Şiir Tahlili, Baki, Nam u nişane kalmadı fasl-ı bahardan Gazel


Merhabalar sevgili bendelimiyim.com okurları. Bu yazıda sizlerle Baki'nin "Nam u nişane kalmadı fasl-ı bahardan" gazelini ayrıntılı olarak tahlil edeceğiz. Önce biçim açısından inceleyeceğiz sonra şiiri anlamaya çalışacağız.

Gazel

Nam u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdi çemende berg-i dıraht i'tibardan

Eşcar-ı bağ hırka-ı tecride girdiler
Bad-ı hazan çemen el aldı çenardan

Her yaneden ayağına altun akup gelür
Eşcar-ı bağ himmet umar cuybardan

Sahn-ı çemende durma salınsun sabayıla
Azadedür nihal bugün berg ü bardan

Baki çemende hayli perişan imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rüzgardan

Bakî


Şiirin İncelenmesi/Tahlili

Bu gazel, Baki’nin Divan’ında yer alan ve sonbahar mevsimini tasvir eden bir şiirdir. Şiir, aruz ölçüsünün “mef’ûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâilün” kalıbıyla yazılmıştır. Uyak şeması “aa / ba / ca / da / ea” şeklindedir. Şiirde “dan” redifi ve “ar” zengin uyağı kullanılmıştır.

Şiirin teması, yaşlanma ve ölüm karşısında insanın dünyaya olan bağlılığının azalmasıdır. Şair, bu temayı işlerken, sonbaharın doğadaki değişimlerini ve ağaçların yaprak dökmesini sembolik bir şekilde kullanır. Şair, ağaçların yapraklarını dökerek dünyadan soyutlanmasını, tasavvufi bir terim olan “tecrit hırkası” giymeye benzetir. Ayrıca, sonbahar rüzgarının çınardan el almasını, yani onun yapraklarını savurmasını, müritlerin şeyhten tekkeye girmek için izin almasına benzetir. Bu şekilde, şair, sonbaharın doğadaki etkilerini, insanın yaşamındaki evrelerle ilişkilendirir.

Şiirin konusu, sonbahar mevsimidir. Şair, sonbaharın doğada yarattığı manzarayı, renkli ve canlı bir dille anlatır. Şair, sonbaharın gelmesiyle birlikte, baharın izlerinin silindiğini, ağaçların yapraklarının sararıp döküldüğünü, bahçenin altın rengi bir hal aldığını, fidanların yaprak ve meyvelerden kurtulup rüzgarla salındığını, yaprakların ise rüzgardan şikayetçi olduğunu söyler. Şair, bu anlatımla, sonbaharın doğada hem güzellik hem de hüzün yarattığını vurgular.

Şiirin ahenk unsurları, uyak, redif, aliterasyon, asonans, tekrar, zıtlık, tenasüp, leff ü neşr, istiare, teşbih, mecaz-ı mürsel, kinaye, hüsnü talil, tezat, telmih, tecahül-i arif, istifham, na’t, medh, hiciv, tehdit, istihza, rücu’, intikal, iltifat, hüsni istiaredir.

Şimdi de gazelimizi siz bendelimiyim.com okurları için beyit beyit açıklayalım:

Birinci beyit: Şair, sonbaharın gelmesiyle birlikte, baharın izlerinin tamamen kaybolduğunu söyler. Bahçede ağaçların yaprakları, itibarlarını yani değerlerini kaybederek yere düşerler. Şair, bu beyitte, baharın güzelliğini, canlılığını ve bereketini, sonbaharın solgunluğu, ölümlülüğü ve kederiyle karşılaştırır. Şair, bu karşılaştırmayla, insanın gençlik ve yaşlılık dönemlerini de sembolize eder. Şair, bu beyitte, “nam u nişan, fasl-ı bahar, çemen, itibar, berk-i dıraht” kelimeleri arasında tenasüp sanatı yapar. Ayrıca, “çemen, sonbahar / dünya, yaşlılık” kelimeleri arasında leff ü neşr sanatı yapar.

İkinci beyit: Şair, bahçenin ağaçlarının yapraklarını dökerek dünyadan soyutlandıklarını, tasavvufi bir terim olan “tecrit hırkası” giydiklerini söyler. Tecrit hırkası, dervişlerin dünya işlerinden uzaklaşmak için giydikleri bir giysidir. Şair, bu beyitte, ağaçların yaprak dökmesini, insanın yaşlanınca dünyaya olan bağlılığının azalmasına benzetir. Şair, bu beyitte, “eşcar-ı bağ, hırka-i tecrit / ağaçlar, tecrit hırkası” kelimeleri arasında istiare sanatı yapar. Ayrıca, “bad-ı hazan, çemen, el, çinar” kelimeleri arasında teşbih sanatı yapar. Şair, bu teşbihte, sonbahar rüzgarının çınardan el almasını, yani onun yapraklarını savurmasını, müritlerin şeyhten tekkeye girmek için izin almasına benzetir. Bu benzetme, şairin tasavvufi bir bakış açısına sahip olduğunu gösterir.

Üçüncü beyit: Şair, sonbaharın doğada yarattığı güzel bir manzarayı tasvir eder. Şair, bahçede ağaçların yapraklarının sararıp yere düştüğünü, bu durumun da sanki ağaçların ayağına altın akıp geldiğini söyler. Şair, bu beyitte, sonbaharın doğada hem güzellik hem de hüzün yarattığını vurgular. Şair, bu beyitte, “her yandan, ayağına, altun, akup gelmek / eşcar-ı bağ, himmet, cuy-bar / ağaçlar, yardım, ırmak” kelimeleri arasında mecaz-ı mürsel sanatı yapar. Ayrıca, “altun, akup gelmek / sarı yaprak, yere düşmek” kelimeleri arasında kinaye sanatı yapar.

Dördüncü beyit: Şair, sonbaharın doğada yarattığı güzel bir manzarayı tasvir etmeye devam eder. Şair, bahçenin ortasında fidanların yaprak ve meyvelerden kurtulup rüzgarla salındıklarını, bu sayede özgürleştiklerini söyler. Şair, bu beyitte, sonbaharın doğada hem güzellik hem de hüzün yarattığını tekrarlar. Şair, bu beyitte, “sahn-ı çemen, durmak, salınmak, sabayıl / sahne, bahçe, durmak, salınmak, sabah rüzgarı” kelimeleri arasında tezat sanatı yapar. Ayrıca, “azade, nihal, berg, bar / özgür, fidan, yaprak, meyve” kelimeleri arasında zıtlık sanatı yapar.

Beşinci beyit: Şair, sonbaharın doğada yarattığı hüzünlü bir manzarayı tasvir eder. Şair, bahçede yaprakların perişan olduğunu, rüzgardan şikayet ettiklerini söyler. Şair, bu beyitte, sonbaharın doğada hem güzellik hem de hüzün yarattığını son kez belirtir. Şair, bu beyitte, “Baki, çemen, perişan, varak / şair, bahçe, perişan, yaprak” kelimeleri arasında telmih sanatı yapar. Ayrıca, “varak, şikayet, ruzgar / yaprak, şikayet, zaman” kelimeleri arasında hüsnü talil sanatı yapar.

Başka tahlillerde görüşmek dileğiyle yazıya yorum yapmayı unutmayın. ♥

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski