Nefais-i Edebiyye Hüseyin Siret Edebiyat ve Üdebamız. PDF olarak indirmek için sağ üst köşedeki ok işaretini tıklayın. Google dökümanlarda görüntüleyin ve indir yazısını tıklayın.
Edebiyatımız ve Üdebamız Çeviriyazı
Edebiyatın efkâr ve hissiyat-ı insaniye ile üzerine ehemiyyet-i hakikisi layıkıyla takdir edilmeyen bir memlekette bir sanatkâr-ı güzinin iki büyük düşmanı vardır. Birincisi avamdır. Çünkü bir edib-i bedi’perverin pak ve şeffaf zarif ve müzeyyen üslub-ı teraşidesi onları ziyade düşündürdüğünden yorar ve çalışıp anlamağa (249)
mecbur eder. Bundan dolayıdır ki avam-ı nas asar-ı aliye-i sanattan bir türlü mahzuz olamaz. Tıpkı gece bahçede mehtaba karşı geviş getiren koyunlar gibi bu yolda bedayi-i edebiye kıraat olunduğu zaman can sıkıntısından esnemeğe başlarlar. Sade ve sehlü’t-tefhim mevzuu vekayi-i fevkaladeyi musavver, mübalağalı, heyecan-engiz eserlere bir meyli umumi bundan neşet eder. Mithat efendi ve emsalinin mücelledatı gibi. Hakiki sanatkarların kariin-i güzini mahdud bir fırkai mümtazeden ibarettir. Daima sislerle muhat şevahık-i müfekkire gibi masdar-ı ulviyyat olan o ali cebheler hiçbir zaman halkın seviye-i idrakine sükut edemez. Mahsulatı edebiyelerinin revacı ise diğer efsane ve destan tarzındaki acabiyat-ı avam pesendaneye nispeten pek azdır. Galiba bu hakikat-ı müellemeyi ima etmek isteyen bir münekkit sahibi nazarımız “üdeba halk arasında gurebadır” diyor. İkincisi hükümeti mutlakadır. Çünkü hükümet bir eserde kuvvet ve şiddet görünce ondan ürker. Ve bittabi eser ve müessirin mahv u iclasına gayret eder. Hükümet her ne suretle olur ise olsun kuvvet ve hakimiyeti çekemez. Kemal bey eseri gibi.
Bir hükümdarı müstebit tıpkı bir baykuş gibidir. Hükümdar olduğu harabe-zarın bir köşesinde peyda ve na-peyda bir nur-u i’tila görünce hemen ürkerek siyah kanatlarının darbe-i meşumesiyle o ziyayı cevval
(250)
İrfanı söndürmeye çalışır. Bundan dolayıdır ki memalik-i cebabirede tek tük yetişen üdeba gurebay-ı zulümdîde, edebiyat ise fakir ve dermandedir. Baykuşlar harabelere aks eden şimşeklerden rencide olduğu gibi, füru’ne-i hükümet de barika-i efkardan teşe’üm ederler. Daima mazinin zulmet cihatından mahzuz ve ahalinin hab-ı gafleti sayesinde hayat ve hükümetleri mahfuz olan müstebidan zaman-ı millete pişvalık etmek isteyen efkar-ı aliye ashabını tebid ve saraylarını bekleyen kilab-ı istibdadı
üzerlerine teslit ederler. Böyle bir devri musibeti idrak eden bedbahtan-ı edibden kimi canilere mahsus zindan-ı hakarette mazlumen yılanlar akrepler refik-i iğtirab kimi de havf ve harras-ı can ile bir köşede pür-helecan ızdırap bazısı da saika-i ye’s zaruretle fazilet-i insaniyesini muhafaza edemeyerek
Yokmuş ondan faide evlad-ı bî-dermana Nevha-i iştika-amiziyle ikbal ve istikbali için kafile-i feyz-i cuyan-ı zamana dahil olur. Bir kısmı da memalik-i hürreden birini menfa-i ihtiyari ittihaz ederek tıpkı serdi-i rüzgar-ı hodgama tahammül edemeyen kırlangıçlar gibi afak-ı mukaddese-i vatandan birer birer nalan ve giryan uzaklaşır. Bir milletin üdebası hükeması uleması böylece dağıldıktan
(251)
Sonra onların aveze-i fazilet ve irfanı yerine bir yevm-i harabe-i neşimenin kahkahat-ı leyliyesi kaim olur.
Hüseyin Siret