yağdıkça karlar, incittiğince bizi kış, Zati Gazel Tahlili

Merhabalar, Zati Divanından 580’inci gazelin tahlilini bu yazıda sizlerle paylaşacağız. Bu yazıda Ozan Ufuk Aydemir‘in Zati Divanı Gazel Şerhi isimli bitirme tezinden aynen alıntı yapıyorum. Kendisine tezinden şerhler paylaşmama izin verdiği için teşekkür ediyorum.

Tahlil’i paylaşmadan önce Zati divanını tam eser olarak indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.
yağdıkça karlar, incittiğince bizi kış
Zati Divanından
artar yüreği yağı cihanın karış karış

Nesre Çeviri: Karlar yağdıkça kış da bizi incittiğinde cihanın yüreğinin yağları karış karış artar.
Şair beyitte “yağmak, kar, kış” kelimeleri kullanarak bir doğa olayını anlatan şair tenasüp sanatına başvurmaktadır. İkinci beyitte “karış karış “ ikilemesi ise tekrir olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda “ Artar yüreği yağı cihânun” diyerek mübâlâğa sanatına başvurmuştur. Beyitlerin bendelimiyim.com sitemde yayınlanması için yazarından izin almış bulunuyorum.
2. Sanman ki karlar yağar anlara nur iner
Zulm ile çok kimesne helak eyledi bu kış
Bu kış karlar yağınca onlara nur iner sanmayın; eziyet ile çok kişi mahvoldu, öldü
Beyitte şair kışın kar yağdığında evi olmayanların eziyet çekerek mahvolduğunu anlatmaktadır. Bunu anlatırken “nur inmek” tabirini kullanarak mübâlâğa yapmıştır. Aynı zamanda “ zulm ve helâk” kelimeleri arasında tenasüp sanatı bulunmaktadır. Şair zulüm çeken kişiyi helâk kelimesiyle nitelemektedir.
3.Bir ejderhâdur bu şitâ zehirdür sovuk
Yahlar kenâr-ı bâmda bu ejderhâya diş
Bir ejderhadır bu kış soğuk ise onun zehridir; çatının kenarında bulunan buzlar ise ejderhanın dişidir.
Şair bu beyitte “şitâ, sovuk ve yah” kelimelerini kullanarak tenasüp sanatına başvurmuştur. Aynı zamanda kışı ejderhaya, soğuğu onun zehrine ve çatılardan sarkan buzları da onun dişlerine benzeterek teşbih sanatına başvurmaktadır. Kışın kar yağınca soğuktan kar suları çatılarda donarak buz kütleleri meydana getirmektedir. Her iki mısrada da geçen “bu” kelimeleri ise tekrir sanatına girmektedir.
4. Halk içine bırak bu zemistân bürûdeti
Saht olmasun mı âb-ı revân itdi yavuz iş
Kış mevsiminde halk içinde bıyık bırakmış gibi oldu; sert olmasın mı kötülükler ırmak gibi akıp gitti.
Şair beyitte kışın çatılarda oluşan buz sarkıtlannı bıyık uzatmış bir insana benzetmektedir. Bu söylemde teşbih sanatına başvurmaktadır. İkinci mısrada “saht olmasuıı mu?” diyerek istifham sanatına başvurmuştur. Aynı zamanda bıyık bıraktı tabiriyle açık istiare yapılmıştır. Benzetilen söylenmiş ancak benzeyen söylenmemiştir. Bu sanata başvuran şair aynı zamanda insanlara ait bir özelliği başka bir varlık veya nesneye yükleyerek teşhis yapmaktadır. Aynı şekilde bıyık bırakmak insanlara ait bir özellik olduğu için şair mübâlâğa sanatına da başvurmaktadır.
5. Pür oldu yine penbe-i menfûş ile cihân
Bu arada ne yay görinür ne hôd kiriş
Atılmış pamuklar ile dünya yine dolu dolu oldu; bu arada pamuklardan ne yay görünebiliyor ne de onun miğferi.
Şairin bu beyitte pamuklardan kastı yağan kardır. Karı pamuğa benzetip teşhis sanatına başvurmuştur. Aynı zamanda atılmış pamuklar ile mübâlâğa sanatına başvurmaktadır. “ ne – ne” ikilemesi ile tekrir sanatına başvurulmaktadır. Karın yağdığını bildiği halde onlara pamuk diyen şair tecahül- i arif sanatı da yapmaktadır. Karların artık her yeri kapladığını hiç bir şeyin görünmediğini belirtmektedir.” Yay, kiriş” arasında tenasüp sanatı bulunmaktadır.
6. Zâti yetidi itdi şitâ kîmyâ-geri
Cümle ocağ-u-bâı pür altun ile gümiş
Zati, kış mevsiminin kimya alimi oldu; bütün ocak ve çatıları, damları çok fazla altın ve gümüşle doldurdu.
Zâti kendisini mahlasından ayırarak tecıîd sanatına başvurmaktadır. “ kîmyâ-ger. alttın, gümiş” kelimeleri arasında tenasüp sanatı bulunmaktadır. Aynı zamanda kar, altın ve gümüşe benzetilerek teşbih sanatına başvurulmaktadır. Şair bu beyitin genelinde karın altuıı olması ve damları doldurması diyerek mübâlâğa sanatına başvurmaktadır.
7.Yalın bulunduh od gibi düştük ocağa lîk
Kânûn içinde olmamağ âzer belâ imiş
Yalnız kaldık sonrasında ateş gibi ocağa düştük fakat ateş ocağının içinde olmamak bir ateşli bela imiş.
Hz. İsa’nın peygamberliğini ispat için bir mucize olarak dirilttiği kişinin Âzer olduğuna dair bir rivayet vardır. Kelimenin Farsça olarak okunuşu “ateş” anlamını vermektedir. Bu anlamıyla da edebiyatta çok kullanılmış ve kelime oyunlarına sahne olmuştur. Kelimenin bir anlamı da “güzel” demektir.
Zâtî gazelin son beyitinde asıl meseleyi anlatmaktadır. Kânûn kelimesini tevriyeli olarak kullanmıştır. Burada “ateş ocağı” olarak kullandığı kelimeyi söyleyip uzak anlamı olan “uyulması gereken her türlü nizamı” kastetmiştir. “ Od. ocag. kâııûn” kelimeleri ile de tenasüp sanatını kullanmaktadır. “ Od gibi ocağa düşmek” tabiri ile de mübâlâğa sanatına başvurulmuştur. Şair kurallara uyulmamanın yasak olduğunu bildiği halde bilmiyormuş gibi davranarak tecahiil-i arif sanatından da yararlanmıştır. Aynı zamanda Âzer kelimesi ile de Hz. İsa’nın mucizelerine telmih bulunmaktadır. Hz. İsa’yı da gazelde bulunan mazmun olarak ele alabiliriz. Hz. İsa’nın mucizesinden faydalanılmaktadır.
Kaynak: Ozan Ufuk Aydemir, (ZÂTÎ Divânı 580- 599. Arası Gazel Şerhi) 19 Mayıs Üniversitesi Bitirme Tezi. (Paylaşmamıza izin verdiği için teşekkür ederiz)
1 Cevap
[…] Daha önce 580’inci gazelini sizlerle paylaşmıştık. […]