Çİn İmparatorluğunun Doğuşu


Sarı Irmak Vadisi’nin orta kesimlerinde birbirinden farklı üç neolitik yerleşim biçiminin varlığı ortaya çıkarıldı. Bunlardan “Kara Çömlek” kültürü olarak adlandırılan yerleşme yerlerinde, bazıları sıkıştırılmış topraktan yapılma kalın surlarla korunan oldukça büyük köyler gelişti. Bu toplulukların büyük tören kaplarının biçimleri, Çin uygarlığının ilk döneminin ince işlenmiş tunç kaplarıyla çok yakın benzerlikler gösterir. Buna göre, Kara Çömlek halkı, yazılı tarih döneminin Çin topluluklarının ataları olabilir.
Ne var ki Çin uygarlığı, Kara Çömlek köylerinin kendiliklerinden gelişmeleriyle doğmuş değildir. Tam anlamıyla ve kesin olarak Çinli olduğunu söyleyebileceğimiz bilinen en eski arkeolojik buluntu, M.Ö. 1400-1100 dolaylarından kalma Anyang kentidir. Buradaki buluntular, Kara Çömlek köylerinin çiftçi halkının gerilerinde bıraktıkları maddi kalıntılarla bazı önemli farklılıklar gösterir. Özellikle kral gömütlerinde, at iskeletleri, tunç silahlar ve öteki askeri donanımlarla savaş arabaları bulunmuştur.
Bazı bilginler, Çin uygarlığının öteki uygarlıklara benzemeyen kendine özgü niteliğinden ve Sarı Irmak Vadisi’nin Batı Asya’dan çok uzakta oluşundan o kadar etkilenmişlerdir ki, bu tarihlerde Çin ile Ortadoğu arasında önemli herhangi bir ilişki bulunabileceği görüşünü yadsırlar. Çin yazısının öteki yazılara benzememesi ve Çin tunç dökümcülüğünün yüksek teknik ve sanat düzeyi, Çin uygarlığının batıdan çok uzaklarda oluşan olayların dürtüsüyle doğmuş olabileceği düşüncesini kabul etmeyen kişileri etkilemiştir. Ancak savaş arabaları bir kez yetkinleştirildikten sonra, bu yeni ve üstün silahı nasıl kullanacaklarını bilen insanlar için, öteki savaş arabalı toplulukların Mezopotamya’yı, Mısır’ı, Hindistan’ı ve Ege Adalarınıfethedişlerinde görüldüğü gibi, Orta Asya vahalarının barışçı tarımcılarına boyun eğdirmeleri hiç de zor olmasa gerek.
Geçmişi hakkında pek az şey bilinen Hindistan’ın aksine, Çin, önemli bir belgeler yükünü ve geleneklerini günümüze kadar getirmiştir.
Bilinen efsanevî “beş imparator”ıın sonuncusu Yu’dur. Hsia sülalesini kurmuş, Çin M.Ö. 2000’lerde tarih sahnesine çıkmıştır. Hiyeroglife benzer bir yazının icadı, ırmakların kontrolü bu zamana rastlar. Beş yüz yıl süren sülâlenin yerine, M.Ö. XVIII. yy’da tahta çıkan Şanglar ise altı yüz sene iktidarda kaldı. Bu çok parlak bir dönemdir. M.Ö. XI. yy’da gelen Çev sülalesi çok iz bırakmadı. Bu sülalenin son zamanlarında ülkeyi anarşi sardı ve feodalite ortaya çıktı. M.Ö. VIII. yy’da bunların her biri artık bağımsı bir krallıktır. VI. yy dahil bu prensliklerin kavgası sürüp gitti. Ama düşünce yine büyük eserler verdi: Din, ahlâk, felsefe gelişti. Bunun en iyi ifadesi Konfuçius’tur. V. yy’da yine birlik yoktu ama Çin medeniyeti güneye doğru genişledi. Taoizmin kurucusu Çuangçö (M.Ö. 380-320’ye doğru) bu ortamda yaşadı. Orta Avrupa feodalitesi gibi şövalyelik ruhu doğdu. M.Ö. IV. yy savaşçı krallar çağı denen karanlık bir dönem yaşadı. Sonunda, bu savaşçı prenslerden biri, elli yıllık aralıksız bir savaştan sonra, öteki prensleri yenmeyi, bağımsız krallıkları ortadan kaldırarak imparatorluğu yeniden kurmayı başardı. Bu prens, Çin sülâlesinin kurucusu Şe-Huang-Di’dir (M.Ö. 246). Çin sülâlesi ile yeni bir dönem açılıyordu. Yeni imparator, birliğin de kurucusu oldu. Feodalitenin imparatorluk için gerçek bir tehlike olduğunu, kendi deneyimleriyle bile Şe-Huang-Di, çeşitli siyasî grupları ve değişik kökenli halkları bir araya getirip, bir millet oluşturmak için geniş bir uygulamaya girişti; gerçek bir siyasî ve İdarî örgüt kurdu. Ünlü Çin Şeddini yaptırdı. Büyük imparatorun ölümünden sadece on yıl sonra (M.Ö. 210) maceracı bir komutan, Lieo Peng, Çin sülâlesine son vererek iktidarı ele geçirdi. Böylece dört yüz yıl yaşayacak olan Han sülâlesi dönemi açılmış oldu. Bu dönemde hiçbir hükümdar, Şe-Huang-Di’nin dengi olamadı. Yeni imparator dümdüz bir askerdi. Kültürle ilgilenmedi, Konfuçius disiplinini hor gördü. Fakat başarılı bir komutandı. Hun akınım durdurmayı başardı. Lieo Peng’den sonra tahta, daha aydın prensler geldi. En ünlüleri Vu-Tİ’dir. Vu-Tİ Konfuçius’un öğrencisiydi. Vu-Ti ve kendisinden sonraki imparator zamanında güney sınırı Çin Hindinde Hue’ye kadar uzanıyordu.