Şiir Tahlili, Münacat, Şinasi

 

Şinasi'nin "Münacat" adlı eseri, Türk edebiyatının önemli bir örneğidir. Bu eser, Tanzimat Dönemi'nin etkisiyle yazılmıştır ve modern Türk edebiyatının gelişiminde büyük bir rol oynamıştır. "Münacat", Şinasi'nin divan edebiyatından kurtulup yeni bir edebiyat diline doğru adım atmasını sağlamıştır. Eser, bir halk şiiri şeklinde yazılmıştır ve bu da okuyucunun esere kolayca ulaşmasını sağlamaktadır. "Münacat", insanın kendisiyle olan mücadelesini anlatan bir eserdir ve Şinasi'nin insanlık durumunu anlamaya olan merakını yansıtmaktadır. Eserin sade ve anlaşılır dil kullanımı, Türk edebiyatında bir dönüm noktası olmuştur. "Münacat", Türk edebiyatının geçmişine saygı gösterirken, aynı zamanda geleceğe de ilham kaynağı olmuştur.

MÜNÂCÂT

1.Hak tealâ azamet âleminin pâdişehi
Lâ-mekândır olamaz devletinin taht-gehi

2.Hâsdır zât-ı ilâhîsine mülk-i ezelî
Bî-hudûd anda olan kevkebe-i lem-yezeli


3.Eser-i hikmetidir yerle göğün bünyâdı
Dolu boş cümle yed-i kudretinin îcâdı

4.İzzet ü sânını takdîs kılar cümle melek
Eğilir secde eder pîş-i celâlinde felek

5.Emri vech üzre yer eyler gece gündüz hareket
Değişir tazelenir mevsim-i feyz ü bereket

6.Pertev-i rahmetinin lem’asıdır ayla güneş
Tâb-ı hışmından alır alsa cehennem âteş

7.Şerer-i heybet-i ulviyyesidir yıldızlar
Anların şulesi gök kubbesini yaldızlar

8.Kimi sabit kimi seyyar be-takdîr-i
Kadîr Tanrı’nın varlığına her biri bürhân-ı münîr

9.Varlığın bilme ne hacet küre-i âlem ile
Yeter isbâtına halk ettiği bir zerre bile

10.Göremez zâtını mahlûkunun âdî nazarı
Hisseder nurunu amma ki basiret basarı

11.Vahdet-i zâtına aklımca şehâdet lâzım
Cân u gönlümle münâcât ü ibâdet lâzım

12.Neş’e-i şevk ile âyâtına tapmak dilerim
Anla var Hâlik’ima gayri ne yapmak dilerim

13.Ey Şinâsî içimi havf-ı ilâhî dağlar
Suretim gerçi güler kalb gözüm kan ağlar

14.Eder isyanıma gönlümde nedamet galebe
Neyleyim yüz bulamam ye’s ile afvım talebe

15.Ne dedim tövbeler olsun bu da fi’l-i serdir
Benim özrüm günehimden iki kat bed-terdir

16.Nûr-i rahmet neye güldürmeye rû-yı siyehim
Tanrı’nın mağfiretinden de büyük mü günehim

17.Bî-nihâye keremi âleme şâmil mi değil
Yoksa âlemde kulu âleme dâhil mi değil

18.Kulunun za’fına nisbet çoğ ise noksanı
Ya anın kahrına galip mi değil ihsanı

19.Sehvine oldu sebeb acz-i tabiî kulunun
Hem odur âlem-i ma’nîde şefîi kulunun

20.Beni afv eylemeğe fazl-ı ilâhîsi yeter
Sanma hâşâ kerem-i nâ-mütenâhîsi biter

Günümüz Türkçesiyle:

1.Allah, ululuk âleminin padişahıdır. O’nun devletinin taht yeri yoktur. Çünkü Allah “mekândan münezzeh”tir, belli bir yeri yoktur.

2.Ezelden beri varlığını sürdüren bu evren onun ilâhî zatına özgüdür. Bu âlemin sonsuz yıldızları da sınırsızdır.

3.Yer yüzü ile gök yüzünün oluşumu, O’nun yaratıcı gücünün eseridir. Hayat belirtisi olan veya olmayan bütün âlemlerin yaratılması O’nun kudreti iledir.

4.(Ey ulu Tanrı) Senin yüceliğini ve ululuğunu bütün melekler takdis eder, âlem senin büyüklüğün önünde eğilir, secde eder.

5.Dünya O’nun emri doğrultusunda hareket eder, gece ve gündüzün oluşması, bolluk ve bereket mevsimlerinin değişmesi ve yeniden canlanması yine O’nun emri iledir.

6.Ay ile güneş rahmet ışığının parıltısıdır. Cehennem ateş alırsa O’nun hışmının ateşinden alır.

7.Yıldızlar, O’nun görkemli heybetinin kıvılcımıdır, bu yıldızların ışığı gökyüzünü yaldızlar.

8.Tanrı’nın takdiri ile kimi hareketli kimi hareketsiz bu varlıkların her biri O’nun varlığına açık bir delildir.

9.O’nun varlığını bilmek için âleme bakmaya ne gerek var, yarattığı bir zerre bile O’nun varlığını ispata yeter.

10.O’nun zatın yarattıklarının sıradan bakışı göremez, ancak gönül gözü açık olanlar nurunu algılayabilir.

11.Zatının birliğine akla uygun, aklın kavrayabileceği deliller gerek; böylece yürekten ve gönülden yakarmak ve ibadet etmek gerek.

12.Gönül dolusu şevk coşkusu ile ayetlerine tapmak dilerim. Tanrıma ne yapmak, nasıl yakarmak istediğimi artık anla.

13.Ey Şinasi, içimi Allah korkusu dağlar, her ne kadar dışım gülerse de gönül gözüm kan ağlar.

14.İsyanıma gönlümde pişmanlık ağır basar; ne yapayım, üzüntü ile bağışlanmamı istemeye yüz bulamam.

15.Ne dedim, tövbeler olsun, bu da bir kötü iştir. Benim özrüm günahımdan iki kat daha beterdir.

16.Tanrı’nın rahmetinin nuru kara yüzümü niçin güldürmesin, benim günahım Tanrı’nın bağışlama gücünden büyük müdür?

17.Onun sonsuz cömertliği âlemi kaplamıyor mu, yoksa yaratmış olduğu kul bu âleme dâhil değil mi?

18.Kullarının zaaflarına oranla kusurları da çoktur, ancak O’nun bağışlama ve yardım gücü kahrına üstün değil mi

19.Kulunun yaratılıştan gelme güçsüzlüğü birtakım hatalara yol açtı, gene de mânâ âleminde kullarının şefaatçisi, O olacaktır.

20.Beni bağışlamaya O’nun ilâhî fazileti yeter, çünkü sonsuz keremi, hâşâ, biter sanma.

İnceleme:

Şinasi'nin "Münacat" isimli eseri, tasavvufi bir içeriğe sahip olup Allah'ın azamet ve kudretini anlatan bir dua niteliği taşımaktadır. Eser, günümüz Türkçesi ile düzyazı şeklinde açıklanmıştır.

İlk dize, Allah'ın azamet âleminin pâdişehi olduğunu ifade eder ve devletinin tahtında olan bir varlık olamayacağını vurgular. İkinci dize ise Allah'ın mülkünün sınırsız ve sonsuz olduğunu, yaratmış olduğu kainatın temel yapı taşlarının kendisinde olduğunu anlatır.

Üçüncü dizede ise yer ve göklerin oluşumunun Allah'ın hikmetinin eseri olduğu, kudretinin yaratmış olduğu boşluğu doldurduğu belirtilir. Dördüncü dize, meleklerin Allah'ın şanını takdis ettiğini, göklerin ve feleklerin önünde secde ettiğini anlatır.

Beşinci dizede Allah'ın emri ile yer ve göklerin hareket ettiği, mevsimlerin değiştiği belirtilir. Altıncı dize, Allah'ın rahmetinin güneş ve ayda görünen yansıması olduğunu, cehennem ateşinin dahi Allah'ın gazabından kaynaklandığına dikkat çeker.

Yedinci dizede ise yıldızların Allah'ın ulviyetinin göstergesi olduğu, gök kubbelerini süslediği ifade edilir. Sekizinci dizede her bir yıldızın Allah'ın varlığına dair bir kanıt olduğu belirtilir.

Dokuzuncu dize, Allah'ın yarattığı her bir zerrenin bile varlığına dair bir ispat olduğunu anlatır. Onuncu dize ise Allah'ın zatını insanın sıradan algısıyla anlamak mümkün olmadığını, ancak basiretli insanların nurunu hissedebileceğini vurgular.

Onbirinci dize, Allah'ın birliği konusunda şehadet etmek için akıl ve gönülle münacat ve ibadet etmek gerektiğini ifade eder. Onikinci dize ise Allah'ın ayetlerine şevk ile tapmanın, başka bir şey yapmanın anlamsız olduğunu belirtir.

13-20. dizelerde ise şair, Allah'a dua etmektedir. Kendi günahlarından dolayı korktuğunu, ancak Allah'ın affına sığınarak umutlu olduğunu belirtir. Kulun zaaf ve acizliğine karşılık Allah'ın ihsanı ve merhametine vurgu yapar.

Son olarak, şair, Allah'ın affına sığınarak günahlarından arınmak için dua etmektedir ve Allah'ın sonsuz keremi ve merhametinin yeterli olduğunu ifade etmektedir. Hiçbir günah Allah'ın merhametinden daha büyük değildir.

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski