Osmanlıca Metin – Karagöz
KARAGÖZ
Hacivat: Karagöz sana bin kere tenbîh ederim, ne vakit bu delilikten vaz geçeceksin?
Karagöz: Oğlan bu delilik mi?
Hacivat: Delilik ya, başka ne olur? Şimdi eğlenceyi bırakalım da biraz da işimizi düşünelim.
Karagöz: Ne işi?
Hacivat: Karagöz gel seninle bir sermâye düzelim.
Karagöz: Ben sermâyeyi buldum.
Hacivat: Aman Karagöz nasıl sermaye?
Karagöz: Hacivat öyle sermâye ki hiç ölmez.
Hacivat: Kuzum Karagöz ne yapıyorsun bakayım.
Karagöz: Ne yapacağım bir mağaza açtım.
Hacivat: Eee?
Karagöz: İçine beş altı yüz tane tulum doldurdum.
Hacivat: Boş tulum mu?
Karagöz: Dinlesene.
Hacivat: Eee?
Karagöz: Yaz geldiği vakit tulumların ağzını açıp içine sıcak dolduruyorum, sonra onların ağzını kapayıp saklıyorum; kış geldi mi başka tulumların ağzını açıp içine soğuk ve yel doldurup onları da yaza saklıyorum.
Hacivat: Karagöz, bu olur şey mi?
Karagöz: Niye olmaz?
Hacivat: Ee, onları ne yapacaksın?
Karagöz: Meselâ kışın çamaşırcılar çamaşırı yıkarlar. Beklerler ki güneş açılsın da çamaşarı kurutsunlar; kış günü de güneş üç günde bir parça ortalığı ısıtır; onun için çamaşırlar geç kurur; – Gazetelerle ‘ilân ettim ki çamaşırcılara çamaşır kurutmak için ucuza satıyorum, şimdi çamaşırcılar beni öğrendiler, ne vakit çamaşır yıkadılar mı bana geliyorlar bir tulum sıcak satıyorum, çamaşırlarını çabucacık kurutuyorlar.
Hacivat: Ee, yazın da ne yapacaksın?
Karagöz: Yazın da meselâ birtakım yelken gemileri bekliyorlar ki yel çıksın da gemileri işlesin; şimdi beni öğrendiler, eğer gemiyi kaldırmak istiyorlarsa, onlara bir tulum yel satıyorum, onlar da gidip gemilerini kaldırıyorlar.