Merhabalar, Bu yazıda sizlerle birlikte Tevfik Fikret'in Haluk'un Amentüsü isimli eserini anlamaya ve tahlil edeceğiz.
Haluk'un Amentüsü 'nü incelerken, tahlil ederken Tevfik Fikret'in dünya görünüşü ve sanatının oluştuğu ortamı, ve şairin yaşadığı yıllardaki durumun bir panoramasını siz ben deli miyim.com okurları için çıkaracağız.
II. Abdulhamit'in meclis-i mebusanı kapatmasıyla başlayan istibdat döneminde bir çok aydın Avrupa'ya kaçmıştır. Kaçamayanlar ise sürgüne gönderilmiştir. Jurnalcilik yüzünden aydınlar ülkenin gidişatı hakkında konuşamaz olmuşlardır. Her şeyin farkında olup da konuşamayan ve kaçamayan aydınlar da içe kapanık karamsar bir hale bürünmüşlerdir. Fikret de bu karamsar hale bürünen umutsuz aydınlardan biri olmuştur. Geri kalmış bir devlet ile o devletin bünyesinde yaşayan batıyı ve ilmini takip eden aydın ile arasında bir çatışma ve medeniyet krizi meydana gelmiştir. Bir çok sanatçı jurnalcilik faaliyetleri yüzünden otosansür yoluna başvurmuştur.
Jurnalcilik faaliyetleri yüzünden eleştiri yapamayan, görüşlerini tartışamayan aydınlar görüşlerini içlerinde yaşar olmuş karamsar bunalımlı bir hale gelmişlerdir. Ben deli miyim.com okuralır sizleri başka bir yazıda Servet-i Fünun konusunda açıklamalarda bulunacağım ama şimdilik şu bilgi yeterlidir: Servet-i Fünun döneminin edebiyatında kaçma ve içe kapanma sürekli işlenen temalardandır.
‘’Servet-i Fünuncular sık sık dergide veya bir arkadaşlarının evinde toplanıyorlardı. Sanatve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı bu toplantılar, saray tarafından yakından takip ediliyordu.Servet-i Fünuncuların ortak bir tarafları da Abdülhamit düşmanlığı idi. İçinde bulunduklarışartlardan memnun olmayan Servet-i Fünuncular, bir sanatkar hassasiyetiyle önce YeniZelanda’ya kaçmayı düşünmüşler, sonra Hüseyin Siret’in Manisa’daki çiftliğine gitmeyi hayaletmişlerdi. Bunlar gerçekleşmedi, fakat onların eserlerine aksetti.’’
(Ercilasun 1997: 304)
Haluk'un Amentüsü
Bir kudret-i külliye var: ulvî ve münezzeh,
Kudsî ve muallâ; ona vicdanla inandım.
Bir yaratıcı güç, var, ulu ve ak pak Kutsal ve yüce ona vicdanla inandım
Toprak vatanım, nev’-i beşer milletim;
insan insan olur ancak, buna iz’anla inandım.
Yeryüzü vatanım insan soyu milletim benim Ancak böyle düşünenin insan olacağına inandım
Şeytan da biziz, cin de. Ne şeytan, ne melek var;
Dünya dönecek cennete insanla; inandım.
Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var. Dünya dönecek cennete insanla, inandım.
Fıtratta tekâmül ezelîdir; bu kemâle
Tevrât ile, Incîl ile, Kur’an’la inandım.
Yaradılışta gelişme, evrim hep var, hep olmuş, hep olacak. Ben buna Tevrat'la, İncil'le, Kuran'la inandım
Ebnâ-yı beşer birbirinin kardeşi.. Hulyâ!.
Olsun; ben o hulyâya da bin canla inandım.
Tekmil insanlar kardeşi birbirinin... Bir hayal bu! Olsun, ben o hayale de bin canla inandım
İnsan eti yenmez; bu teselliye içimden
—Bir ân için ecdâdımı nisyanla— inandım.
İnsan eti yenmez, oh dedim içimden, ne iyi Bir an için dedelerimi unuttum da, inandım
Kan şiddeti, şiddet kanı besler; bu muâdât
Kan âteşidir; sönmeyecek kanla, inandım.
Kan şiddeti besler, şiddet kanı; bu düşmanlık Kan ateşidir kanla sönmeyeceğine inandım.
Elbet şu mezar ömrünü bir haşr-i ziyâ-hiz
Tâkip edecektir, buna imanla inandım
Elbet şu mezar hayatı zifiri karanlığın ardından gelecektir aydınlık bir kıyamet günü, buna imanla inandım
Aklın, o büyük sâhirin icâzı önünde
Bâtıl geçecek yerlere hüsranla, inandım
Aklın, o büyük sihirbazın hüneri önünde Yok olacak, gerçek dışı ne varsa inandım
Zulmet sönecek, parlayacak hakk-ı drahşân
Birdenbire bir tâbiş-i bürkânla, inandım
Patlayan bir volkan gibi birden bire aydınlatacak hakkın ışığı sönecek karanlıklar buna inandım
Kollar ve boyunlar çözülüp bağlanacak hep
Yumruklar o zencîr-i hurûşanla, inandım
Kollar ve boyunlar çözülüp şangırdayan zincirlerden bağlanacak birer birer yumruklar inandım.
Bir gün yapacak fen şu siyah toprağı altın
Her şey olacak kudret-i irfanla... İnandım
Bir gün fen şu kara toprağı altın yapacak bu da bilim gücüyle olacak. Her ne olacaksa bilimin gücüyle olacağına inandım.
Tevfik Fikret
Şiirin İncelemesi
Amentü imanın şartlarını bildirir İslam dininin temel inanç sistemini bildiren bir surenin de adıdır. Amentü kelime anlamı olarak inanç anlamına gelir. Bu nedenle imanın şartları amentü de açıklanmıştır. Fikret'in şiirinin her bir beyitinin son kelimesinin inandım olmasının sebebi de amentünün inancın temelini bildiriyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Haluk Tevfik Fikret'in biricik oğlunun adıdır. Tek çocuktur ve Tevfik Fikret'in hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Öyle ki Fikret onu sanatının da bir parçası yapmıştır. Oğlunun adını taşıyan bir şiir kitabı, bildiğiniz üzere Halûk'un Defteri isimli kitabı vardır. Şiir kitabında kendi oğluna öğüt verir gibi bütün Türk gençliğine medeniyet ve çağdaşlık yolunu gösterir. Şiir kitabında yaptığı yol göstermeyi yine Halûk'un şahsında bütün insanlara din üzerinden yapar.
Fikret'in mensup olduğu din insanlık dinidir. Bu inanç sisteminde merkezde insan vardır. Bu inanç sisteminde Fikret Allah'ın değil büyük bir kuvvetin varlığını kabul eder. Bu kuvvete inanmayı öğütler. Tanrı olmadığına göre bu büyük kuvvet de vicdan olmalıdır. Korkulmayan ve sevilen bir kuvvet akıl süzgecinden geçmiş bir vicdan ilahi kuvvetin yerine konulur.
Merkezinde insanın olduğu bir inanç sistemi arzusundadir şair. Büyük bir hümanizm hayalindedir. İyiliğin ve kötülüğün kaynağı Tanrı değil insandır böylece insan hem melek hem şeytan olabilme kapasitesine sahiptir. İyi olması için de vicdana ihtiyaç vardır. Dünyayı cennete çevirecek şey iyi insan olabilmektir. Cennet ve cehennem ahirette öbür tarafta değil bu dünyadadır Tevfik Fikret'e göre.
Aklın ve bilimin ışığında dünyayı cennete dönüştürmek mümkündür. Eserde ahiret inancı yerine cennetin ve cehennemin dünyada olduğu görülmektedir. Her şeyin patlayan bir volkanın ışıklı lavları önünde