Okuyorum: Yüzüncü Ad

Okuyorum başlığında okuduğum kitaplardan kısa notlar ve yorumlar paylaştığımı artık biliyorsunuz. Uzun zamandır kitaplığımda bekleyen bir kitaptı Yüzüncü Ad. Amin Maalouf’un kitabını dilimize Samih Rıfat kazandırmış. 

Elimdeki kitap 2001 baskısı. Sahaftan aldım. Sahaf dolaşmayı eski baskı kitapları çok severim. Kağıt kokusu bile çok daha güzel geliyor. Sanki demlenmiş gibi bir koku.

Kitap elinin ulaşamayacağı hiçbir şeye göz dikmeyen dinginlik içinde yaşayan bir adamın Baldassare’ın hikayesini kendi ağzından anlatıyor. 

Kahramanımız kitap, antik yontucuk, cam eşya gibi antika eşyalar satan, babadan kalma bir mağaza işletmektedir. 

Bir gün bir tüccar gelir ve bir kitabi sorar o kitabin gerçekte var olamayacağını anlatır. Tüccar ikna olmaz ama çaresiz gitmek zorundadır. O tüccar geldikten sonra her gün o kitabi soranlar gelir kitabın adı “Yüzüncü Ad” Ebu Mahir el Mazandarani tarafından yazılmıştır. Kitaba göre 1666 yılında kıyamet kopacaktır. Kitap kıyameti durduracağına inananlar tarafından aranmaktadır. “Karmel papazı, Tebrizli bir simyager, bir Osmanlı Paşası, Taberiyeli bir kabalacı…” hepsi de bu kitabı aramaktadır.

O tüccar geldikten sonra her gün canavar yılı ve o sayıyı soranlar gelir. Tüccarın gelişi “tuhaf bir ziyaretçiler geçidinin” başlamasına sebep olur. Kitabı arayanlar, o kitabın adının anıldığı kitaplara bile çok yüksek miktarlar ödeyerek satın alırlar. Baldassare’ın neredeyse bütün geçimini insanların bu hastalıklı merakları sağlamaya başlar.

“Zamanın deliklerine kapılacak adam değilim ben çevrem çalkalanırsa da aklıma korumayı bilirim” syf 19

“İçimde akılla çılgınlığı karşı karşıya getiren dövüşte İkincisi sayı yapıyor her zaman. Akıl karşı çıkıyor, alaycı alaycı sırıtıyor, inat ediyor, direniyor; benimse bu karşılaşmayı, biraz geri çekilerek izlemeye yetecek kadar bilincim var hâlâ. Ama işte tam da bu bilinç kalıntısı, çılgınlığın beni de ele geçirmeye başladığını kabul etmeye zorluyor. Günün birinde, böyle süregiderse, buna benzer tümceler yazabilecek durumda olmayacağım artık. Belki de gelip karıştıracağım bu sayfaları, şimdi yazdıklarımı silmek için. Bugün çılgınlık dediğim, inancım haline gelmiş olacak. Bu kişiyi, bu Baldassare’yi, günün birinde varolursa eğer -Tanrı korusun!- lanetliyorum, küçümsüyorum, kargışlıyorum, elimde kalan tüm zekâ ve onurumla.”

Yazar o zamanlar kitabın peşine düşeceğinden habersiz.

Kahramanımızın iki yeğeni var Habib ve Cabir. Habib serseri ve çapkınlık peşinde ele avuca sığmaz yeğeni. Cabir ise okumaya araştırmaya kitaba meraklı. Câbir’i yardım için yanına alır. Habib’i o sırada yoldan geçen bir kız heyecanlandırırken, Cabir’i ise defalarca okuduğu bir kitaptan anlar gibi olduğu bir konuda başka bir kitaptan onu destekleyici bir fikir bulması heyecanlandırır.

Kıyamet işaretleri bulmaya Cabir de başlar. Bu dayı Baldassare’nin canını sıkar. Ona göre ” İnsan işaret ararsa, bulur. … Aşikar işaretler, anlamlı işaretler, şaşırtıcı işaretler, kanıtlamak istediğin her şey doğrulanır sonunda; ve en az bir o kadarını da tersini kanıtlamak istersen bulursun ben deli miyim.” syf 21

İdris isminde pejmurda kıyafetli yoksul bir adam az paraya kiraladığı küçük kulubesinde yaşamaktadır. Bir gün kahramanımıza bir kitap getirir bunu sat der. Kahramanımız da İdris’in işine yarayacak kadar para verir sattım diye oysa onu bir müşterisine hediye etmiştir. Sırf fakire yardım olsun diye satmış gibi yapar. Sonra İdris başka bir kitap daha getirir. Baldassare içinden başka bir kitap satmamı isteyecek yine diye düşünürken İdris bunu sana hediye ediyorum der.

Kitap herkesin peşine düştüğü “Yüzüncü Ad” dan başkası değildir. Kahramanımız heyecanla onu alıp incelemeye götürür. Cabir’den gizleyerek çünkü yeğeni de o kitabı duymuştur. bendelimiyim

Baldassare gelen bir şovalyeye çok yüksek (ev alınabilecek kadar) bir paraya kitabı bir tüccar refleksiyle satıverir. Sonra yaptığından pişman olup kitabın peşine düşer.

Macera böyle başlıyor. Size başlangıcını özetlemeye çalıştım umarım bendelimiyim okurlarını bezdirecek bir şey yapmamışımdır.

Eğer isterseniz vikipedi’de şöyle özetlenmiş.

Doğu’da yaşayan son Cenevizliler’den olan Baldasarre Embriaco, 1665’te yaşadığı yer olan Lübnan’nın Cübeyl kentinden kaybettiği bir kitabı bulmak için yollara düşer.

İncil’e göre ertesi yıl, yani 1666 yılı dünyanın sonu olacaktı.Bu sonu engelleyecek tek şey Allah’ın var olduğuna inanılan “Yüzüncü Ad”ıydı.Ünlü Bağdat’lı yazar Ebu Mahir el-Mazandarani tarafından yazılmış ve kimselerin görmediği bir kitapta bu adın yazıldığı dedikoduları dolaşmaktadır. Adı geçen kitap yedi sekiz yıl önce Cübeyl’e sığınmış yaşlı ve yoksul bir Müslüman olan Hacı İdris tarafından Baldassare’a armağan edilir. Ancak, yaşlı adam kitabı Baldassare’a verdikten hemen sonra ölür.

Baldassare ise kitabı okumaya fırsat bulamadan, İstanbul’a giderken alışveriş amacıyla Cübeyl’e uğrayan Fransa Sarayı görevlisi Şövalye Hugues de Marmontel’e çok yüksek bir fiyatla satmak zorunda kalır. Kitabı satmanın pişmanlığını yaşarken yanında çalışan ve uzun süredir Canavarın Yılı ile ilgili konuları araştıran yeğeni Cabir’nin de ısrarıyla kitabın peşinden yola koyulurlar.

Yolculuğa yeğenleri Cabir ve Habib, ayrıca yardımcısı Hatem ile birlikte çıkar. Yanlarına birkaç durak sonra kocasının ölümünü onaylatmak peşinde olan kasabanın dulu ve Baldasarre’nin gençlik aşkı olan Marta’da katılır. Baldasarre bu yolculuk sırasında İstanbul’dan Londra’ya, Ege Adaları’ndan, Ceneviz’e, İzmir’den Konya’ya, Amsterdam’dan Lizbon’a bir koşuşturma içerisine girecekti. Bu koşuşturma içerisinde İzmir’deki Sabetay Sevi ayaklanmasına, 1666 yılında Büyük Londra Yangını’na, Hollanda-İngiltere Savaşları’na ve Konya’da veba salgınına tanık olacaktır.

Dünyayı ve Baldassare’yi kurtarabilecek tek şey, Yüzüncü Ad kimselerin görmediği bir yazma kitap ve bu kitapta açıklandığı söylenen bir ad: Allah’ın Kuran’da anılan doksan dokuz adının, sıradan ölümlülere bildirilmemiş olan Yüzüncüsü Tanrı’nın gizli ve yüze adı. Yüzüncü Ad.

Doğu’daki son Cenevizlilerden, antika tüccarı Baldassare Embriaco, 1665 yılı sonlarında, soyunun yüzyıllardır yaşadığı Lübnan’dan yollara düşer. Ertesi yıl, İncil’e göre “Canavar’ın Yılı”dır. Kimilerine göre düpedüz Mahşer: Kan, ateş, yıkım ve her şeyin sonu… Zamanın sonu!

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

2 Cevaplar

  1. DylanDaisy1 dedi ki:

    Çok güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler. Okumak isteyip de ertelediğim kitaplardandı.

  2. bendelimiyim dedi ki:

    “Ne tuhaf bir zaman bu bizimkisi ki iyilik, kötülüğün yaldızları altında saklanmak zorunda kalıyor” 189

    “”Her şeyin keyfe göre yönetildiği bir dünyada neden yalnızca ben, yasaları çiğnediğim için suçluluk duymalıyım? Neden yalnızca ben, pişmanlık çekmeliyim?
    Bir gün artık saçma sapan düşüncelere kapılmadan adaletsiz olmayı öğrenmeliyim.” 186

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com