Milli Edebiyat Açısından Osmanlıcılık Akımı

Osmanlıcılık, Bütün Osmanlı vatandaşlarını ırk, din ve dil ayrımı yapmadan eşit kabul eden siyasi akımdır. Osmanlı Devleti son yüzyılına girerken tarihte hiçbir devletin uğramadığı bir biçimde iç ve dış tehditlere maruz kalmıştır. Bir yandan birkaç cephede birden savaşırken diğer yandan Duyûn-ı Umûmiye adı altında ülkenin ekonomik kaynaklan ipotek altına alınıyor koca devlet birkaç yabancı bankerin insafına terk ediliyordu. Öte yandan siyasal bakımdan iç unsurların Batılı devletlerin ve Rusya’nın desteğini arkalarına alarak azınlık ve etnik kışkırtmalara, kalkışımlara başvurduğu görülüyordu. 
 
Bu olumsuz tablo karşısında Sultan Abdülhamid devletin sorunlannı çözmek ve bağımlılığım azaltmak için her türlü yolu deniyor, hem Sultan hem de Halife unvanının sağlayabileceği fırsatları değerlendirmek istiyordu. Bu bakımdan saltanat yıllan boyunca hem Osmanlıcılık hem de İslâmcılık ideolojisine destek vermiştir. 

Gerek Osmanlıcılık gerek İslâmcılık gerekse Türkçülük temel niyet ve düşünce itibariyle Devlet’in ömrünü uzatmak, içinde bulunduğu karışık durumdan kurtarmak amacına dayamyordu. Ve her biri aslında bir ‘kurtuluş reçete-si’ydi. Fakat sosyal ve siyasal şartlar bu reçetelerin uygulamasına fırsat tanımamıştır.
İşte Tanzimat devrinin sonlarına doğru (1865) kimi Osmanlı aydınları Genç Osmanlılar adıyla gizli bir cemiyet kurdular. Niyetleri Meşrutî bir rejime geçmek ve Kanûn-i Esâsî’yi (Anayasa) uygulamak; böylelikle Sultan’ın yetkilerinin bir kısmını Meclis-i Mebusana devretmekti. Midhat Paşa’nm da desteği ile 1. Meşrutiyet 1876’da ilan edildi. Meclis-i Mebusan tesis edildi. Fakat Osmanlı-Rus Harbi’nin yenilgiyle sonuçlanmasını bahane eden Sultan Meclisi lağvetti. Sadrazam Midhat Paşa’yı da Sultan Abdülaziz cinayeti ile ilgili yargılatarak önce idam sonra da müebbet cezasına çarptırdı. Genç Osmanlılar imparatorluk içinde baş gösteren milliyet isyanlarını durdurup ülkenin bütünlüğünü korumak için devletin sınırlan içinde yaşayan bütün milletleri Osmanlıcılık düşüncesi etrafında toplamayı ülkü edinmişti. Bunun gerçekleşmesi için dil, ırk ve din farkı gözetmeden herkesin aynı hak ve yetkilere sahip olması şarttı. Bu düşünce uygulama alanı bulabilirse işte o zaman Osmanlı birliği gerçekleşir ve devlet yıkılmaktan kurtulabilirdi. Bu düşünceler ancak meşrutiyet rejiminde uygulanabilirdi. Bu yüzden Osmanlıcılık, milliyetçilik akımının Osmanlı Devleti üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı ortaya atılmış bir fikir akımıdır.

Osmanlı toplumunu oluşturan farklı milliyet ve dine mensup insanları kaynaştırmayı amaçlayan bu akım pratikte uygulama şansı bulamamıştır. Hatta Sultan II. Mahmut’un “Ben teb’amdaki din farkını ancak camilerine, havralarına ve kiliselerine girdikleri zaman görmek isterim!” sözleri de bir iyi niyet temennisinden öteye geçemedi. Zira bu çaba ileride demokrasiye geçmenin bir ön basamağı olarak görülmekte idi. Halbuki bunun için herhangi bir düşünsel hazırlık yapılmamıştı. İngiltere’nin sekiz yüz yıla yaydığı demokrasiye geçiş sürecini Osmanlı beş on yıla sığdırmak istiyordu. Bunun için gerekli ne bir kadro ne de düşünsel birikim vardı. Genç Osmanlılar Cemiyeti’nin yaran bir Meşrutiyet ve Meclis-i Mebusan tecrübesini yaşamak olmuştur. Zira Osmanlı teb’asını oluşturan Arnavut, Rum, Ermeni, Arap, Kürt, Bulgar, Sırp, Ulah halklan ne din ne de vatandaşlık bağı ile devlete bağlı idiler. Onlar ancak refah ve saadet bağlan ile ülkeye bağlı idiler. Bu bakımdan Osmanlı eski saadetini gösteremediği andan itibaren kendi istiklâllerinin peşine düştüler.

1877 -1878 Osmanlı-Rus savaşı ve bu savaşın sonuçlan Osmanlıcılık fikrini zayıflamasına sebebiyet vermiştir. Devlet ordusuyla doğuda Ruslara karşı savaşırken Balkanlarda Osmanlı egemenliğinde yaşayan Hıristiyanlar Müslü-manlara saldırmaya başladı. Ruslann Rum ve Ermenileri kışkırtmalan sonucunda Müslüman halkta Hıristiyanlara karşı sert tepkilerin doğmasına yol açmıştır. Bu gelişmeler üzerine Sultan II. Abdülhamit meşrutiyet yönetimine son verdi. Böylelikle ihdas edilmeye çalışılan Osmanlı kardeşliği ülküsü daha başlamadan bitmiştir. I. Balkan Savaşı Osmanlıcılık akımına kesin darbe vuran en önemli olay olmuştur. Milliyet duygusunun ve milliyetçilik akımının çok etkili olduğu bu dönemlerde Osmanlıcılık akımının başarılı olması beklenemezdi. Zira OsmanlI toplumunu oluşturan halklar aynı samimi duygularla devletine bağlı görünmüyordu. Balkan Savaşı’mn ardından Arap, Ermeni ve öteki azınlıklarla etnik grupların isyan ederek bağımsızlık peşine düştüler.

 

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com