Osmanlıca Metin, Ahmet Cevdet Paşa – Islahat Fermanı Hakkında

Ahmet Cevdat Paşa, Islahat Fermanı hakkında Osmanlıca metni aşağıda okuyabilir isterseniz bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz. Aşağıda metnin çevirisi de bulunmaktadır. İyi okumalar.
bin iki yüz yetmiş iki senesi içinde en ziyade en ehemniyetli mevzu bahis ve müzakere …
Islahat Fermanı Hakkında Günümüz Türkçesiyle
Bin iki yüz iki senesi içinde en ziyade ehemmiyetle mevzubahis ve mezakire olan mevadden biriteb’a-i gayri müslimenin imtiyazı mes’elesi idi. Bu hususa da’ir akdamca b’azı vükela ve süfera-iecnebiyyeden mürekkep bir muhtelif komisyon olup bunda Şeyhü’l-İslam Arif Efendi dahi dahildi.Bu komisyonda varılan kararlar zabt olunarak ona göre bir Ferman-ı ‘Ali alınmıştı ki Islahat Fermanıdediğimiz fermandır.Bu Ferman-ı ‘Aliyenin i’lanından mukaddem öteden beri Ferman-ı ‘Aliyelere derc oluna gelen elkabve unvanların tebdiliyle icab-ı vakt-ü halde enseb unvanlar vuzu ‘ ve ihdaş olunması için hariciyenazırı Fuad Paşa ve Beylikçi Atıf Bey ile fakirden mürekkep bir komisyon teşkil kılınmış ve hatta birdef’a akd olunmuş iken Fars’ın istilası haberi varid olarak bu iş t’ehir etmişti Fuad Paşa her husustaihtira’at ve ihdasadı sever bir z’at olmakla fermanların elkabını dahi tebdile merak etmişti. HalbukiIslahat Fermanı’nın ilanı ehl’i İslam’a ziyade dokunacağından, bu sıra fermanların tebdil-i elkabıyladahi uğraşmak münasip değildi. Binaenaleyh bundan feragat olundu.Islahat Fermanı okunacak diye birkaç günden beri intizar olunuyordu. Cemaziye’l Ahire’nindördüncü salı günü okunacak diye işitildi. O gün ise Sadrazam Paris’e a’zimet etti. Fermanın kıra’tiniKaymakam Paşa’ya bıraktı.Bu Fermanın hükmünce teb’a-ı gayr-i müslime kaffe’-i hukukta müsavi olmak lazım geldi. Bu iseehl-i İslam’a pek ziyade dokundu. Mukaddime-i meseliheye esas ithaz edilmiş olan mevad-ıerba’a’dan birisi Hristiyanların imtiyazatı meselesi olup ancak İstiklal-i Hükümete dokunulmamakşartıyla mukayyed idi. Şimdi ise imtiyaz bahsi geride kaldı. Bi’l – cümle hukuk hükmünde teb’a-ıgayri müslime ile ehl-i islam ile müsavi add olunuyordu. Ehl-i İslam’da bir çoğu “aba ve ecdadımızınkanıyla kazanılmış *(Sayfa 1’in sonu) olan hukuk-u mukaddes-i milliyemizi kaybettik. Millet-iİslamiyye millet-i hakime iken böyle bir mukaddes haktan mahrum kaldı. Ehl-i İslama bu birağlayacak, matem edecek gündü. “Diye söylenmeye başladılar.” Teb’a-i gayr-i müslime ise o günraiyyet selkinden çıkıp milleti-i hakime ile tesavi kazanmış olduklarından onlarca bir yevm-i müserretidi. Lakin Patriklerin ve sa’ir r’üsayı ruhayyenin tavzifleri fermanda münderic olduğundan onlar dahihoşnut olmadılar ve bir de öteden beri Devlet-i ‘Aliye’de ehl-i İslam’dan sonra Rumlar ve b’adehuErmeniler ve b’adehu Yahudiler derece derece müteber oldukları halde bu kere cümlesi bir raddedetutulacaklarından Rumların b’azıları “ Devlet bizi Yahudilerle beraber etti. Biz İslamın tefevvuğunarazı idik .” Diye itiraz eylediler. Binaenaleyh o gün hava nasıl puslu ise arz odasında fermanokunurken hazır olanlardan ekseri abüsül-vech idi.. Ancak bizim ziyy-i İslam’da bulunan birtakımalafranga çelebilerin yüzlerinde eser-i beşaşet görülüyordu ve bu mekulelerden birtakım yadigarlardahi “teba-i gayr-i müslime ehl-i islam içine yayılıp mahalleler mahlut olunca emlakımızın fıyatıterakki ve medeniyet tevessü’ eder.” Dedikleri görüldü.Her vakit ferman ya hatt’ı hümayun kıra’ti akabinde duacı bulunan şahıs bir dua ederdi. HüsrevPaşanın sadaretine da’ir olan hatt’ı hümayun okunduktan sonra de’avi nazırı duacısı Hüsrev Paşayadua ederken “Rabbim kahhar ismiyle kahretsin.” demişti. Binaenaleyh bu vazife de’avi çavuşlarınınalınmış ve oldukça dua etmeyi bilir bir z’at-ı Bab-ı ‘Ali duacısı tayiniyle lede’l –icab celb ile duaettirilmek usül ithaz olunmuş ve binaenaleyh bu esnada Osmaniye Cami’-i Şerifi hatibi Bab-ı ‘Aliduacısı bulunmuştu. Sadarat tebdillerinde celb ile hatt’ı hümayun okunduktan sonra o dahi birmuhtasar dua ederdi. Islahat Fermanı teba-ı gayr’i müslimenin ehl-i islam ile müsevatına dair olmakla bunda bir m’utad dua edilmek münasebet edilemeyeceğinden hariciye nazırı Fuad Paşa hatipefendinin celb olunmamasını tenbiye etmişti. Lakin Şeyhü’l –İslam Arif Efendi’nin bundan haberiolmadığı cihetle bu kere Islahat Fermanı’nın kıra’ti akabinde “duacı efendi nerede ?” diyesordu.Teşrifatçı Nazif Efendi “yok gelmedi.” diye cevap verdi. Neclisi Ma’arif azasından Arif Efendimetropolitlerin arkasında duruyordu. Şeyh’ül-İslam Efendi’nin nasılsa gözüne ilişmiş: “Arif efendidua (2.sayfa sonu) et!” dedi. Arif Efendi ise şurada burada va’izlik etmekle ömrü geçmiş bir zatolduğu halde fi’l-asl mabyen-ü hümayun baş katibi Hakkı Efendi’nin hocası olmak takribiyle meclis-i
ma’arif azalığına me’mur edilmişti. Vaiz kılığıyla meclis-i ma’arife devam eder cerr için b’azı vükelakonaklarına dahi giderdi. Bu kere Şeyhü’l-İslam Efendi tarafından dua emrolunmakla hemenmetropolidan ve papasan safını yarıp geçerek meydana çıktı.!” Ya muhavvilü’l haval ve’l ahval,havvel kalena ila ahseni’l-hal. Allahumme erham-ı ümmet-i Muhammed. Allahumme ihfaz ümmetiMuhammed. Allahumme uğfur ümmet-i Muhammed.” gibi kürsilerde okuna gelen fikratı müstemal bir dua okudu. R’üesa-i ruhaniye bozuldu. Meclise bir soğukluk geldi Hatta Serasker Rüştü Paşamahraman-ı refikasına dedi ki “bir adam gece saat dokuza kadar meşgul olarak bir uzun layiha kalemealıp da tamam ettikten sonraüzerine rih dökeyim derken yanlışıkla mürekkep hokkasını alıp dökerek bu kadar emeğini habe ettik de nasıl me’yus ve müte’essir olursa bu fermanın akabinde bu duanınoknuşu dahi öyle oldu.”Ferman okunduktan sonra hocalardan biri namaz kılarken Mahmud Paşazade Said Bey “ Ne kılıyorsunHoca Efendi ? Ferman okundu görmedin mi ? Teb’a-i gayr-i müslime ile beraber olacağız.” DediğiKaim Mukem Paşa’ya ihbar olunmakla pür hiddet olarak Said Beyi huzuruna celb ile “ senin ağzınıyırtarım!” diye tekdir ve ihafa ettik de ayağına kapanıp isti’fa-i kusur ettikten başka Kaim MukemPaşa’nın kaynı Besim Bey’in konağına varıp tevbe-i istiğfar ederek sakal bırakmıştı.El-hasıl bu Islahat Fermanından dolayı millet-i İslamiye dilgir olarak vükela-i hazırayı fasl-umezemmet eder oldular. Hatta bu fermanın mazbatasını hariciye nazırı müsteşarı Safvet Efendi’nintemhir eylemediği işitilmekle beyne’n-nas mehduh oldu ve Şeyhü’l-İslam Arif Efendi mevadmünderecesini terviç eylemiş olduğundan inzarı-ı enamde makduh oldu.Islahat Fermanı ‘aliyesi ledde’l mutala’a ma’lum olur ki mündericatının ekser-i selatın azamtarafından teb’a-ı gayr-i müslimeye ihsan buyurulmuş müsaidattan ibaret olup ancak vükela-ihazıra(3.sayfa sonu) Avrupalılara cemile olmak üzere onları yeni verilmiş imtiyazat sırasındadermiyan etmişlerdir. B’azıları dahi müphem surette yazılarak Avrupalılara bir vechle ve ehl-i İslam’adiğer vechle tesfir ediyorlardı. Ez cümle ehl-i İslam’dan bazıları Fuad Paşa’ya “bu ferman hükmünce bundan sonra re’ayadan dahi vükela olmak lazım gelecek .” demeleri üzerine Fuad Paşa: “re’ayadanvükela-i vüzera olmak şöyle dursun meclis-i vala azası bile olamayacaklarına fermanın bir yerindedelil vardır ki hin-i hacetde Hristiyan teb’adan bazıları meclise celble mezakireye ithal olunacaklarımaddesidir. İşte bu madde onların azalıklarına sedd olmak üzere fermana derç edilmiştir.” Diye cevapverdi.Ferman-ı mezkurenin mevad-ı mündericesi üzerine bahse girişsek pek uzar. Ondan sarf-ı nazar edelim.Şayet ki b’azı mevad üzerine izahat istenilirse verebilirim. Şimdi tatvil-i kelama hacet yoktur. Fakat bunun suret-i tanzimi hakkında Reşid Paşa’dan mesmu’ olan bir itirazı bir vech-i ati beyan ettim.Şöyle ki: Bunun tanziminden bir sene evvel beyne’d-düvel vaka’dan muhaberatda yalnız Hristiyanre’aya-ı devlet-i aliyenin imtiyazat diniyesi mezkur olup bunun dahi ahde ithal olunmaması hususundaReşid Paşa tarafından ısrar olunmuştu. Bu kere sulhe esas ithaz olunan mevadın dördüncüsü hukuk-i politikiyye dahi ilave olunmuştur. Ve dersa’adet’de düvel-i selase süferasıyla resmi meclisler akdolunarak, Kallimaki Bey karar müzakiratı zabt ile mazbata yapılıp bu ise umur-u dahiliyeye müteallıkolmasıyla emsalsiz bir mezakiredir. Ve eğer ki mukaddimeleri dahi süfera bazı şeyler söyler ve b’azıişler yaptırırlardı, ancak köffesi min-gayri resmin olup resmi surette bir şey vuku’ bulmazdı. Vemevadı-ı esasiye-i mezkure devlet-i ‘aliyeye arz olunmadan arz ile kabul ettirildikten sonra devlet-i‘aliyeye arz olundukta şu hukuk-i politikiyye üzerine bir protesto olunmak lazım eden idi, diye ReşidPaşa tarafından itiraz olunmuştu.El-hasıl bir Islahat Fermanı ‘nın tanzimi icab hal-ü zamaneden olup bunu Reşip Paşa ve sa’ir erbab-ı politika tasdik etmekte oldukları halde bazıları mevad münderecesimin ta’dil-i mümkün iken vükela-ivakt-ü zaman ile yapılacak şeyleri defa’ten ilan ettiler. Fakat enzar-ı İslamiyanda su-‘i te’sirini izaleiçin bazı mevad-ı müphemesini maksadın halefi olarak tefsir ediyorlar ve bu yolda birbirlerini dahialdatıyorlar diye ma’zuleyn vükela tarafından hedef-i itiraz olunmaktaydılar.
Çeviren var mı
Keşke çevrilmiş şekilde olsaydı en azından bi yararı olurdu
Elimden geldiğince latin harflerine aktarmaya çalıştım
Bin iki yüz yetmiş iki senesi içinde en ziyade ehemmiyetle mevzu’ bahis ve mezakire olan mevadden (maddelerden) biri teb’a-i gayrı müslümanın imtiyazatı meselesi idi. Bu hususa dair akdamca bazı vükela ve süfera-yı ecnebiden mürekkeb bir muhtelit komisyon olub bunda Şeyh-ü’l İslam Arif Efendi dahi dahildi. Bu komisyonda verilen kararlar zabt olunarakona göre bir ferman-ı ali kalma almıştı ki Islahat Fermanı dediğimiz fermandır.
Bu ferman-ı alinin ilanından mukaddem öteden beri ferman-ı alilere derc olunagelen elkab ve ünvanların tebdiliyle icab-ı vakt ü hale enseb ünvanlar vuzu ve ihdas olunması için Hariciye Nazırı Fuad Paşa ve Beylikçi Afif Bey ile fakirden mürekkeb bir komisyon teşkil kılınmış ve hatta bir defa akd olunmuş iken Kars’ın istilası haberi varid olarak bu iş tehir etmişdi. Fuad Paşa her hususda ihtira’at ve ihdasatı سورbir zat olmağla fermanların elkabını dahi tebdile merak etmişti. Halbuki Islahat Fermanı’ nın ilanı Ehl-i İslama ziyade dokunacağından bu sıra fermanların tebdil-ü’l kabile dahi uğraşmak münasib değildi. Binaenaleyh bundan feragat olundu.
Islahat Fermanı okunacak deyü birkaç günden beri iltizar olunurdu. Cemazi-ü’l Ahirenin dördüncü salı günü okunacak deyü işitildi. O gün ise Sadrazam Paris’e azimet etti. Fermanın kıraatini kaymakam paşaya bırakdı.
Bu fermanın hükmünce Teb’a-i Müslim’e ve Gayrı Müslim’e kaffe-i hukukda müsavi olmak lazım geldi. Bu ise Ehl-i İslam’a pek ziyade dokundu. Mukaddemen mesaliheye esas ittihaz edilmiş olan mevad-ı erba’adan birisi Hristiyanların imtiyazatı meselesi olub ancak İstiklal-i Hükümet’e dokunulmamak şartı ile mukayyed idi. Şimdi ise imtiyaz bahsi geride kaldı. Bilcümle hukuk-u hükümetde teb’a-i gayrı müslim ehl-i İslam ile müsavi addolununuyordu. İslamda bir çoğu ” Âbâ ve Ecdadımızın kanıyla kazanılmış olan hukuk-u mukaddes-i milliyemizi gaib ettik. Millet-i İslamiye; Millet-i Hakime iken böyle bir mukaddes hakdan mahrum kaldı. Ehl-i İslama bu bir ağlayacak, matem edecek gündür” deyü söylenmeye bağladılar. Teba-i Gayr-ı Müslime ise o gün raiyyet selkinden çıkıp millet-i hakime ile tesavi kazanmış olduklarından omlarca bir yevm-i meserret idi. Lakin patriklerin ve sair rüsa-yı ruhaniyenin tevzifleri fermanda münderic olduğundan onlar dahi hoşnud olmadılar ve bir de öteden beri devlet-i aliyede ehl-i İslam’dan sonra rumlar ve ba’dehu ermeniler ve ba’dehu yahudiler derece derece muteber oldukları halde bu kere cümlesi bir raddede tutulacaklarından rumların bazıları ”Devlet bizi yahudilerle beraber etti, biz İslamın tefevvukuna razı idik!” deyü itiraz eylediler. Binaenaleyh o gün hava nasıl puslu ise arz odasında ferman okunur iken hazır olanlardan ekseri abus’ül vech idi. Ancak bizim zeyy-i İslam’da bulunan bir takım alafranga çelebilerin yüzlerinde eser-i beşaşet görülüyordu ve bu mekulelerden bir takım yadigarlar dahi ”Teba-i gayr-ı müslime, ehl-i islam içine yayılıp mahalleler mahlut olunca emlakımızın fiyatı terakki ve medeniyet tevessü’ edecek” dedikleri görüldü.
Her vakit ferman yâ hatt-ı hümayun kıraati akabinde duacı bulunan şahıs bir dua ederdi. Hüsrev Paşa’nın sadaretine dair olan hatt-ı hümayun okundukdan sonra deavi nazırı duacısı hüsrev paşaya dua ederken, ”Rabbim Kahhar ismiyle kahr etsin” demişti. Biaenaleyh bu vazife deavi çavuşlarının elinden alınmış ve oldukça dua etmeyi bilir bir zatın bab-ı ali duacısı tayiniyle lede’l icab celb ile dua ettirilmek ittihaz olunmuş ve binaenaleyh bu isnada osmaniye cami şerifi hatibi bab-ı ali duacısı bulunmuştu. Sadaret tebeddüllerinde celb ile hatt-ı hümayun okunduktan sonra o dahi bir muhtasar dua ederdi. Islahat fermanının teb’a-i gayrı müslimenin ehl-i islam ile müsavatına dair olması sebebiyle buna mutad dua edilmek münasebet almayacağından hariciye nazırı fuat paşa hatib efendinin celb olunmamasını tenbih etmişt. Lakin şeyhülislam arif efendinin bundan haberi olmadığı cihetle bu kere ıslahat fermanının kıraati akabinde ”duacı efendi nerde” diye sordu. Teşrifatçı nazif efendi ”Yok, gelmedi” diye cevap verdi. Meclis-i maarif a’zasından arif efendi piskoposların arkasında duruyordu. Şeyhülislam efendinin nasılsa gözüne ilişmiş: ”Arif efendi dua et” dedi. Arif efendi ise şurada burada vaizlik etmekle ömür geçirmiş bir zat olduğu halde fi’l-asl mabeyn hümayun baş katibi hakkı efendinin hocası olmak takribiyle meclis-i maarif a’zalığına memur edilmişti. Vaiz kılığıyla meclis-i maarrife devam eder ve ”cim-ra” için bazı vükela konaklarına dahi giderdi. Bu kere şeyhülislam efendi tarafından duaya emrolunmakla hemen piskoposlar, papazlar safını yarıp geçerek meydana çıktı. ”Ya muhavvil-ü’l havl ve’l ahval, havvel halena ilâ ahsen-i’l hal. Allahumme ihfaz ümmet-i muhammed. Allahumme uğfur ümmet-i muhammed. Allahumme (i)khar âda-i ümmet-i muhammed” gibi, kürsilerde okunagelen fıkatı müştemil bir dua okudu.
Rüesa-i ruhaniye bozuldu. Meclise bir soğukluk geldi. Hatta serasker Rüştü paşa mahremine, rüfekasına dedi ki ”Bir adam gece saat dokuza kadar meşgul olarak bir uzun layıha kaleme alıp da tamam ettikten sonra sonra üzerine rıh dökeyim derken yanlışlıkla mürekkeb hokkasını alıp dökerek bu kadar emeğini heba ettiğinde nasıl meyus ve müteessir olursa bu fermanın akabinde bu duanın okunuşu dahi öyle oldu.
Ferman okunduktan sonra hocalardan biri namaz kılarken mehmed paşazade said bey ”ne kılıyorsun hoca efendi? Ferman okundu görmedin mi? Teba-i gayri müslime ile beraber olacağız” dediği kaymakam paşaya ihbar olunmakla pür hiddet olarak said beyi huzuruna celb ile ”Senin ağzını yırtarım!” diye tekdir ve ihafe edince ayağına kapanıp isti’fa-i kusur etmesinden başka kaymakam paşanın kaynı olan besim beyin konağına varıp tevbe ve istiğfar ederek sakal bırakmıştı.
Elhasıl, bu ıslahat fermanından dolayı millet-i islamiye dilgîr olarak vükela-i hazıra’yı fasl u mezemmet eder oldular.Hatta bu fermanın mazbatasını, hariciye nazırı müsteşarı safvet efendinin temhir eylemediği işitilmekle beyne’n nas memduh oldu ve şeyhülislam arif efendi mevad münderecesini tervic eylemiş olduğundan inzar … makduh oldu.
Avrupalılara cemile olmak üzere onları yeni verilmiş imtiyazat sırasında dermeyan etmişlerdir. Bazıları dahi müphem suretde yazılarak avrupalılara bir vechile ve ehl-i islama diğer vechile tefsir edilirdi. Ezcümle ehl-i islamdan bazıları fuat paşaya bu ferman hükmünce bundan sonra reayadan dahi vükela olmak lazım gelecem” demeleri üzerine fuat paşa ”reayadan vükela ve vüzera olmak şöyle dursun meclis-i vala azası bile olamayacaklarına fermanın bir yerinde delil vardır ki hin-i hacetde hristiyan tebadan bazıları meclise celb ile mezakireye idhal olunacakları maddesidir. İşte bu madde onların azalıklarına sed olmak üzere fermana derc edilmiştir” diye cevab verdi.
Ferman-ı mezkurun mevad-ı münderecesi üzerine bahse girişsek pek uzar. Ondan sarf-ı nazar edelim. Şayet ki bazı mevad üzerine izahat istenilirse verebiliri. Şimdi tatvil-i kelama hacet yoktur. Fakat bunun suret-i tanzimi hakkında reşit paşada mesmu olan bir itrazı bir vech-i ati beyan edeyim. Şöyle ki; bunun tanziminden bir sene evvel beyne’d düvel vakı olan muhaberatta yalnız hristiyan reayanın devlet-i aliyenin imtizac-ı diniyesi mezkur olup bunun dahi ahde idhal olunmaması hususunda reşit paşa tarafından ısrar olunmştu. Bu kere sulhe esas ittihaz olunan mevadın dördüncüsü hukuk-ı politikiyye dahi ilave olunmuştur ve dersaadetde düvel-i selase süferasıyla resmi meclisler akd olunarak قاللیماکی karar-ı müzakeratı zabt ile mazbata yapılıp bu ise umur-ı dahiliyeyi müteallik olunmasıyla emsalsiz bir müzakeredir. Ve Eğerki mukaddemleri dahi süfera bazı şeyler söyler ve bazı işler yapıyorlardı, ancak kaffesi mingayri resmi olup resmi suretinde bir şey vuku bulmazdı. Ve mevad-ı esasiye-i mezkure devlet-i aliyeye arz olununca şu hukuk-ı politikiye üzerine bir protesto olunmak lazımeden idi diye reşid paşa tarafından itiraz olunmuştu.
elhasıl bir ıslahat fermanı tanzimi icab-ı hal ü zamaneden olup bunu reşid paşa ve sair erbab-ı politika tasdik etmeyince oldukları haldı bazı mevad-ı münderecesinin tadili mümkün iken vükela-ı hazıre avrupaya hoş görünmek için pek doğradılar* ve tedricen vakt ü zaman ile yapılacak şeyleri defaten (bir defada) ilan ettiler. Fakat enzar-ı islamiyanda su-i tesirini izale için bazı mevad-ı mübhemesini maksadın hilafı olaraktefsir ediyorlar ve bu yolda birbirlerini dahi aldatıyorlar, diye mazuleyn vükela tarafından hedef-i itiraz olunmakta idiler.
tezakir’den.
Teşekkür ederiz. Ellerinize sağlık
Kim allah razı olsun çok işime yaradı
Bu metnin ilk sayfasındaki Metinde geçen Farsça tamlamaları, sülasi (üç harften oluşan), düzenli (cem-i salim) ve düzensiz (mükesser) çoğulları bulabilir misiniz
Metinde geçen Farsça tamlamaları, sülasi (üç harften oluşan), düzenli (cem-i salim) ve düzensiz (mükesser) çoğulları tespit edibilir misiniz.Çok acil
https://app.box.com/s/daiwx6v9k7q39h75gw3bkuoyjoiifdoh