Dilin imkânlarından yeterince yararlanabilmiş şairlerin etkileyici ve kalıcı olduğu yaygın bir kanıdır. Büyük Türk şairi Yunus Emre’nin şiiri ses açısından incelenince onun anlam kadar sese de önem veren bir şair olduğu görülür. Sözü ve bu sözün ahengini, tesirini, gücünü açık, sade ve samimi bir şekilde anlatan Yunus Emre’yi orijinal yapan unsurlardan biri hiç şüphesiz sahip olduğu bu dil ve Üslûptur. Bu makalede ses tabakası, ahenk, ritim, ölçü ve üslûp gibi biçimi ilgilendiren hususlar vasıtasıyla Yunus Emre’nin “kayusu değül” redifli şiiri tahlil edilmeye çalışılmış, özellikle nüshalar arasındaki farklılık ve yanlış okumaların Yeni Eleştiri ile tespit edilebileceği anlaşılmıştır. Yeni Eleştiri, XX. yüzyılın başlarında İngiltere’de ortaya çıkan ve edebî eseri merkez alarak eserin anlamını “biçim”inde arayan çağdaş yorumlama yöntemlerinden biridir. Esas olarak şiiri inceleyen bu yönteme göre edebî eser kendi kendine yeterlidir, gerekli olan bütün veriler metnin kendisinde mevcuttur. Bir edebî eseri anlamak için “biçim”i merkeze alan Yeni Eleştiri, birtakım haklı eleştiriler almakla birlikte modern zamanların en objektif tahlil yöntemlerinden biri olarak görülür. Günümüzde klasik metinleri anlama ve yorumlama çalışmaları için bu tür metin merkezli çağdaş yorumlama teorilerinden de yöntem bakımından yararlanmak gereği ortaya çıkmıştır. Şiirin asıl malzemesinin dil olduğu düşünülürse söz konusu yöntemin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Anahtar kelimeler: Yunus Emre, Yeni Eleştiri, dil ve üslûp, biçim ve içerik, şiirde ses tabakası
__________________
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.183-190 , TURKEY, Yasemin ÖZCAN GÖNÜLAL * İzmir Yüksek Teknoloji Ens. Genel Kültür Dersleri Böl. Türk Dili Okutmanı
Şiirin tam metni (Tatçı 1998: 177–178):
1. Cânlar fidâ yoluna bu cân kayusı değül
Sen cânı gerek bana cihân kayusı değül
2. Cânlar içinde cânum sensin genc-i pinhânum
Çün ıyân gördüm seni pinhân kayusu değül
3. Cânlar içinde cânsın sen bir Âb-ı Hayvânsın
Bize dîn ü îmânsın îmân kayusı değül
4. Yudum yaramı sildüm yaram kimdedür bildüm
Bana yârüm kayusı yaram kayusu değül
5. Işkun beni fâş itdi saklayam dirdüm velî
Çün seni ıyân gördüm pinhân kayusu degül
6. Dermân ola mı bana derdüm benüm kim ona
Derdlü varayın sana dermân kayusu degül
7. Gelün âşık olalum ışka cevlân kılalım
Esrük olup yatmışam cevlân kayusu değül
8. Işkun okı demreni dokınur yüreğüme
Işk içün ben öleyin demren kayusı değül
9. Cân u gönüli n‟itdüm aşkun odına atdum
Sıdkı dahı unutdum gümân kayusu değül
10. Işkun burcından uçdum cevlân uruban geçdüm
Ben dostıla buluşdum cevlân kayusı değül
11. Bahr ummâna talmışam anda sadef bulmuşam
Gevher alup gelmişem umman kayusı değül
12. Turdugum yir Tûr ola bakdugum dîdâr ola
Ne hâcet Mûsâ bana sen-ben kayusı değül
13. Yûnus‟ı ögütlerler kalk kervân göçdi dirler
Ben menzile irişdüm kervân kayusı değül
1. Ses yapısı
1.1 Söz Tekrarları
Bir nazım ya da nesirde, cümleleri oluşturan birimler gelişigüzel sıralanmazlar. Nazmı ve nesri oluşturan bağlardan biri de çeşitli yapıların tekrarıdır. Bir kısım söz sanatının önemli ses araçlarından olan tekrarların en büyük özellikleri, bir bütünün oluşmasına hizmet etmektir. Bu nedenle tekrarlar, bütünü oluşturan birimlere yeni anlamlar yükleyerek anlatım zenginliği elde etmek için kullanılan elverişli araçlardandır (Üstünova 2002: 245). Türk şiirinde tekrarlar erken gelişmiş ve yüzyıllar boyunca olduğu gibi bugün de Türk şiirinin önemli ses ve anlam araçları arasında yer almışlardır (Kortantamer 1993: 301). Bu şiirde ikilemeler olmasa da tekrar eden mısra ve kelimeler vasıtasıyla bir ahenk oluştuğu görülüyor.
2. ve 5. beyitlerdeki 2. mısraların tekrarlanmasıyla bu mısralar arasında paralelizm
oluşturularak âdeta bir nakarat gibi ahenk sağlanmıştır.
2. beyit: Cânlar içinde cânum sensin genc-i pinhânum
Çün ıyân gördüm seni pinhân kayusı değül
5. beyit: Aşkun beni fâş itdi saklayam dirdüm velî
Çün seni ıyân gördüm pinhân kayusı değül
Aynı beyitte yahut farklı beyitlerde tekrarlanan kelimeler de şiirde bir ses ve anlam uyumu
yaratıyor. Örneğin cevlân (4), cân (6), sen/seni/sana (6), ben/bana/benim (9), aşk (6) kelimeleri
diğer kelimelere nazaran sık kullanılmıştır.
Yunus Emre‟nin hemen bütün şiirlerinde olduğu gibi bu şiirine de hâkim olan şahıs 1. teklik şahıs olan “ben”dir. Yunus‟un ben, sen zamirlerinin tekrarına verdiği önem “ben‟li anlatım”ı ortaya çıkarmıştır. Bu türlü anlatım, şiiri dinleyenin ya da okuyanın sözün etkisinde kalarak kendisini anlatanın yerine koymasını, onunla birlikte aynı duyguları hissetmesini sağlar. Tasavvuf
ilkelerinin aşılanmasında varılmak istenen sonuç da budur. Yunus, dili bu yönde kullanarak sözü
daha etkili kılmaktadır (Dilçin 1992: 44). Şiirin ilk 7 beytinde görülen sen-ben ikili kullanımı 8.
beyitten sonra tamamen “ben”e dönmüştür. Şair aslında “ben”i anlatarak Tanrı‟yı anlatmaktadır.
Kul ile Tanrı’nın yani ben ile senin karşıtlığı yanında tasavvufun vahdet-i vücut ilkesine göre
bunların birlik ve eşitliği de Yunus‟un şiirlerinde hep tezat yoluyla işlenmiştir. (Dilçin 1992: 37).
İncelediğimiz şiirde buna en güzel örnek 12. beyitte karşımıza çıkmaktadır:
Turdugum yir Tûr ola bakdugum dîdâr ola
Ne hâcet Mûsâ bana sen-ben kayusı değül
Şiirde dört defa şahıs zamirlerinin vurgulandığı da görülmektedir:
2. beytin ilk mısrası:
Cânlar içinde cânum sensin genc-i pinhânum
3. beytin ilk mısrası:
Cânlar içinde cânsın sen bir âb-ı hayvânsın
10. beytin ikinci mısrası:
Ben dostıla buluşdum cevlân kayusı değül
Yunus Emre’nin “Kayusu Değül” Redifli Şiiri Üzerine Bir Dil İncelemesi 187
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011
13. beytin ikinci mısrası:
Ben menzile irişdüm kervân kayusı değül
Örneklerde görüldüğü üzere dil bilgisi bakımından zamirlere ihtiyaç olmadığı halde
“cânum sensin”, “cânsın sen”, “ben ... buluşdum”, “ben ... irüşdüm” ifadeleriyle 1. ve 2. teklik
şahıslar vurgulanmıştır.
Şahıs zamirlerinin kullanımıyla ilgili olarak II. çokluk şahsın tek yer aldığı mısra olan 7.
beyitteki ilk mısra da dikkat çekicidir. Bu mısra tasavvuftaki ilahî aşka davetin bir göstergesi olarak
yorumlanabilir:
Gelün âşık olalum ışka cevlân kılalım
Şiirin bütünlüğü içinde farklılık arz eden bu bölüm, nüsha farkından da ileri geliyor
olabilir. Zira üç nüshada [RY (Raif Yelkenci), K (Karaman), YE (Yunus Emre)] bu dizeye
rastlanmamaktadır.
1.2. Ses Tekrarları
Seslerin belirli aralıklarla tekrarı şiiri musikiye yakınlaştırır ve ahengin çekiciliğine dayalı
bir atmosfer yaratır (Macit 2002: 176). Şiirde assonansı, redife bağlı olarak “a”, “u”, “e”, “ü”
ünlüleri; alliterasyonu ise I. ve II. teklik şahıslara bağlı “m”, “s” , “c” ve “n” ünsüzleriyle redife
bağlı “k”, ”y”, ”s”, “d”, “l” ünsüzleri sağlamaktadır. Assonans ve alliterasyonlar şiirin bütününe
yayılarak bir “derûnî ahenk” yani ünlü ve ünsüzlerden meydana gelen ahengin yarattığı bir iç
musikî oluşturmaktadır. Bunun en güzel örneğini 2. beyitte görüyoruz:
Cânlar içinde cânum sensin genc-i pinhânum
Çün ıyan gördüm seni pinhân kayusu degül
Öte yandan benzer hecelerin oluşturduğu uyum da şiirde görülüyor. Özellikle 3. beyitte
şiirin kafiyesi beytin tümünde bir ahenk yaratmaktadır:
Cânlar içinde cânsın sen bir Âb-ı Hayvânsın
Bize dîn ü îmânsın îmân kayusu degül
4. beyitte yudum, yaramı, yaram (2), yârum, 6. beyitte derman (2), derdüm, derdlü, 11.
beyitte talmışam, bulmışam, gelmişem kelimeleri her beytin de kendi içinde bir ahenge sahip
olduğunu göstermektedir.
4. beyit: Yudum yaramı sildüm yaram kimdedür bildüm
Bana yârum kayusı yaram kayusu degül
11. beyit: Bahr ummâna talmışam anda sadef bulmuşam
Gevher alup gelmişem ummân kayusu degül
1.3. Ritim
Şiirde ritmi belirleyen unsurlar vezin ve kafiyedir. Özellikle kafiye ve redif bir tekrar
tekniği olarak şiirin ses ve anlam yapısında önemli bir yere sahiptir. Yunus Emre‟nin şiiri ses
açısından incelenince onun anlam kadar sese de hakkını vermiş bir sanatçı olduğu, ritim açısından
büyük başarısı göz önünde tutulunca da bir “ritim ustası” olduğu görülür (Aksan, 2006: 235). Bu
188 Yasemin ÖZCAN GÖNÜLAL
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011
şiirin ses ve anlam bakımından temel taşını “kayusu değül” redifi ve “ân” tam kafiyesi
oluşturmaktadır. Ayrıca şiirde geçen “bana, cân, hayvân, sana, imân” kelimeleri zengin bir iç
kafiye örgüsü sunmaktadır.
Yunus Emre‟nin şiirinde hece vezninden aruz veznine doğru bir temayül vardır. Bu şiir
7+7= 14‟lü hece ölçüsüyle yazılmıştır. Hece ölçüsü de hece sayılarının tekrarıyla bir ritim oluşturur
ve sese katkıda bulunur. Kafiye örgüsü ise “aa ba ca da …” şeklindedir.
1. beyitte yoluna-bana, 3. beyitte cânsın-imânsın, 6. beyitte bana-sana, 9. beyitte n’itdümunutdum,
10. beyitte uçdum-buluşdum, 11. beyitte talmışam-gelmişem, 12. beyitte ola-bana
kelimeleriyle musammat gazele yaklaşan türünün yaratığı iç ahenktir. 5., 8. ve 13. beyitlerdeyse bu
uyumun görülmemesi orijinal metnin bu olmadığını düşündürmektedir.
Ancak vezinler gibi nazım şekilleri de şairler tarafından ortaklaşa kullanılan araçlar
oldukları için şiirin sesine etkisinin sınırlı olduğunu, bir ritim unsuru olarak şiirin sesine katkıda
bulunduklarını belirtmek gerekir (Kortantamer 1993: 327).
2. Söz dizimi
Yunus‟un bu şiiri Türkçenin cümle yapısına tam bir uygunluk göstermektedir. Şiirde fiil
cümleleri ağırlıklı olmakla birlikte redife bağlı (değül) olarak isim cümleleri ana yapıyı
oluşturmaktadır. 2. ve 6. beyitlerin 2. mısraları dışında devrik cümle görülmez:
2. beyit: Çün ıyan gördüm seni pinhân kayusu degül
6. beyit: Derdlü varayın sana dermân kayusu degül
Diğer taraftan şairin fiil ağırlıklı bir şiir dili kurduğu ve bu fiillerin hareket çağrışımlı
olduğu görülmektedir: Cevlân, menzil, uçdum, geçdüm, göçdi kelimeleri Yunus‟un şiir sanatının
en belirgin niteliklerinden yol ve seyahat alegorilerinden doğan harekete dayalı imajlardır.
10. beyit:
Işkun burcından uçdum cevlân uruban geçdüm
Ben dostıla buluşdum cevlân kayusı degül
Yunus, varlıkları vasıflandırmaktan çok onları hareketleriyle, harekete ait hususiyetleriyle
gözler önüne serer (Filizok 2007: 4). Bu sebeple onun şiirinde sıfatların az, fiilerin çok olduğu
görülür:
9. beyit: Cân u gönüli n’itdüm ışkun odına atdum
Sıdkı dahı unutdum gümân kayusu degül
12. beyit Yûnus‟ı ögütlerler kalk kervân göçdi dirler
Ben menzile irişdüm kervân kayusu degül
Fiiller çoğunlukla görülen geçmiş zamandır ve I. teklik şahısla çekilmiştir; dolayısıyla, şiire
hâkim olan zamanın “görülen geçmiş zaman” olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, 5. beytin
ilk mısrasında “saklayam”, 6. beytin 2. mısrasında “varayın”, 7. beytin ilk mısrasında “olalum,
kılalum”, 8. beytin 2. mısrasında “öleyin” fiilleri istek kipiyle, 8. ve 13 beyitlerde geniş zaman
görülmektedir.
Şiirin redifini oluşturan “değül” olumsuzluk ifadesi eksiltili yani bildirme eki atılmış bir
isim cümlesi teşkil eder ve zaman bildirmez. Geçmişten geleceğe kadar çok geniş bir zaman
Yunus Emre’nin “Kayusu Değül” Redifli Şiiri Üzerine Bir Dil İncelemesi 189
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 6/4 Fall 2011
diliminde durmadan tekrar eden olayları ve durumları anlatabilmek için Yunus Emre bu cümle
yapısını seçmiştir (Dilçin 1991: 84). Ancak şiirdeki zaman ve mekânı gerçek yaşantıdaki zaman ve
mekândan daha başka bir şey olarak düşünmek gerekir (Kortantamer 1993: 273). Dolayısıyla
burada zamanı biçim ve estetik bir işlev olarak değerlendirmek daha doğru olur. Bununla birlikte
şiirde fiillerin çokluğu hareketli ve dinamik bir üslûbun göstergesidir. Söz konusu şiirde de özelikle
9. ve 12. beyitlerde söylenmek istenenin fiiller vasıtasıyla olduğu gibi söylendiği, ses bakımında n
ahengin sağlandığı, ancak imgelerin olmayışı nedeniyle anlam bakımından derinliğinin etkilendiği
görülmektedir.
Şiirde genelde isimler yalın halde kullanılmıştır: cân, cihân, imân, ışk, kervân, derman gibi.
Bu durum Yunus Emre‟nin sade üslûbuyla açıklanabilir. Ayrılma hâli eki bir yerde (burcından),
bulunma hâli eki iki defa (anda, kimdedür) yönelme hâli eki yedi defa (bana (3), bize, sana, ışka,
odına, ummana, menzile), yükleme hâli eki yedi defa (yaramı, beni, seni, demreni, gönüli, sıdkı,
Yunus‟ı) ilgi hâli eki bir defa (ışkun) kullanılmıştır.
Türkçe kelimelerin oranı Arapça ve Farsçaya göre fazladır. Bu durum şiirin Eski Anadolu
Türkçesi döneminde yazılmış olmasından ileri gelmektedir.
Şiirde 167 adet kelime kullanılmıştır. Bunlardan 33‟ünü fiil diğerlerini isimler
oluşturmaktadır. Sıfatların hiç bulunmadığı şiirde bir tane soru edatı (mı), iki tane de bağlama edatı
(dahi, kim) geçmektedir. İsimlerden 21‟ini de zamirler oluşturmaktadır.
Zıt anlamlı kelime grupları ise şunlardır: pinhân/ıyân, sen/ben, fâş it-/sakla-, derd/dermân
Sonuç
Bilindiği üzere Klasik Türk şiirinde „söz‟ ile „anlam‟ birbirine sıkı sıkıya bağlı ve
birbirinden ayrı düşünülmeyecek iki önemli öğedir. Bu şiir, anlam yönünden ilahî aşkı ele
almaktadır. Genel itibariyle Tanrı‟ya ulaşmak dışındaki hiçbir şeyin önemli olmadığı, şair için
dünyevî hayatın bir kaygı uyandırmadığı teması şiire hâkimdir. Ancak sesin de, sözün anlamını
vurgulayan bir öğe olarak şiirde önemli bir yeri vardır (Dilçin 1991: 44). Görüldüğü gibi şiirin
genel ses örgüsü yanında her beyit ve mısra ayrıca ses düzenlemelerine sahiptir. Her beytin
sonundaki “değül” redifi şeklen olumsuz olsa da şiirde pozitif bir anlamı vurguluyor. Çünkü kaygı,
tasa anlamına gelen kayu kelimesinden sonra gelerek aslında hiçbir şeyin kaygı yaratmadığı, Tanrı
dışında hiçbir dünyevî unsurun önemli olmadığına işaret ediyor. Yapı bakımından şiirin
merkezinde II. teklik şahıs “sen” vardır. Ancak “sen”in etrafında dönen âdeta bir sen-ben tezadı
olan bir “ben” de vardır. Burada “sen” Tanrı (sevgili), “ben” ise şairin kendisidir. Sadece bir yerde
(7. beyitte) diğer nüshalarda geçmeyen “biz” vardır. Bu bölüm şiire sonradan eklenmiş olmalıdır.
Modern eleştiri yöntemlerinden Yeni Eleştiri‟yle, söyleyiş mükemmelliğini esas alan
Klasik Türk Edebiyatı geleneği içerisinde şairlerin kişisel kullanımlarını ve devir üslûbunu
belirlememiz mümkündür (Macit 2002: 171). Sözü ve bu sözün ahengini, tesirini, gücünü açık,
sade ve samimi bir şekilde anlatan Yunus Emre‟yi orijinal yapan unsurlardan biri de hiç şüphesiz
sahip olduğu bu dil ve üslûptur.