Eski Yunan Uygarlığı

Yunanistan’ın tarihî. Yunan Karanlık Çağları ile başlar. (M.Ö. 1100 – 800) Bu dönemde sanatçılar amforalar ve çeşitli çömlekler üzerine üçgen, kare, çember gibi geometrik şekiller yapmışlardır. Arkaik Dönemler’de ise ayakta duran gerçekçi gülümsemelere sahip heykeller yapılmıştır. (M.Ö. 800 – 500) Klâsik Dönemde sanatçılar Parthenon gibi mükemmel eserler vermeye başlamışlardır. (M.Ö. 500 – 323) Büyük İskender’in ülkeyi fethi ile başlayan ve aynı adla yada Helenistik Dönem diye anılan dönemde ise Eski Yunan Kültürü Mısır ve Baktria kültürüne de katkıda bulundu.
Geleneksel olarak Antik Yunan döneminin başlangıcı M.Ö. 776’da ilk Olimpiyat Oyunlarının yapılması olarak alınır. Ama birçok tarihçi Yunan Kültürü’nün geçmişini M.Ö. 1000’lere kadar yayar. Fakat çoğunlukta kabul gören bitiş tarihi M.Ö. 323’te Büyük İskender’in ölümüdür. Bir sonraki dönem ise Romalıların ülkeyi ele geçirmesi ile başlayan entegrasyon dönemidir. Fakat bunda da tartışmalar vardır. Bazı tarihçiler Yunan kültürünün 3. yy’da Hıristiyanlık’ın çıkışına kadar ufak değişimlerle devam ettiğini öne sürerler. Yunanların MÖ 3. milenyumda kitleler hâlinde Balkan Yarımadası’nın güneyine göç ettikleri inanılır. M.Ö. 23. ve 17. yüzyıllar Proto-Grek dönem olarak adlandırılır. M.Ö. 1600’den 1100’e kadar olan dönem, Homeros’un epiklerinde masallaştırdığı Truva’ya karşı savaşan Kral Agememnon’un başında olduğu Miken Yunan Çağı’dır. M.Ö. 1100’den M.Ö. 8. yüzyıla olan hiçbir yazılı eserin günümüze ulaşmadığı ve sadece yetersiz arkeolojik kalıntıların bulunduğu Karanlık Çağ olarak adlandırılır. Heredot’un Tarihler, Pausanias’ın Yunanistan’ın Tanımı, Diodorus’un Biblioteca ve Jerome’nin Kranikon adlı eserleri bu dönemle ilgili bazı kısa bilgiler ve dönemin kralları hakkında bilgi verir. Antik Yunan Çağı’nın çoğu zaman M.Ö. 323 yılında ölen Büyük İskender’in hükümdarlığının başlaması ile sona erdiği kabul edilir Büyük İskender dönemine Helenistik Çağ adı da verilir.
Yunanistan’da ki her tarihî olayın sebepleri ile birlikte yazılması gerekmiştir. Heredot, Thu-cydides, Xenophon, Demosthenes, Platon ve Aristo gibi eserleri günümüzü kadar ulaşan politikacı ve tarihçi yazarların çoğu Atina’lı idi bu yüzden tüm Yunan medeniyeti içinde en çok bilgi sahibi olunan şehir Atina’dır ve yine bu yüzden diğer şehirlerin tarihleri hakkında kayda değer fazla bir bilgi yoktur. Ayrıca bu yazarlar neredeyse tamamen politik, askerî ve diplomatik olayları yazmaya odaklandıklarından ekonomik ve sosyal tarihi pek dikkate almamışlardır. Yunan tarihi hakkında söylenebilecek her şey bu yazarların kalemlerinden çıkan bilgilerden ibarettir.
Karanlık Çağından Kurtuluş
M.Ö. 8. yüzyılda Miken Uygarlığı’nın çöküşe geçmesi ile Yunanistan, Karanlık Çağından çıkmaya başladı. Okuryazarlık kayboldu ve Miken yazısı unutuldu. Fakat Yunanlar Fenike Alfabesinden Yunan Alfabesini yaptılar. MÖ 800’lerde ilk yazılı kayıtlar görülmeye başladı. Yunanistan, daha sonra tüm Yunan coğrafyasına model teşkil edecek olan, her adanın, vadinin ve ovanın deniz ya da dağ sınırları ile birbirinden ayrıldığı, kendi kendini yöneten küçük yönetim birimlerine ayrıldı.
Nüfus M.Ö. 800’den 350’lere kadar tahminen 700.000’lerden 8-10 milyona kadar çıktı ki bu tarıma elverişli arazilere oranla olması gerekenin çok üstündeydi. Bu nedenle M.Ö. 750’ler-den itibaren Yunanlar her yönde koloniler kurmaya başladılar.
ilk olarak doğuda Anadolu Yarımadasının Ege Denizi kıyıları kolonize edildi. Bunu müteakiben Trakya ve Kıbrıs adasında da koloniler kuruldu.
Marmara Denizi çevresi, Anadolu’nun Karadeniz kıyıları ve hattâ günümüzdeki Ukrayna kıyıları bile kolonize edilmişti. Bunun yanında doğuda lllyra (Balkan Yarıma-dası’nın Adriyatik Kıyıları), Sicilya, İtalya’nın doğu uçları ile Fransa’nın güney kıyıları, Korsika, Libya ve Mısır’da bile Yunan kolonileri kurulmuştur. Günümüz modern şehirlerinden Sirekuse Kolonisi, Napoli Kolonisi, Marsilya Kolonisi ve İstanbul (Bizantion) Kolonisi tarafından, koloni devleti olarak kurulmuş olan yerlerdir.
Milâttan önce 6. yüzyıla gelindiğinde Yunan dili ve kültürü coğrafi olarak topraklarının kapladığı alandan çok daha geniş bir alanda etkiliydi. Yunan kolonileri dinî ve ticarî yönden geldikleri şehirlere bağlı olsalar da politik yönden kendi kontrolleri kendi ellerindeydi. Eski Yunanlar hem anayurtta hem yurtdışında kendilerini bağımsız küçük topluluklara bölmüşler ve polis adı verdikleri şehirler Yunan hükümetinin ana birimi olmuştur.
Bu dönemde hem Yunanistan’da hem deniz aşırı kolonilerinde büyük ekonomik gelişmeler olmuştur. Ayrıca insanların yaşam standartları da oldukça iyileşmiştir. Tüm gelişmeler sonucunda Yunanistan dünyanın en büyük ekonomisi hâline geldi. Bir Yunan işçisinin günlük ücretinin, zenginliği dillere destan Mısırlı işçilerinkinden 4 kat fazla olması bu ekonomik refah döneminin en açık kanıtlarındandır.
Sosyal Ve Ekonomik Sınıf Farklılıkları
Yunan şehirlerinin her biri aslen bir krallık olmalarına rağmen bunların çoğu o kadar küçüktükü yöneticileri için kullanılan kral terimi yanıltıcı derecede büyük bir kavramdır. Bu dönemde para sisteminin kullanıma geçmesiyle tüccarlar sınıfının ortaya çıkması, büyük şehirlerde sınıf ayrılıklarına yol açtı. MÖ 650’lerde başlayarak aristokratlar devrilmemek için Tiran diye adlandırdıkları popülist ve gaddar liderlerin onların yerini almaması için büyük mücadeleler vermek zorunda kaldılar.
MÖ 6. yüzyılda Atina, Sparta, Korint ve Tebai gibi bazı şehirler Yunan çevrelerinde öne çıkmaya başladı. Bu şehirlerden her biri çevrelerindeki kırsal alanları, kendilerinden küçük kasabaları kontrolleri altına almışlar ve Atina ile Sparta genel siyasete hâkim olmak amacı ile daima bir rekabet içinde olmuşlardır.
Sparta’da kökleşmiş aristokrasi gücünü muhafaza etti ve (M.Ö. 650) Lycurgus anayasası ile daha da güçlendi. Bu güç Sparta’ya ikili monarşi altında kalıcı bir askerî güç verdi. Sparta, Peleponnese’de (Bugünkü Mora Yarımadası) Argos ve Achaia hariç tüm şehirler üstünde hâkimiyet kurdu.
Bunun aksine, Atina’da, monarşi MÖ 683’te kaldırıldı ve Solonun ilân ettiği reformlar aristokratik hükümeti ölçülü bir düzeyde tuttu. Atina’yı çok büyük bir ticaret ve donanma şehri hâline getiren aristokratları Pisistratid tiranı ve oğulları izledi. Bu despotçu düzen devrilince MÖ 500’de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilân edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten alıyordu. Bu meclis köleleri, ve Atina’lı olmayanları kapsamayan sadece yerel halktan oluşan bir topluluktu.