Hürriyet Kasidesi Tahlili, Namık Kemal

Merhabalar bu yazıda Namık Kemal‘in en çok bilinen şiirlerinden biri olan Hürriyet Kasidesi‘ni anlamaya, anlatmaya ve tahlil etmeye çalışacağız.

Hürriyet Kasidesi: Belaset-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye adıyla yayımlansa da Hürriyet Kasidesi adıyla bilinmektedir. Kaside yazma geleneği eski Türk edebiyatından gelse de içerik ve biçim olarak Tanzimat döneminde yepyeni bir görünüme kavuşmuştur. Öncesinde yazılan Adem Kasidesi ile dönüşen gelenek Namık Kemal ile birlikte Hürriyet kavramında örneğini bulmuştur. Edebiyat dünyasına hakim olan sansür, sürgün ve hapis tehdidinin korkusu altında Hürriyet telaffuz edilmesi yürek isteyen bir kelime olmuştur.

Besâlet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye – Hürriyet Kasidesi

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmet’ten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten

Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten

Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten

Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ’ettir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten

Hemân bir feyz-i bâkî terkeder bir zevk-i fâniye
Hayâtın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

Nedendir halkta tûl-i hayâta bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emânetten

Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetten

Felekden intikâm almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyîd-i gayret müstefîd olmak nedâmetten

Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millettde
Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetten

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

Kazâ her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütûr etme sakın milletdeki zâ’f u betâetten

Değildir şîr-i der-zencîre töhmet acz-i akdâmı
Felekte baht utansın bî-nâsib erbâb-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif’âtinden ıztırârîdir
Hicâb etsün tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim
Muhammerdir ser-â-pâ mâyemiz hûn-ı şehâdetten

Biz ol âlî-himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihân-girâne bir devlet çıkardık bir aşiretden

Biz ol ulvî nihâdânız ki meydân-ı hamiyetde
Bize hâk-i mezâr ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahdır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki a’lâdır vezâretten sadâretden

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâze dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden, indimde âlîdir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükûmetden

Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sîr-i sikletden

Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin tâ ebed dür olmasın enzâr-ı ümmetden

Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl
Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetden

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden

Vatan Şairi Namık Kemal

Hürriyet Kasidesi Tahlili

Yukarıda da belirtildiği üzere eserin asıl adı Besalet-i Osmaniyye ve Hamiyyet-i İnsaniyye’dir. Daha çok Hürriyet Kasidesi olarak bilinmektedir. Hürriyet Kasidesi yenilgiler ve geri kalmışlıklar içinde küllenmiş bir toplumun sahip olduğu değerleri yeniden keşfederek adeta küllerinden doğmasını arzu eden bu arzu ile yanıp tutuşan bir şairin eseridir.

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı Hükûmet’ten

1

Çağın değer yargılarının doğru yoldan sapmış olduğunu görüp biz de saygınlığımızla kendi arzumuzla hükümet kapısından ayrıldık.

Osmanlı devlet yapısında bir idareci kendi iradesi ile görevinden ayrılamazdı. Ancak görevden alınırdı. Bugün de “görevden affını isteme” şeklinde tezahür eden anlayış mevcuttur. İkbalin devlet kapısında görüldüğü bir dönemde Namık Kemal böyle bir tavır ile yeni bir duruş sergilemiştir. Düzenin bozukluğu ile savaşmanın ve aksiyonun zamanının geldiğini en güzel şekilde anlatmıştır.

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten

2

Kendini insan bilenler halka hizmetten usanmaz, mürüvvet sahibi olanlar mazlumlara yardımdan kaçmaz.

Halka hizmetin makam ve mevkinin sunduğu bir imkan olmadığını, bunun insan olmanın ölçüsü olduğunu anlatmıştır. Birinci beyitte söz ettiği yeni insan tipinin devamıdır. Mazlumun yanında olmak için makam mevkiye ihtiyaç yoktur.

Hakir olduysa millet, şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten

3

Hor görülen milletin şanına noksanlık gelir sanma, yere düşse bile cevher değerinden bir şey kaybetmez.

Altın çamura da düşşe altındır. Millet yokluk, zayıflık ve düşkünlük içinde olsa da şanlı bir millettir. Millet esas itibariyle yüksek bir kıymetteki cevherdir. Zalimler ona hakaret edip ayaklar altına da alsa, bir çamura da batsa bir süre sonra kıymetini bulur.

Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr ü mihnetten

4

Hamurunun mayası vatan toprağı olan vücudun vatan yolunda eziyet ve sıkıntı görüp toprak olsa bunda üzülecek ne var?

Vatan şairi denilince aklımıza Namık Kemal gelir. Bu durum bu adlandırma o yaşarken başlamış ve günümüze kadar devam etmiştir. Nasıl ki insanların evleri varsa milleti de bir kişi olarak düşünürsek onun evi de vatandır. İnsan topraktan yaratılmıştır. Ölünce yine toprak olur. Vatan toprağından yaratılan insan yine vatanına kavuşmuş olur. Vatan uğruna can vermek ne büyük şereftir.

Mûini zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ’ettir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten

5

Zalimin yardımcısı alçaklardır. İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan sadece köpektir.

Zalime yardım edenler ancak köpek olurlar. Zalim ve yardımcısı arasında avcı ve köpek ilişkisi vardır. Zalimane tutum içerisine olanların çevresindekiler de onun köpeğidir. Burada anlaşılan Namık Kemal zalim yöneticiler ve onların yalkalarından, iş görenlerinden hizmetlerine koşanlardan bahsetmektedir.

Hemân bir feyz-i bâkî terkeder bir zevk-i fâniye
Hayâtın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten

6

Hayatın değerini şöhretin iyiliğinden, faydasından yüce bilenler, ebedi bereketi geçici zevkler için terkederler.

Bu beyitte “feyz-i baki” ve “zevk-i fani” karşılaştırmaları yapılmıştır. sonsuz bereket ve geçici zevkler. İnsan ya geçici dünya zevklerine, şöhretine kapılır ya da sonsuz feyz yolundan giderler.

Namık Kemal sonsuz feyz yolunu tercih edenler, yüce değerler için ömür harcayanların anlaşıyındandır.

Nedendir halkta tûl-i hayâta bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emânetten

7

İnsanlar neden hayatın bu kadar uzun olmasını isterler, buna rağbet ederler. Bilemiyorum insana emanet olan canı korumaktan ne menfaatleri olabilir.

Namık Kemal insanların uzun hayat istemesini anlayamaz. Allah’ın emaneti olan canı koruyacak uzun hayata neden düşkündür insanlar. Değerler uğruna can verebilecek bir insanın, içinde yaşadığı dönemdeki insanların uzun yaşama arzusu ve dünyaya olan aşırı tutkularını anlayamaması normaldir.

Uzun yaşamak isteyen insan değerler uğruna mücadeleden kaçar. Namık Kemal’in anlayışı ise bir kere dünyaya geleceğiz onurlu yaşayalım şeklindedir. Gerekirse onurlu bir yaşam için emanet olan bu canı sahibine teslim edelim der. Şehadet en kutsal makamdır. Bir insanın vatan uğruna erişebileceği en yüksek makam orada dururken vatan için mücadele etmemek de nedir.

Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetten

8

Kendi nefsinden utanmayan fakat kınanmaktan utanan kişi kendini cihanda herkesten alçakta görür.

İnsan dışardan gelecek kınamalara göre değil kendi vicdanına göre davranışlar sergilemelidir. Kendi edindiği değerler kıstasına göre ölçüp biçerek hareket etmelidir. Elalem ne der diye değil kendi ilkeleri, erdemli davranış ve düşüncelerine göre hareket etmelidir.

Felekden intikâm almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyîd-i gayret müstefîd olmak nedâmetten

9

Felekten intikam almak demektir. Akıl sahipleri için gayretini artırmak ve pişmanlıktan yararlanmak.

Gayret ve gayretini artırmak çalışkan insanların özelliğidir. Hatalardan pişman olmak akıllı insanın işidir. Felekten intikam almak istersen gayretini artır demektedir. Akıl ve mantık sahipleri yani idrak ehli azim ve çalışma ile felekten intikam alırlar. Namık Kemal mücadeleci ve yol gösterici bir insandır. Bunun için büyük bir azim ve çalışmayı öğütler.

Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i milletde
Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re’y-i ümmetten

10

Başarının sırları milletin kalbinin birliğinde durmaktadır. Halkın farklı görüşlerinin ortaya konması ile en güzel hayırlı sonuçlar ortaya çıkar.

İhtilafta rahmet vardır hadisi üzerine kurulmuş bir beyittir. Bir vatanda yaşayan insanların aynı fikirde olması mümkün değildir. Farklı farklı düşünmede ve bu düşüncelerin çarpışması, tartışması

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

11

İktidar sahibi kişilerin azim gücüyle idare edilir dünya düzene girer, metanet sahibi kişilerin ayaklarının sağlam basması titretir cihanı.

Çözülmekte olan çökmekte olan Osmanlı toplumunda bütün kurumlar ve manevi değerler sarsılmıştır. İktidar sahibinin azim gücüyle idare edildiği için iktidar sahiplerinin azim gücüyle ancak toparlanabilir. Metanet sahibi kişiler kollektif bir bilinç inşa ederek ayaklarını kayıp giden yıkılmakta olan bu düzende yere sağlam basarak kurtarabilirler vatanı.

Kazâ her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütûr etme sakın milletdeki zâ’f u betâetten

12

Kader iyiliği zamanı gelene kadar saklar. Milletteki zayıflıktan dolayı sakın korkma.

Milletteki bu gevşeklik bu ağır kanlılık olsa da endişe etmek kader zamanı geldiğinde bir kurtuluşu gösterecektir. Namık Kemal devletin çeşitli sebeplerle zayıf düştüğünü, ancak umudun kesilmemesini geçmişte nasıl şan ve şöhretli olduysa yine olacağını bunun kaderin zamanı gelince gerçekleşeceğini söyler. Zaman her şeyin ilacıdır. Hasta adam da zamanı geldiğinde iyileşir.

Değildir şîr-i der-zencîre töhmet acz-i akdâmı
Felekte baht utansın bî-nâsib erbâb-ı himmetten

13

Zincire vurulan aslanın ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir. Bu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.

Zincire vurulmuş bir aslan. Namık Kemal burada önceki beyitte ağırlık ve yavaşlık konusunda halkı suçlamadığı gibi bu beyitte de nedenini söyler. Halk zincire vurulmuş bir aslandır. Ayaklarının ağırlığı güçsüzlüğü aslanın suçu değildir. Aslan benzetmesi halkın hürriyete olan ihtiyacından dolayı harekete geçme potansiyelinin adlandırılmasıdır. Halk uyuyan bir aslandır. Önceki beyitten hareketle kader günü geldiğinde uyanacak ve kükreyecektir.

Ziya dûr ise evc-i rif’âtinden ıztırârîdir
Hicâb etsün tabiat yerde kalmış kabiliyetten

14

Işık yükselişin doruğundan uzakta ise bu mecburiyettendir. Yerde sürünen yetenekten tabiat utansın.

Bazı yeteneklerin olması gereken yerde olmaması bütün bu sıkıntıların sebebi olabilir mi? Liyakat dediğimiz ilke yoksa bugün olduğu gibi Osmanlı’da da aynı şekilde ihmal mi ediliyordu. Evet kesinlikle. Işık Ziya aynı anlama gelir. Namık Kemal bu dönemde Ziya Paşa’nın görevinden uzaklaştırılması, kabiliyetli kişilerin sürgüne yollanmasını eleştirmiştir. Ziya Paşa nezdinde yetenekli kişilerin memuriyetten uzaklaştırılması ışığın doğuşunu geciktirmektedir. Yeteneğin kendini gerçekleştirip vatana yararlı olmasına engel olmaktadır. Bundan ise tabiatın utanması

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim
Muhammerdir ser-â-pâ mâyemiz hûn-ı şehâdetten

15

Osmanlılar boyunun ulu soyundanız biz, mayamız bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.

Biz mayası bütünüyle şehadet kanıyla karılmış olan Osmanlılar boyunun ulu soyundanız. Namık Kemal’in inşaa etmeye çalıştığı insan tipinin mensup olduğu millet Osmanlı milletidir. Bu beyite kadar tarih duygusu konu olarak ele alınmış ve işlenmiştir. Bu beyitte ise tarihe dönülmüş ve Osmanlı soyuna mensup olduğu ve milletin sahip olduğu yüce değerler üzerine şehadet kanı ile ulaştığı şerefli mertebeler anlatılmıştır.

Burada daha sonra Sen şehit oğlusun şeklinde seslenişe konu olacak bir tanımlama vardır. Burada vatan şairi kendi mensubiyetini tanımlamıştır. Gelecekte bir gün de Akif kendini bilip yeni nesle sen şehit oğlusun diye seslenecektir.

Biz ol âlî-himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihân-girâne bir devlet çıkardık bir aşiretden

16

Biz öyle yüce ve hamiyet sahibi, çalışkan insanlarız ki dünyaya hükmeden bir devlet çıkardık küçük bir aşiretten.

Namık Kemal Osmanlı ruhunun dirildiği dönemde ne başarılar elde ettiğini söylüyor. Umutsuz olmamayı uyuyan zincire vurulmuş bir aslan gibi duran bir milletin kader zamanı geldiğinde eskiden olduğu gibi küllerinden doğacağını söylüyor. Bu hususta millete çok güveniyor. Yazıların arasına sitenin adını serpiştirme sebebim yazıyı botlar ile başka sitelere çekmelerine engel olmak içindir. Emek verip bu şiiri tahlil ediyorum. Saatlerimi harcıyorum ama başka sitelerde kopyala yapıştır gördüğümde moralim bozuluyor motivasyonumu kaybediyorum. Bendelimiyim.com üzerinden okur ve takip ederseniz sevinirim.

Biz ol ulvî nihâdânız ki meydân-ı hamiyetde
Bize hâk-i mezâr ehven gelir hâk-i mezelletten

17

Biz hamiyet meydanında ayaklar altında olmaktansa ölmeyi tercih eden yüce yaratılış bir milletiz. Esaretten daha iyi gelir bize ölmek.

Bağımsızlığına, hürriyetine düşkün bir milletiz. Namık Kemal’in yaratmak istediği insantipi Türk milletinin bütün tarihi tavır ve hareketlerini bünyesinde barındıran özgürlüğüne düşkün esaret altında yaşamaktansa ölmeyi yeğleyen bir insan tipidir.

Hürriyet Türk milletinin karakterinde vardır. Esaret altında yaşamak ölmekten beterdir.

Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten

18

Hürriyet kavgası korkulu yakıcı bir ateş olsa da, insan olan bir can için mücadele meydanından kaçmaz.

Kollektif hürriyetten bireysel hürriyete geçmiştir şair. Bu beyitte ise şerefli bir insanın asla hürriyet mücadelesinden kaçmayacağını bu hususta gerekirse canını verebileceğini anlatmıştır. Ferdi bir kahramanlık söz konusudur. Sevgili Bendelimiyim.com okurları önceki beyitlerde geçmişten günümüze mensubu olduğumuz Osmanlı milleti içerisinde gerçekleşek toplumsal uyanış anlatılmıştır. Bu beyitte ise merd olan hiç kaçar mı hürriyet kavgasından diyerek ferdi bir kahramanlık yapılması gerektiğini anlatmıştır.

Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahdır yine bin kerre zencîr-i esâretten

19

Celladın öldüren kemendi acımasız bir ejder bile olsa, esaret zincirinden bin kez daha iyidir.

Yine önceki beyitlerde olduğu gibi hürriyetin ne değerli bir cevher olduğu anlatılmıştır. Hürriyet için gerektiğinde ölünür. Esaret zinciri başkalarına boyun eğmektir. Başkalarına boyun eğmek ise ya istiklal ya ölüm diyen halkımız için ölümden beterdir. Cellad kemend zincir kelimeleri uygunluk içinde kullanılmıştır. ben deli miyim .com ziyaretçileri önceki beyitlerde sanatlarını bulmadık ama bu beyitte tenasüp sanatına da deyinmiş olalım. Bu tahlilde daha çok anlama yönelik bir tahlil yapıyoruz. Yazının en başında da belirttiğim gibi birlikte dönemin ve şairin anlayışı ile bakarak anlamaya çalışıyoruz.

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten

20

Felek her türlü eziyet sebeplerini toplasıngelsin, millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.

Felek, talih türlü zorluklar getirip zorlaştırsa da Namık Kemal millet yolunda hizmetten dönmeyeceğini meydan okuyarak söylüyor. Feleğe daha önce 9. beyitte meydan okumuştu bu defa ise dönersem kahpeyim diyerek şiddetli bir meydan okuma yapmaktadır. Önceki beyitlerde millete hürriyet yolunda öğütler verdi ve şimdi ise hayatını adadığı gaye için ne kadar zorluk görürse görsün dönmeyeceğine yeminler etti.

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki a’lâdır vezâretten sadâretden

21

Bu yolda çektiğim sıkıntıların anılması benim için daha zevklidir vezirlikten ve sadrazamlıktan üstün olan mesleğimde.

Ulaştığı makamın sıkıntısının acılarının zevki vezirlik ve sadrazamlıktan daha keyifli olduğunu söyler. Mevkinin makamların verdiği zevki değil hürriyet yolunda çekilen çilenin verdiği keyif daha fazladır. Namık Kemal mesleğinde çektiği eziyeti vezirliğe değişmez. Çünkü meselesi şahsi bir mesele değil vatan meselesidir.

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâze dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

22

Vatan, vefasız, alaycı bir sevgiliye dönmüştür ki kendisine aşık olanları gurbetin acılarından hiç ayırmaz.

Bu beyitte Namık Kemal vatanı bir sevgiliye benzeterek kişileştirmiştir. Edebiyatta bir çok kez vatan sevgiliye benzetilmiştir. Vatan bazen bir anne bazen de sevgili olur. Vatan ona aşıklar için sevgili ondan doyanlar onunla yaşayanlar için bir annedir. Her şekilde de vazgeçilmez bir parçasıdır insanın.

Kendisine aşık olanları gurbetin acılarıyla sınayan vatandır. Burada aydınların sürgüne gönderilmesine bir gönderme vardır. Ülkesi için endişe duyan ülkesini seven aydınların sürgüne gönderilmesi, görevinden ayrılmak zorunda bırakılması vefasızlıktır. Vefasız bir sevgili gibidir bu durumda.

Müberrâyım recâ vü havfden, indimde âlîdir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükûmetden

23

Ben korkudan rica ve ümitten, yalvarma ve yakarmadan uzağım, benim açımdan görevim menfaatimden hakkımda da hükümetin kötü niyetlerinden daha üstündür.

Şair ben şeklinde söylüyor ancak buradaki ben şairin inşa etmek istediği yeni insan tipinden oluşan topluluktur. Görevini çıkarına üstün tutan, korkusuz ve rica ederek (torpil vs) ile iş yaptırmayan insan tipini arzu eder. Hürriyet böyle insanlar ile tekemmül edecektir.

Civân-merdân-ı milletle hazer gavgadan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te’sîr-i sikletden

Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin tâ ebed dür olmasın enzâr-ı ümmetden

Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmîd-i istikbâl
Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetden

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyâya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfz eylesin her türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com