Milli Edebiyat Akımında Dergiler


1908’de Meşrutiyet’in ilanına kadar Türkçülük akımı edebi metinlerde dağınık bir halde ve bir tartışma konusuyken, bu tarihten sonra önce kültürel, ardından Balkan Harbi yıllarında siyasal bir hareket olarak öne çıkmıştır. Bu dönüşümde, önde gelen Türkçülerin İttihat ve Terakki fırkasının mensubu olmalarının payı büyüktür. Siyasal erki de arkalarına alan Türkçüler hızla organize olmayı başarmışlardır. Çeşitli dernek ve dergiler altında hem siyasal hem de edebi çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Bu yayınlar arasında Genç Kalemler dergisinin önemli bir yeri vardır. Ancak bu dergiden önce 1905 Edebî Hareketi olarak adlandırılan ve Selânik’te çıkarılan Çocuk Bahçesi dergisi çevresinde kendisini gösteren Türkçecilik hareketini anmak yerinde olacaktır. Başlangıçta Feyziye ve Yâdigâr-ı Terakkî adıyla bir mektep dergisi olarak çıkan mecmua, kısa zamanda edebi bir kimliğe bürünmüştür. Bu dönüşümde Ali Ulvî, Âkil Koyuncu ve Celal Sahir gibi kalemlerin büyük katkısı olmuştur. Mehmet Emin Yurdakul’un Türkçe Şiirleri de bu Türkçecilik hareketinin hızını artırmıştır.

Genç Kalemler, bu edebi hareketin mirası üzerine, Hüsün ve Şiir mecmuasının Genç Kalemler’e dönüştürülmesiyle ortaya çıkan bir dergidir. Hüsün ve Şiir dergisinin kurucuları, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından Dr. Nâzım’ın yeğenleri H. Hüsnü ve İsmail Suphi’dir. Hüsün ve Şiir dergisi 1909’da yayın hayatına başlamış ve 29 Eylül 1910 tarihli 8. sayısından sonra Genç Kalemler adını almaya başlamıştır. Bu tarihte derginin başyazarı Ali Canip’tir. Ömer Seyfettin, Ali Canip Bey’e yazdığı bir mektupta dilde bir inkılâp yapmaktan bahseder. Genç Kalemler konusunda en yakın desteği Ömer Seyfettin’den gören Ali Canip Bey, bu teklifi İttihat ve Terakki’ye yeni üye seçilen ve o sırada Selanik’te bulunan Ziya Gökalp’e iletir. Sonuçta gerekli izin ve desteği alan Ali Canip Bey, 11 Nisan 1911’de Genç Kalemler’in ilk sayısını çıkarır. Böylece Ali Canip Bey, Ziya Gökalp ve 1910’da subaylığı bırakarak Selanik’e yerleşmiş olan Ömer Seyfettin bu dergi etrafında buluşur. Genç Kalemler, Türkçülük hareketinin bilhassa dilde sadeleşme ve Yeni Lisan hareketinin yayın organı haline gelir. Ziya Gökalp’in Turan manzumesi ve Ömer Seyfettin’in Yeni Lisan makalesi bu sırada neşredilir.



Genç Kalemler dergisinden sonra, Türkçülerin milli edebiyat taraftarlarının yayın organı olan Türk Ocağı’nın çıkardığı Türk Yurdu mecmuası önem kazanır. Türk Yurdu, 24 Kasım 1911’de çıkmaya başlamış ve kesintilerle bugüne kadar yayınını sürdüren uzun soluklu bir Türkçü mecmuadır. Derginin kurucusu ve başyazarı Mehmet Emin Bey’dir. Ağaoğlu Ahmet Bey, Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Hüseyinzade Ali Bey, Yusuf Akçura, Âkil Muhtar, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip, Süleyman Nazif, Fuad Köprülü, Veled Çelebi, Abdülhak Hâmid, Bursalı Mehmet Tahir, Celal Sahir, Aka Gündüz, Ahmet Zeki Velidî Togan, Sadri Maksudî Arsal, Rıza Nur, Necip Âsim, İbrahim Alaaddin Gövsa, Faruk Nafiz, Halit Fahri, Enis Behiç gibi geniş bir yazar kadrosuna sahiptir. İlk sayısında “Türklüğe hizmet etmek, Türklere fayda dokundurmak istiyoruz. Maksadımız işte budur.” yazısı yayımlanmıştır.


Türk Yurdu’ndan başka, Ziya Gökalp tarafından çıkarılan ve Fuat Köprülü, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Yakup Kadri, Refik Halid, Hüseyin Rahmi, Ağaoğlu Ahmet, Reşat Nuri, Halide Edib, Halit Fahri, Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Falih Rıfkı, Ali Canip ve Ahmet Refik gibi isimlerin yazdığı Yeni Mecmua (11 Temmuz 1917-1923), sorumlu müdürlüğünü Celâl Sahir’in yaptığı ve Ömer Seyfettin, Aka Gündüz, Kâzım Nami Duru gibi isimlerin yazdığı 16 sayı çıkan Türk Sözü (12 Nisan 1912-24 Temmuz 1912); yine Türk Yurdu tarafından çıkarılan Halka Doğru (11 Nisan 1913-1914) dergisinin başyazarlığını Celâl Sahir yapmıştır. Dergide yazı yazanlar arasında Halide Edib, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmet, Celal Sahir, Hüseyinzade Ali, Âkil Muhtar, Ali Canip, Ali Ulvî, Fuad Köprülü, Aka Gündüz gibi Türkçü kalemler vardır.


Ziya Gökalp imzasını taşıyan ve Diyarbakır’da yayımlanan Küçük Mecmua (5 Haziran 1922-5 Mart 1923)’da yazanlar arasında Ali Canip, Yahya Saim (Ozanoğlu), İhsan Hamit Zülfü (Tığrel), Hamid Zülfü, Cahide Üçok, Recep Ferdî gibi isimler bulunmaktadır.


1918-1919 yılları arasında 16 sayı çıkabilen haftalık Şair mecmuası, eski şiire ve aruz veznine karşı yazılar yayımlamıştır. Derginin çıkış yazısında bir manifesto niteliğindeki şu görüşlere yer verilmiştir: "Mecmuamızın bakir sayfalarında sanat aşkıyla titreyen kalplerin çarpıntısı yaşayacaktır. Eski bir sanatın debdebeleriyle yorulan ihtiyar imzalardan yardım beklemiyoruz. Eserin altındaki isme değil, ismin üstündeki esere itibar ve hürmetimiz bir cereyan vermek için bütün gayretimizi sarf edeceğiz. Biz fikirlerinde hür, hareketlerinde serbest gençleriz. Mecmuamız bir kanaat, bir iman mahsulüdür. Artık eminiz ki, lâyemût Tevfık Fikret'in sihirli kalemiyle kemalin sonuna ermiş örnekler gösteren aruz yaşayamaz. Asırlarca nihayetsiz kalplerin emellerini, neşelerini, ihtiraslarını inleten bu eski rübabın telleri artık yıprandı. Yeni bir saza ihtiyacımız var ki, bu da: millî veznimizdir." Bu sözler, Servet-i Fünûn ve onun ölü doğan devamı olan Fecr-i Âti edebiyatının artık tamamen tarihe karıştığını ilan eder. Derginin yazar kadrosu arasında; Fuad Köprülü, Faruk Nafiz, Orhan Seyfı, Enis Behiç, Tahsin Nahid, Yahya Kemal, Ahmed Hidayet, Ömer Seyfeddin, Reşat Nuri, Ahmed Nazım, Süleyman Nazif, Selami İzzet, Celal Sahir, İbnürrefık Ahmed Nuri, Aka Gündüz, Hüseyin Suad, Falih Rıfkı, Rıza Tevfık, Selahaddin Enis gibi Türkçü isimler bulunmaktadır. Dergide Yusuf Ziya ile Halit Fahri'nin "vezin" konusundaki münakaşaları dikkati çeker.


Şair mecmuasının karşısında Halit Fahri’nin çıkardığı Şair Nedim mecmuası (16 Ocak 1919-9 Haziran 1919) zıt fikirleri dile getirir. Haftalık olarak 18 sayı çıkan bu dergi adını edebiyatımızın en İstanbullu şairi Nedim’den alır. İlk sayıda, mecmua adına Halit Fahri tarafından kaleme alındığı anlaşılan yazıda şöyle denilmektedir: “Muhterem karie ve karilerimize" "Tarihimizin bu mühim buhranlı zamanlarında edebî bir mecmua tesis etmek ihtimal ki ilk nazarda garip görülebilir... Bugün beşeriyet vahşi harp senelerinin uğultusuyla bunalan ruhunu dinlendirmek istiyor. Kan ve ateş günlerinde, harabiyet ve sefaletle dolu günlerde maziye ait bir hatırayı silmemek, şimdiki felaketli zamanda daha güzel günler ümidi beslemek bir borçtur. Bu yüce ulvî duyguyu terennüm eden, bu duygunun en samimî mızıkası olan şiire, ebedî şiirimize hürmetle izhar-ı hayranlık edeceğiz. Fakat bugünkü edebiyatımızın nesir kısmına da itina göstereceğiz.” Bu dergide yazanlar arasında Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfı Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi isimler vardır. Dergi millî vezin yerine aruzun devamını savunmuştur.

Milli edebiyatın büyük kabul ettiği bir başka dergi Dergâh (15 Nisan 1921-5 Ocak 1923)’tır. Derginin başyazarı Yahya Kemal Beyatlı’dır. Haftalık olarak yayımlanan bu dergi 42 sayı çıkabilmiştir. Dergide Aka Gündüz, Ahmed Hamdi, Mükrimin Halil, Refik Halid, Mustafa Şekip, Yakup Kadri, Mahir İz, Necip Fazıl, Mustafa Şekip, Mükrimin Halil, Ahmet Hamdi (Tanpınar) gibi isimler yazmıştır. Dergâh dergisinde Yahya Kemal’in neoklasik bir anlayışla Divan şiirine yönelmesine karşılık, Necip Fazıl’ın hece vezniyle yazdığı şiirler, Ahmed Hamdi Tanpınar’ın bireysel özellikler taşıyan şiirleri ve Mehmet Fuat’ın şiirleri dikkat çeker. Dergi, Cumhuriyet’in kuruluşunu göremeden kapanmıştır.

Sonuç olarak; İttihat ve Terakki yönetimindeki Türkçülük, 1912’den sonra edebi ve siyasi bir akım haline gelmiştir. Bu akım, ağırlığını daha çok dönemin çeşitli dergilerinde göstermiş ve Cumhuriyet döneminin milli kültür hareketine kaynaklık etmiştir. Bu akımın en belirgin vasıfları arasında, Yeni Lisan Hareketi ve Milli Edebiyat çerçevesinde dilde sadeleşme, şiirde hece vezni, yerli konulara eğilim ve Batı edebiyatına açılım gibi hususlar yer almaktadır.


Türk Edebiyatında Türkçülük Akımının Edebi Eserlerdeki Temsili:

1. Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” Adlı Hikayesi:

“Pembe İncili Kaftan” hikayesi, Türk milletinin millî ve manevi değerlerini ön planda tutan bir kahramanın fedakârlığını ve onurunu anlatır. Hikayede, Türk kimliğinin ve değerlerinin yüceltilmesi, milletin birliği ve bağımsızlığı gibi temalar işlenir. Ömer Seyfettin’in dili sadeleştirme çabaları bu eserde de görülür ve halkın anlayabileceği bir Türkçe kullanılmıştır.

2. Ziya Gökalp’in “Kızıl Elma” Şiiri:

Ziya Gökalp’in “Kızıl Elma” şiiri, Türk milletinin tarihi misyonunu ve ideallerini sembolize eder. Kızıl Elma, Türklerin fetih ve medeniyet misyonunu temsil ederken, şiirde milli birlik ve beraberlik vurgulanır. Gökalp’in şiirleri, Türkçülük akımının ideolojik temellerini ve Türk milletinin yüksek ideallerini anlatır.

3. Halide Edib Adıvar’ın “Ateşten Gömlek” Romanı:

“Ateşten Gömlek”, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlıklarını ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini anlatır. Halide Edib, romanında milli duyguları ve Türk milletinin direniş ruhunu yansıtırken, sade ve anlaşılır bir dil kullanır. Roman, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini anlatan önemli bir eserdir.

4. Mehmet Emin Yurdakul’un Şiirleri:

Mehmet Emin Yurdakul, Türk milletinin milli ve manevi değerlerini yücelten şiirler yazmıştır. “Ben Bir Türküm” şiiri, Türk milletinin gururunu ve kimliğini yansıtır. Yurdakul’un şiirleri, sade ve anlaşılır bir dil kullanarak halkın milli duygularını harekete geçirmiştir.

5. Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” Romanı:

“Çalıkuşu”, Türk milletinin modernleşme ve Batılılaşma sürecini anlatırken, milli değerleri ve Türk kimliğini ön planda tutar. Romanın kahramanı Feride, milli duygulara sahip, vatansever bir öğretmendir. Reşat Nuri, romanında milli değerleri yücelterek, Türk milletinin modernleşme sürecindeki zorluklarını ve başarılarını anlatır.

Türk Edebiyatında Türkçülük Akımının Önemi:

Türkçülük akımı, Türk milletinin kimlik ve kültür bilincini güçlendirmiştir. Bu akım, dilde sadeleşme ve milli değerlerin yüceltilmesi gibi önemli hedefler doğrultusunda edebi eserler ortaya koymuştur. Türkçülük akımının öncülerinden olan yazarlar ve şairler, milli kimliği ve değerleri yücelterek, Türk milletinin birlik ve beraberlik duygularını pekiştirmiştir. Bu akım, Türk milletinin tarihine, kültürüne ve diline olan bağlılığını arttırmış ve milli bilincin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Edebi eserler, Türk milletinin milli değerlerini ve kimliğini yansıtarak, gelecek nesillere aktarılmasını sağlamıştır.

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski