Mesnevi Özeti: İskendername

 


Ahmedi’nin İskendernamesi, 14. yüzyılda yazılmış mesnevi tarzında bir eserdir. Eser, Büyük İskender’in hayatını anlatırken aynı zamanda pek çok bilim dalına dair ansiklopedik bilgiler de sunar. Bu yazıda Ahmedi’nin İskendernamesi’nin özetini, konusunu ve önemini ele alacağız. Eserin edebi, tarihi ve kültürel değerini ortaya koyarken Ahmedi’nin kullandığı kaynaklara ve üsluba da değineceğiz.

İskendername Mesnevisi Nedir?

İskendername mesnevisi, 14. yüzyılın sonunda Ahmedi tarafından yazılan ve Türk edebiyatının ilk manzum İskender hikâyesi olan bir eserdir. Eserde, Kur'an'da Zülkarneyn olarak adlandırılan ve cihan hakimi olan İskender'in maceraları anlatılır. Ancak bu hikâye sadece bir kurgu değil, aynı zamanda bir ansiklopedi, bir tarih kitabı ve bir siyasetname niteliği taşır.

İskendername Mesnevisinin Konusu

Eserin konusu şöyle özetlenebilir: Yunanlı bir prens olan İskender, Aristo'nun eğitimiyle yetişir ve 15 yaşında tahta geçer. Rüyasında Allah'ın kılıcını alan İskender, dünyayı fethetmek için ordusunu toplar ve yola çıkar. Önce İran ve Turan'ı ele geçirir. Burada İran Şahı Dara'nın kızı Rûşeng (Roxana) ile evlenir. Sonra Zabülistan (Gazne) hükümdarının kızı Gülşah'a âşık olur ve onu da alır. Ardından Hindistan'a gider ve Hint Prensesi Şah Banu ile evlenir. Çin'e varır ve Tabgaç Han'ın ülkesini ejderhadan kurtarır. Dokuz Oğuzlarla karşılaşır ve onları da emrine alır. Azerbaycan'da Yecüc ve Mecüc'e karşı set (sedd-i İskender) yapar. Ruslarla savaşır ve galip gelir. Kendisini öldürmek isteyen devleri yenilgiye uğratır. Elindeki tılsımlı ayna (ayine-i İskender) ile harikalar gösterir. Mısır'ı fetheder ve burada İskenderiye şehrini kurar. Kabe'yi ve Kudüs'ü ziyaret eder.

Ancak bütün bu başarıların ardından hastalanır ve âlimlerden şifa olarak ab-ı hayat isterler. Hızır ile beraber zulmet ülkesine gider ama ab-ı hayat bulamaz; sadece Hızır bulur ve içer. Böylece Hızır ölmez ama İskender genç yaşta vefat eder.

İskendername Mesnevisinin Özellikleri

İskendernâme mesnevisi, Firdevsi'nin Şehnâme'sinden ve Nizami Gencevi'nin Sekiz Cennet Kuşu adlı eserindeki "İskendernâme" bölümünden etkilenmiştir; ancak bunların tercümesi değil, orijinal bir eserdir.

Eserde sadece İskender'in hayatını anlatmakla kalmaz; aynı zamanda din, tasavvuf, ahlak, felsefe, coğrafya, astronomi, metalürji, tıp gibi pek çok bilimsel konuya da yer verir; böylece ansiklopedik bir nitelik kazanmıştır.

İskendername Mesnevisinin Özeti:

Eserin başında sözün değeri, kâinâtın kendiliğinden yaratılmadığı, Allah’ın yüceliği, münâcât, Allah’ın sıfatları isimleri, çarhlar, ruh, nefis, Hz.Muhammed’in vasıfları ve medhi, dünyanın hâlleri ve şâirin kendisini medhedişi bahislerine yer verildikten sonra Dârâ’nın Rûm ülkesini fethedişi anlatılır.

Şâir sevinçli bir bahar mevsiminden sonra Filips’in oğlunun doğumunu anlatır.Ardından Filips’in ölümü ve İskenderi’in tahta geçişi, Aristo’nun İskender’e hoca oluşu zikredilir. Şâir burada Cemşîd u Hurşîd mesnevisinde olduğu gibi te’vil yoluna giderek Aristo’yu “akıl”, Zülkarneyn diye bahsettiği İskender’i ise “nefs” olarak yorumlamış ve eserin hemen her yerinde olduğu gibi uzunca bir nasifat faslı açmıştır.

İskender hikâyesinin gelişmesi ve eserdeki tasvirlerin dağılımı şöyledir: İran hükümdarı Dârâ halka çok zulmedince onun zulmünden kaçanlar Rûm’a sığınırlar. İskender bunun üzerine ona kendisine teslim olmasını, aksi takdirde memleketini istilâ edeceğini 8 söyler. İskender, Dârâ’nın red mektubu üzerine ordusuyla gelerek İran ve Turan’ı istila eder. Hürmüz, Zâvilistan ve Kâbilistan henüz ona boyun eğmemişlerdir.

Zâvilistan Rüstem’in soyundan Zeresb adlı bir kahramanın idâresi altındadır. İskender, Zeresb ile tanışıp onu çok beğenir. Zeresb’in Gülşâh adlı güzel bir kızı vardır. Babası İskender’i öylesine över ki kız İskender’i görmeden ona âşık olur, ızdırap çeker. Durumu anlayan dâyesi bir ressam buldurup Gülşâh’ın resmini yaptırır ve onu gizlice İskender’e gönderir. Resmi gören İskender derhâl kıza âşık olup görmek ister ve bir vesileyle Gülşâh’la buluşur.

Gülşâh İskender’le tanıştıktan sonra ona bir mektup gönderir. İskender neşelenip adamlarını toplar, işret eder ve derdini onlara açar. Aristo İskender’in derdini anlayınca Zeresb’e gidip kızını İskender’e vermesini teklif eder. Zeresb eski düşmanına verilecek kızı olmadığını söyleyince İskender 60.000 kişilik ordusunu toplayıp Zeresb’e hücûm eder ve onu yener, Sistan şehrini kuşatır ; fakat içinde sevgilisi olduğundan şehrin harâb edilmesine izin vermez.

Bir müddet sonra Zeresb teslim olur, iki âşık da birbirlerine kavuşurlar. Daha sonra İskender ordusunu toplayarak Hindistan’a doğru yola koyulur. Yolda Şehrî Bânu adlı güzel bir kadının hüküm sürdüğü bir memlekere varırlar. Kadın, İskender’e hediyeler verip onu ağırlar. İskender’e hediyeler verip onu ağırlar. İskender şehirden ayrılıp bir bostana gider, fırsatı ganimet bilip işret eder, akşam olunca da yatmak üzere çadırına gider, içeri girdiğinde kendisini bir kızın beklediğini görüp kızın güzelliği karşısında hayretlere düşer, kızla birlikte olur.

Eserin bu kısmında tabiat hâdiseleri, gök cisimlerinin oluşması gibi bâzı felsefi bahislere yer verilir. İskender ile Aristo arasında soru cevap şiklinde kürre-i arzın hâli, feleklerin vasıfları, vb. konularda sohbet edilir. İskender hocasıyla girdiği bu ilmî bahislerden sonra bir mûsikî meclisi tertip ettirip birkaç kadehten sonra kâtibi çağırtıp mektup yazdırır. Ardından avlanmaya gider. Sabah olunca İskender ordusunu toplar ve yola çıkar. Yolda kendisine karşı gelen Fevr-i Hindî’nin ordusuyla savaşan İskender onu da yenip yoluna devam eder.

Yolda korkunç bir ejderle savaşır, ejderi yendikten sonra bir sabah maiyetindekilere ordusu için gemi bulmalarını, denizlerde neler olduğunu görmek istediğini söyler. Denizde giderken bir dağa rastlarlar ki dağda bir fili yutacak kadar büyük yılanlar mevcuttur. Bir müddet sonra bin adadan meydana gelen bir ülkeye varırlar. Her adada bir kadın hüküm sürmektedir. Adalardan birinde köpek başlı, insan vücutlu garip yaratıklarla karşılaşırlar. Bu sırada İskender akıllı bir pîr ile tanışır ve ona deniz yolculuğu sırasında karşılaştığı garip yaratıklar hakkında sorular sorar; ihtiyar da her biri hakkında geniş bilgiler verir. Yol sırasında İskender yine halkı rahatsız eden bir ejderhâyı yok eder.

Biraz sonra karşılarına bir vâdi çıkar. Bu vâdinin taşı toprağı elmastandır, pek çok elmas toplanıp yola devam edilir. Yolda üzerinde mücevherlerden inşâ edilmiş bir kasra kimsenin giremediğini söyler. Biraz sonra kasrdan it başlı garip yaratıklar çıkar, İskender bunları da yenerek yoluna devam eder. O sırada Çin şâhı İskender’in huzuruna gelir, İskender ona iltifatta bulunur, meclis kudurur.

İskender orada bulunan bilginlerden birine “mâhiyet” ve “mümkün”ün ne demek oldukları sorar. Bilgin de ona geniş bilgi verir, yıldızlardan bahseder. Bir adam İskender’in huzuruna gelerek gördüğü garip taşı haber verir. Renkten renge girip parlayan bu taşın ne olduğunu İskender Aristo’dan sorar. Aristo İskender’e mâdenler ve kıymetli taşlar hakkında geniş bilgi verir. Yola devam edilirken Türk kavminin bulunduğu bir memlekete gelirler.

Bu memleket Tarhan adında bir hükümdarındır. Tarhan, İskender’e teslim olmayıp savaş açar. Neticede İskender, Tarhan’ı esir alıp eğlence tertip eder. Çöl ve sahrâlar aşıp garip yaratıkların yaşadığı bir memlekete varır. Dağda boynuzlu bir tavşan avlar, başka tuhaf mahlûklarla da görür. Yecüc ve Mecüc’ün istilasına uğrayan bir toplulukla karşılaştığında İskender halkın dert yanması üzerine iki dağ arasına sert öldürür. Bundan sonra Mısır’a geçen İskender orada garip binâlar görür, Nill nehri ile karşılaşır.

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski