıldığından sonunda Boğa Han kendisi yola çıkar. Biı' dere kenarına geldiğinde davet için yolladığı adamlarım ıklık sesinden mest olmuş bir şekilde uyurken bulur. Siyahi bir müddet hayran hayran dinledikten soma hâline vâkıf olarak anlattıklarından derhâl Hurşîd’e âşık olur. Boğa Han’ın Tıunıntay adında kötü biı- veziri vardır'. Onu Hurşîd’i istemek üzerine Siyâvuş’un sarayına gönderir. Tıunıntay sarayda karşılanır. onuruna ziyâfetler verilir. Boğa Han’ın maksadı Siyâvuş’a iletilir. Siyâvuş kızım vermemek için kızı olmadığını söylerse de Boğa Han buna çok kızar ve hemen asker toplar. Boğa Han’ın asker topladığını duyan Siyâvuş da sabahleyin ordu toplar ve bir gün iki ordu karşılaşu. Akşam olunca savaş kesilir ve ertesi gün tekrar mücâdeleye devam edilir. Nihayet Hurşîd bir lüle düşünerek Boğa Han’a onu sevdiğini ifâde eden bir mektup gönderir. Böylece savaşı durdurmak niyetindedir. Mektupta savaşçı kılığında meydana çıkacağını, kendisiyle dövüşür gibi yaparak kendisini kaçumasmı tenbilı eder. Ertesi gün Hurşîd savaş meydanında Boğa Han’ın karşısında yüzünü açar, güzelliği karşısında Han bayılınca Hurşîd hemen onu öldürür, başsız kalan düşman ordusu dağıln. Bu işi Ferahşâd’ın yaptığı sanılarak Ferahşâd övülür. Pâdişâh bu durum karşısında vezirlerim toplayarak kızını Ferahşâd’a vermek istediğim söyler. Onlar ise ancak Şebçerağ adlı taşı getirdiği takdirde kızı alabileceğini böylece asil bir aileden olduğunu da ispat etmiş olacağını ifâde ederler. Ferahşâd derhâl deniz yoluyla memleketine varır. Ferahşâd’ın babası oğlunun gelişine çok sevinil' ve vezirlerine danışarak onu kendi tahtına geçirir. Ferahşâd içinde bulunduğu durumu babasma anlatn ve kendisine Şebçerağ’ı vermesini ister. Taşı alamadığı gibi belki kaçar diye de hapse atılan Ferahşâd günlerce Hurşîd’in aşkıyla yanar, ağlar. Kendisine ne kadar güzel kadın gönderildiyse de hiçbirine iltifat etmez.

Hurşîd’e âşık kölelerin dördüncüsü ise aylarca yürüdükten soma Çin ülkesine varır. Orada resim yapmayı öğrenir. Hasretim giderme ümidiyle Hurşîd’in bir resmim ipek bez üzerine yaparak mendil gibi koynunda saklar. Bir gün tenhâ bir yerde Hurşîd'in resmine bakarken bin tatma çıkarak mendili alıp. Mısır Sultam Tus’un oğlu Behrâm’ın sarayının bahçesine götürür. O sırada bir işret meclisinde bulunan Behrâm havadan bahçeye bu şey düştüğünü görünce onu istetir, görür görmez de âşık olur resimdeki güzele kavuşma ümidiyle hemen yola koyulur, Siyâvuş'un memleketine gider. Siyâvuş, Behrâm’ı karşılar. Ertesi gün Behrâm Siyâvuş’tan kızını kendisine vermesini ister. O ise daha önce Ferahşâd’a söz verdiğinden tereddüt içindedir. Danıştığı vezirler ise kendisine Ferahşâd’ın ıkı senedir daha dönmediğini söyleyince Behrâm’m teklifini kabul eder. Haberi duyan Hurşîd ise feryâd u figân eder. O sırada Ferahşâd babasının yerine tahta geçmiş ve ilk fırsatta hacca gitme bahanesiyle Hurşîd’in memleketine doğru yola çıkmışta. Bir gece Siyâvuş’un şehri yakınında ordusunu konaklatarak hediyelerini hazırlar ve Siyâvuş’a geldiğini bildirmek üzere haberci gönderir. Hükümdar kızını ıkı ayrı kişiye va’dettiğinden güç durumdadır. Ferahşâd'ın Şebçerağ’ı getirmesine rağmen kararsızdır. Nihayet bin gün kiminle evleneceği konusunda Hurşîd’in düşüncesi sorulur. O da Ferahşâd’ın ısınını açıkça bildirmekten çekinerek memleketi Boğa Han’ın zulmünden kurtaracak biliyle evlenmek istediğim ifâde eder. Neticede Hurşîd ile Ferahşâd'ın düğünleri yapıta'. Behrâm teselli edilerek memleketine gönderilir.

Başka mesnevi özetlerinde görüşmek dileğiyle. Yorumlarınız daha fazlası için bizi motive ediyor. Lütfen yorum yapın.

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski