Aşık Paşa'nın Fakrname'sinin Özeti

 


Fakr” kelimesinin lügat anlamı “fakirlik ve muhtaç olmak” ise de, tasavvuf kültürü ve edebiyatında “dervişlik, sûfîlik,

zâhidlik, Allah’a muhtaç olduğunun farkında olmak” gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Bu durumda Fakr-nâme’yi “Dervişlik Kitabı” diye tercüme etmek mümkündür.

Müellifi Aşık Paşa'dır 201 beyitlik bu mesnevî, 'fâilâtün fâilâtün failün' vezniyle yazılmıştır. Akıl, nefis, gönül, can, ten ve merâtib-i erbaa (şeriat, tarikat, marifer, hakikat) ile ilgili bir girişten sonra 'fakr' öğülmüş ve bir kuş olarak temsil edilmiştir. Cenab-ı Hak bu kuşa ''Git cihana uç, kendine hoş bir makam bul'' buyurmuştur. Fakr kuşu, sevdiği bir yere konmak için havalanmış, Arşın, Kürsinin, cennetin, güneşin meziyetlerini sayıp kendilerini mekân edinmesi için olan taleplerini reddetmiştir. Yeryüzü nîmetlerinden bahseder. Fakr kuşu, buraya konmaya karar verip bir dost aramaya koyulur. Âdem(a.s)'ın davetini, günâh işleyip cenetten çıktığı için, Nûh'un talebini, hayvan ve insanları Tûfanda duası sebebiyle helâk ettiğinden, İbrahim(a.s)'ın çağrısını, önceleri aya, güneşe 'Rabbim' dediği için kabul etmez. Fakr, Davud ve Mûsa'yı da bir sebeple terkedip Hz. İsa'ya gelir. Hristiyanlar ona Tanrı'nın oğlu demişlerdir. Bu yüzden İsa peygamberden de vaz geçer.

Fakr kuşu, nihayet nebîler serveri Hz. Peygambere gelir, selâm verir. Onu hüsn ü cemâl, lutf u hulk u devlet içinde görür. Yüzü, güneşi ve ayı utandırmaktadır. Hemen ona muhabbeti düşer. ''Bugün maksudum elime girdi'' der. Hz. Peygamber de ''Sen bizimsin ağyâre nazar kılma '' buyurur. Fakr' ın bazı husûsiyetlerini zikirden sonra eser, rahmet dileğiyle nihayete erer. Âşık Paşa'nın ''Fakirlik iftiharımdır.'' hadis-i şerifini konu alan bu mesnevî, tasavvufî ve dînî bir manzûmedir. Fakrnâme,
Allah' ı zikirle başlaması, hayr duasıyla bitmesi ve sonda müellif adının geçmesiyle tertip husûsiyetine uygundur.

Hoca Ahmet Yesevinin de Fakrnamesi vardır. Kısaca ondan da aşağıdaki paragrafta bahsedilmiştir.

Orta Asya tasavvuf literatüründe Hz. Peygamber’e nisbet edilen “el-Fakru fahrî” yani “fakirliğimle (zâhidliğimle) övünürüm” sözü ile “el-fakru sevâdü’l-vechi fi’d-dâreyn” yani “fakirlik, iki cihanda yüz karasıdır” sözleri arasındaki çelişkiyi gidermek için birçok yorumlar yapılmış, mesela ikinci cümle: “Fakirlik (dervişlik), iki cihanda yüzün üzerindeki siyah ben yani güzelliği arttıran noktadır” şeklinde tercüme edilerek iki cümlenin uyumlu olduğu anlatılmak istenmiştir.
Dervişin manevî yolda ilerleyebilmesi için kötü ahlaktan sıyrılıp güzel ahlak ile donanması gerektiğini ifade eden tasavvuf ehli, bu yolda aşılması gereken bazı mertebeleri ve makamları sıralama ihtiyacı duymuşlardır. Abdullah Ensârî Herevî’nin
Menâzilü’s-sâirîn (dervişlerin manevî yoldaki konaklama yerleri, mertebeleri) ve Necmeddin Kübrâ’nın Usûlü aşere (on temel prensip, on makam) isimli eserleri gibi Hoca Ahmed Yesevî’ye nisbet edilen Fakr-nâme de dervişin uyması gereken kurallar ile aşması gereken makamlara dâir mühim bir eserdir.

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler. Daha fazlası için bizi motive ediyor.

Daha yeni Daha eski