Milli Edebiyat Döneminin Kavramsal Anlamı Nedir?

Milli Edebiyat, millete ait özelliklerin yansıtıldığı edebiyat demektir. O hâlde ‘millet’ kavramını açıklamak gerekecektir. Sosyolojik anlamda millet; ‘dil, din ve ideal birliği ile birbirine bağlanmış insanlar topluluğu’dur. Türk milleti bu tanımı dili dilime dini dinime uyan şeklinde vecizeleştirmiştir. Sosyolojik anlamda büyük milletler klan-budun-kavim-millet sürecinin sonucunda heterojen bir yapıya kavuşurlar. Klan/aşiret/boy/budun ve kavim süreci bir insan topluluğunun başka toplulukları içine kabul etmediği homojen yapıyı içerir. Millet ise başka ırktan, kültürden, dinden insanları da içine alan fakat onlara kendi terbiyesini veren insan topluluğudur. Bu bakımdan kavim homojen, millet ise heterojendir.edebiyatcumhuriyeti.blogspot.com

Millî edebiyat kavramı Türk edebiyatı için bütüncül bir anlamı içermez. Daha çok Tanzimat’la birlikte başlayan birtakım millî kaynaklara dönme teşebbüslerinin neticesinde 1908’den Cumhuriyet’in ilanı olan 1923’e kadar devam eden dönemi kapsar. Böyle bir tasnif edebiyat tarihinin öğretimi için zorunlu ve faydalı olduğu kadar devrin karakteristiğini vermek bakımından da gereklidir. Elbette bu devirde yazılan öteki eserler gayri millî sayılamaz. Fakat edebî eserin daha çok millî özellikleri ve hassasiyetleri yansıtması, belli bir ideolojiye Türkçülük bağlı olması onları öteki metinlerden ayırmaktadır. Aynı dönemde Mehmet Âkif le sanat alanında yankısını bulan İslâmcılık da bu açıdan millî bir hassasiyeti yansıtır.

O halde Millî Edebiyat’a ait eserler, yukarıda ‘millet’ tarifinde öne çıkan unsurları yansıtan yani aynı dil, dil ve ideal birliğini aksettirecektir. Bunun dışında kalanlar gayri millî sayılmamakla birlikte yazıldıkları devrin duyarlılıklarım yansıtan eserler olarak kabul görecektir. Ahmet Haşim millî edebiyat cereyanına dâhil edilebilecek bir şair değildir. Zira onun eserlerinde Osmanlı-Yunan savaşı ile başlayıp Meşrutiyet devrinde iyice gelişme gösteren Türkçülük akımından iz yoktur. Fakat Ahmet Haşim eserlerini verdiği Türkçe ile bu devrin sanatçısıdır. Bu bakımdan Millî Edebiyat kavramı ondokuzuncu yüzyılın sonlarından başlayıp yirminci yüzyılın ortalarına kadar devam eden ve merkezinde Türkçülük / milliyetçilik akımının olduğu bir edebî cereyan devresi olarak tanımlanabilir. Aynı zamandizinsel süreç içinde birçok edebî akımın kendisine hayat alanı bulmaya çalıştığı bilinmektedir. Edebiyat tarihleri bunları gerekli yerlerine oturtmuşlardır. Biz bu çalışmada Tanzimat’la başlayan ‘köklere dönme’ çabalarının neticesi olarak yüzyılın sonunda ortaya çıkmış olan millî karakterli edebiyatın oluşumunu ve gelişimini ortaya koymaya çalışacağız. Bu balamdan millî edebiyatı Türklerin kavmî devri olan Orhun Yazıtlarından başlatmayacağız. Yine aynı bütüncül bakış açısıyla bakıp Karamanoğlu Mehmet Bey’in tarihî manifestosunu esas alıp Türkçe’nin istiklâl tarihini gözeten bir süreci de izlemeyeceğiz.

Millî edebiyat salt Meşrutiyet sonrası ortaya çıkan bir edebî cereyan olarak da bir alan daraltmasına gidilerek tanımlanamaz. Zira millî edebiyatın akisleri bütün bir Meşrutiyet tecrübesini yaşadıktan başka Cumhuriyet’ten sonra da devam etmiştir. O halde millî edebiyat bir dönemde belli bir zihniyetin egemen olduğu estetik ve duyarlığın adıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com