Osmanlıca Karaçelebizate Abdülaziz Efendi Metni Çevirisi

Merhabalar sevgili Osmanlıca okurları. Bu yazıda Sizlerle Karaçelebizade Abdülaziz Efendi metni üzerinde çeviri yapacağız. Bu osmanlıca metin matbu olduğu için oldukça kolay bir şekilde okuyabilir hem de çevirisini yapabilirsiniz. Ben biraz acele ile çeviri yaptım. Bu çevirimde yanlışlık olduğunu düşündüğünüz kelimeler varsa bunları yorum olarak yazmanızı rica ederim.

Günümüz Türkçesiyle
(Günümüz Türkçesine çevirisinde transkripsiyon harflerine dikkat edilmemiştir.)
Sultan İbrahim devrinin semmur ve anber mücadeleleriyle geçen siyasi hayatı bir çok simaların tezahürüne sebeb oldu. Bu simalar içinde haris ve riyakar, merd ve vatanperver mücahid ve hamiyyetli insanlar gürüldüğü ilmen temeyyüz etmiş recalinde siyasi hayata karıştıkları görüldü. Bu simaların en mühimlerinden biri de hiç şüphesiz Karaçelebizade Abdulaziz Efendi idi.
Abdulaziz Efendi Türklüğe hizmet eden en eski ve en muteber bir ailedendir. Cedidi Mevlana Hüsameddin, Fatih devri vüzerasından Sadrazam Kirmani Mehmet Paşanın biraderi ve Kemal paşazadenin şeriki idi. Taşupirlizade’nin rivayetine göre de kölesi idi.
Mevlana Hüsameddin ‘ali ve fazlı ile temeyyüz etmiş idi. Çelebi Sultan Mehmet devri allamesinden şerh hidayeye ve haşiye yazan Niğdeli Kara Yakub’un damadı idi. Devrinden umumen diyar-ı Karaman hakim-i pakize nihadi, olan bu zat dokuz yüz yirmide vefat etmiştir.

Hüsameddin Efendi’nin oğlu Mehmed Hicrî Efendi idi. Hicrî Efendi, babasının
Kara Yakub âilesine intisâbından dolayı Karaçelebi unvânını aldı. Bu târîhden iʻtibâren
tekmîl âile bu nâm ile anıldı. Mehmed Hicrî Efendi oğluna babasının adını, Hüseyin
Hüsameddin koydu. Hüsameddin Efendi de, bütün âile gibi ulemâ mesleğinde, müteaddid
kadılıklarda, ilmen temeyyüz etdi. Mesâil-i fıkhiyyede ihtisâs sâhibi olan bu zât,
Bursa’daki çiftliğinde altmış yedi yaşında füc’eten vefât etdiği zaman iki oğlu kalmışdı:
Biri Mehmed, diğeri de Abdülaziz Eefendi idi.

Hüsameddin Efendi vefât etdiği zaman (1007) küçük Karaçelebizâde altı yaşında
idi. Şu hâlde târîh-i tevellüdü [H.] 1001 olmak lâzım gelir. Karaçelebizâde’nin kardeşi
Mehmed Efendi o esnâda otuz yedi yaşında idi. Çivizâde’den tahsîl-i ulûm etmiş, o târîhde
sahna vâsıl olmuşdu. Karaçelebizâde kardeşinin elinde terbiye edildi. Âilesinin mesleğine
sâlik oldu.

Medreselerde “kāide-i muʻtebere üzre” tahsîl-i maʻrifet eyledikden sonra, evvelâ
Mekke, daha sonra otuz altı yaşında İstanbul kadısı oldu (1043).

Aziz Efendi’nin İstanbul kadılığı esnâsında İstanbul’da yağ bulunmaz olmuşdu.
Murâd-ı râbiʻ bu kâhtın esbâbını araşdırdı. Nihâyet “kādî-i İstanbul’un narh husûsunda
olan şiddeti sebebdür, deyü gûş-ı hümâyûna irdükde” derhâl Bostancıbaşı doçeye hatt-ı
hümâyûn gönderdi, katʻî bir emir verdi:
“İstanbul kadısını deryâya çıkarıp adalardan birinde boğup deryâya bırağa”.

Doçe hatt-ı hümâyûnu alır almaz, Abdülaziz Efendi’yi bir kayığa bindirdi, Büyük
Ada’ya doğru açıldı. Bayram Paşa, Abdülaziz Efendi hakkında şefâat etdi; afvı için [yeni]
bir hatt[-ı hümâyûn] alarak arkasından koşdurdu.
Başka çevirilerde görüşmek dileğiyle. Yorumlarınız daha fazlasını yapmak için bizleri motive ediyor. Lütfen yorum yapınız.