HATIRA
1.
Bahar olunca bulur bir hayat-ı nev eşya
Olur bedâyi-i hestî cihan cihan peyda.
O dem letâifi okşar, öper tebessümler,
O dem mehâsine âğuş açıp koşar sevda.
Zemîne renk inerek buya iltihak eyler,
Havaya buy çıkıp kesb-i renk eder güya.
Şükûfelerden alır tazelik güzelliğini,
Sürûda neş’eyi kuşlar o dem kılar ihda.
Nagamla cilve eder şemmeler, lâtîf lâtîf
Nesîm-i aşk ile pür-ihtizaz olur enha.
Sıpıhre atfedilen nazra ta cınana gider.
2.
Esır-ı safvetını kesb eder de reng-ı sema.
Bedâyi-i melekûtî bu hâkdâna saçar
Hıyât-ı şule ile mihr-i tâli-i garra.
Döker zemîne nigâhıyle hüzn-i sevdavî
Guruba mail olan neyyir-i semâ-peyma.
Hayâl-i şairi handan eder safâ-yı seher
Meâl-i şi’ri bile ağlatır zılâl-i mesâ.
İzhâr eder ol mertebe nâzende letafet
Kim vakt-i rebîîye denir ahd - i şebabet.
Ahmet Reşit Rey
Günümüz Türkçesiyle:
1.Bahar olunca varlıklar yeni bir hayat bulur. Var olmanın güzellikleri
cihan cihan ortaya çıkar. O an, gülümsemeler, güzellikleri öper, okşar. O an,
sevda, güzelliklere kucak açıp koşar. Toprağa renk inerek, kokuya karışır;
sanki havaya koku çıkıp renk kazanır. Tazelik, güzelliğini çiçeklerden alır,
musikiye neşe’yi o an, kuşlar hediye eder. Kokular seslerle cilveleşir; etraf aşk
rüzgârıyla latîf lâtif titreşir. Göğün rengi saflığının uçuculuğunu kazanır da,
gökyüzüne bakan göz tâ cennetlere ulaşır.
2.Melekler âleminin güzellikleri bu toprağa şule iğnesiyle, doğmakta
olan parlak güneşi saçar. Göğü arşınlayan ve batmaya doğru giden güneş
bakışıyla toprağa bir aşk hüznü döker. Sabahın zevki şairin hayalini güldürür,
akşamın gölgeleri şiirin manasını bile ağlatır. İlkbahar mevsimi o kadar nazlı
bir güzellik gösterir ki, ona gençlik devri denir.
Şu şekilde daha şiirsel bir hava ile de çevirebiliriz. Ben deli miyim okurlarının hoşgörüsüne sığınıyorum biraz anlamı zorlayarak yeniden yazma gibi oldu. Bilimsel bir makalede bu versiyonu kullanmayın yukarıdaki kısmı kullanın.
Bahar geldiğinde yeniden doğan her şey hayat bulur
Yeni güzellikler dünya çapında ortaya çıkar.
Bu zamanlarda, doğanın güzellikleri öpülür ve okşanır,
Bu zamanlarda aşk koşarak cömertçe bahşeder.
Yeryüzüne renk veren şeyler, doğaya yükselir ve renk kazanır.
Kuşlar, şükran dolu melodilerle neşeyi yayıyorlar.
Bu zamanlarda, esen rüzgarın şefkatiyle güzellikler tazelenir,
Şafakta kuşlar neşe dolu şarkılar söylerler.
Güzel şeylerin cilvesiyle şimşekler kıvılcımlar saçar,
Aşkın rüzgarıyla daha da güzel hale gelir.
Saf duygularınızın esiri olarak gökyüzüne rengini verir.
Doğanın güzellikleri bu dünyaya saçılır.
Parıltılı yıldızlar ve ay ışığıyla dolu ışıklı hayatlarla doludur.
Toprak, sevginin hüznüne bakarak gözyaşı döker.
Gün batımına kadar gökyüzünde kaybolan yıldız ışığı.
Şairin hayali, şafak vakti saf bir mutluluk yaratır.
Şiirin kelimeleri bile bu güzelliği ağlatır.
Bu mertebe, zarafetin ifadesi,
Gençliğin baharında denen bir andır.
Şiirin İncelenmesi:
1.
Şiir, bahar mevsiminin canlandırıcı etkisiyle hayat bulan doğaya ve çevredeki güzelliklere odaklanıyor. İlk dize, baharın yeni bir hayat getirdiği eşyaların ortaya çıkmasına işaret ediyor. Bu yeni hayatın doğanın güzelliklerini de yansıttığına dikkat çekiliyor. İkinci dizede ise, bu güzelliklerin dünyanın her yerinde bulunabileceği belirtiliyor.
Üçüncü dizede, baharın getirdiği güzelliklerin insanı mutlu ettiği anlatılıyor. Letâif kelimesi, burada hissedilen mutluluğun insanı okşayan, tatlı bir duygu olduğunu ifade ediyor. Tebessümlerin öpülmesi ise, sevinç dolu bir ortamı yansıtıyor. Dördüncü dizede ise, aşkın getirdiği tatlı hayallerin gerçekleştiği bir zaman dilimi anlatılıyor.
Beşinci dizede, baharın renkleriyle toprakta birleştiği ifade ediliyor. Bu birleşme, havadaki renkleri de etkiliyor gibi görünüyor. Altıncı dizede, kuşların neşesi ve enerjisi baharın getirdiği neşeyi arttırıyor.
Yedinci dizede, güzelliklerin ve renklerin tazeliklerini nasıl koruduklarına değiniliyor. Sekizinci dizede ise, aşkın hissettirdiği coşkunlukla, havada uçuşan romantik duyguların yoğunlaştığı anlar anlatılıyor.
Dokuzuncu dizede, şemmeler adı verilen güzel kokular, aşkın etkisiyle daha da güçleniyor. Bu kokuların, hissedilen romantizmin en belirgin göstergesi olduğu ifade ediliyor. Onuncu dizede, rüzgarın estiği yerden gelen nefeslerle, aşkın romantik atmosferi daha da artıyor.
Son dizede, sıpıhre adı verilen ve sevgilinin gözlerine atfedilen güzel bakışlar anlatılıyor. Bu bakışlar, sevgilinin hissettiği romantik duyguları daha da güçlendiriyor.
Bu şekilde, Ahmet Reşit Rey'in "Hatıra" adlı şiiri, baharın doğaya getirdiği yeniliklerin ve güzelliklerin, insanlar üzerindeki etkisini romantik bir dille anlatıyor. Şiirde ayrıca, aşkın romantik atmosferinin ne kadar güçlü ve güzel olduğuna da dikkat çekiliyor.
2.
Ahmet Reşit Rey'in "Hatıra" isimli şiirinin ikinci kısmı, doğanın güzelliğini tasvir ederken, ruhani bir anlam da taşımaktadır. Şair, insanın iç dünyasındaki duygu ve düşüncelerin baharın doğal güzelliğiyle bütünleştiğini, yaratılışın gizli güzelliklerinin açığa çıktığını ifade eder.
İkinci kısım, şiirin ilk kısmında bahsedilen canlı ve renkli bahar atmosferinden farklı bir atmosfere sahiptir. Bu kısım, doğal manzaralardan ziyade metafiziksel bir boyuta işaret eder.
"Esir-ı safvetını kesb eder de reng-ı sema"
Safvet, saflık, temizlik ve duruluk anlamlarına gelir. Semanın rengi, burada bu safvetin esiri olarak belirtilir. Şiirde baharın insanların ruhlarında uyandırdığı güzellik ve canlılık, gökyüzünün duruluğu ile de vurgulanır. Bu, insanın ruhunun doğanın güzelliğinde aradığı huzurun sembolize edilmesidir. Şair, baharın saf ve duru güzelliğinden, safvetinden söz ederek, semanın rengini esir aldığını ifade eder.
"Bedâyi-i melekûtî bu hâkdâna saçar"
Bedâyi-i melekûtî, burada meleklerin harikulade yaratıklarının anlatılmaktadır. Meleklerin yarattığı harikalar, insanların hayal güçlerini aşar. Bu harikaların yeryüzünde yansıması ise doğanın güzelliğidir. Şiirdeki "bu hâkdâna" ifadesi ise bu dünyaya, yeryüzüne işaret etmektedir.
"Hıyât-ı şule ile mihr-i tâli-i garra"
Burada "şule" parlaklık, ışık demektir. Şiirin ikinci kısmı, semanın güzelliği üzerine kurulmuştur. "Hıyât-ı şule" ifadesi ise parlaklığın hayat veren özelliğini, "mihr-i tâli-i garra" ifadesi ise altın ışığındaki güneşin harikulade parlaklığını ifade etmektedir.
"Döker zemîne nigâhıyle hüzn-i sevdavî"
Burada "sevdavî" ifadesi sevgili anlamına gelmektedir. Şair, sevgilinin kaybolan güzelliğini ve onun özlemini işaret eden "hüzn-i sevdavî" ifadesini kullanır. Şair, sevgilisini ararken, semadaki ve doğadaki renklerle, güzelliklerle özdeşleştirir. Bu özdeşleştirme, insanın doğanın güzelliği ile kurduğu sıkı bağı yansıtmaktadır.
Şiirin ikinci kıtasında, şair baharın sembolik anlamını vurgulamaya devam eder. Semanın rengini ve güzelliğini kesb eden saf bir ruh hali ile, bedâyi-i melekûtî olan doğal güzellikleri dünyaya saçar. ben deli miyim. Bu manevi aydınlık, güneşin doğuşu sırasında ışıldayan pırıl pırıl bir güneş ışığı gibi yeryüzüne düşer. Şiirde kullanılan "Hıyât-ı şule" ve "mihr-i tâli-i garra" ifadeleri, bu aydınlığı tasvir etmek için kullanılan imajlardandır.
Şair, doğanın güzelliğini insan duygularıyla bütünleştirir. Bu doğal güzelliğe bakarken, insanın iç dünyasındaki hüzün ve sevdaları da yansıtır. Şiirde geçen "Döker zemîne nigâhıyle hüzn-i sevdavî" ifadesi, doğanın güzelliğine hayranlıkla bakan insanın içindeki hüzün ve özlem duygusuna işaret eder. ben deli miyim.
Şiirde kullanılan "neyyir-i semâ-peyma" ifadesi ise, doğanın gökyüzündeki güzelliğini tasvir eder.
"Guruba mail olan neyyir-i semâ-peyma"
Bu kısım, bir önceki kısım gibi doğa ve bahar temasını sürdürür. Ancak bu kez, doğanın güzelliklerine odaklanmak yerine, şairin iç dünyasına ve duygularına yer verilir. İkinci kıta, doğanın özellikle gün batımında yarattığı etkiyi anlatarak başlar. "Guruba mail olan neyyir-i semâ-peyma" ifadesi, gökyüzüne bakıldığında güneşin batması sırasında gökyüzünün kızıl renkte yansıması anlamına gelir. Bu yansıma, güneşin batışını daha da etkileyici hale getirir ve doğanın büyüsünü arttırır.
"Hayâl-i şairi handan eder safâ-yı seher
Meâl-i şi’ri bile ağlatır zılâl-i mesâ"
Şair, bu manzarayı hayalinde canlandırarak içindeki duyguları anlatır. "Hayâl-i şairi handan eder safâ-yı seher" ifadesi, şairin hayal gücünün ona mutluluk ve neşe verdiğini söyler. Şiirin devamında, şairin sözlerinin bile okuyanları ağlatabilecek kadar etkileyici olduğunu belirtir. ben deli miyim"Meâl-i şi’ri bile ağlatır zılâl-i mesâ" ifadesi, şairin sözlerinin, okuyanları ağlatmaya yetecek kadar dokunaklı olduğunu vurgular.
Son dize ise, "İzhâr eder ol mertebe nâzende letafet / Kim vakt-i rebîîye denir ahd - i şebabet" ifadesiyle sonlanır. Bu ifade, gençlik dönemlerinin insanın hayatındaki en önemli dönemlerden biri olduğunu belirtir. Şairin iç dünyasında yaşadığı duygular, gençliğin verdiği coşku ve enerji ile ifade edilir. "Nâzende letafet" ifadesi ise, hassas, zarif ve ince anlamına gelir. Bu sözlerle, şairin iç dünyasındaki duyguların incelikle ifade edildiği anlatılmış olur.
daha fazla tahlil için sitemizi takip edin. ayrıca yazılarımıza yorum yapmanız bizi motive ediyor. Nitekim marifet iltifata tabidir sözünü hatırlatmak isterim.