Okuyorum: Kafamda Bir Tuhaflık – Orhan Pamuk
Orhan Pamuk’un son kitabı Kafamda Bir Tuhaflık okunmaz mı hiç? Kitabı elimden geldiğince tanıtmaya çalışacağım. Yer yer özetleyebilir ve filmin devamını anlatan adam durumuna düşebilirim. Sizi uyarıyorum yazıyı okumadan önce bunları bilmenizde fayda var. Ancak şunu biliyorum ki bir eserin özeti ya da onun hakkındaki bilgi asla edebiyat eserinin kendisiyle boy ölçüşemez. Asla aynı tadı alamazsınız. Edebiyat severler bilir. Özetini de tahlilini de okusanız edebiyat eserini okumak için can atarsınız.
Önceki paragrafta son kitabı dedim. Belki bu yazıyı siz okurken son kitabı bu olmayacak başka kitaplar da yayınlayacak. Düz yazı ve şiir arasındaki fark bu olmalı. Düz yazı bayatlayabilir. Ancak şiir daha uzun yaşar. Düz yazı günceldir ve her şeye dairdir. Şiir ise kişiseldir. Tabi bütün bunlar başka bir yazının konusu olmak üzere tam buraya çivileniyor.
Kafamda Bir Tuhaflık, 17 Haziran 1982 Perşembe diye başlıyor. Mevlüt İle Rayiha başlığı altında Kız kaçırmak ne zor iş alt başlığı ile başlıyor eser. İlk cümle “Bu, boza ve yoğurt satıcısı Mevlüt Karataş’ın hayatının ve hayallerinin hikayesi” yazar hikayeyi anlatıcı bakış açısıyla ele alıyor. İlk sayfada kahramanımızın fiziksel özelliklerini buluyoruz. “Kahramanımız mevlüt uzun boylu, sağlam ama zarif yapılı, iyi görünüşlüydü. Kadınlarda şevkat uyandıran çocuksu bir yüzü kumral saçları, dikkatli ve zeki bakışları vardı. Kırkından sonra bile yüzünün çocuksu olmasını ve kadınların onu güzel bulmasını” arada bir okurlarına hatırlatacağını söylüyor. Buradan anlıyoruz ki kahramanımız Mevlüt Karataş şu anda kırkını geçmiş durumda. Ancak hikaye anlatıcısı bize Amcasının oğlu Korkut’un kız kardeşi Rayiha’yı kaçırmasını yani seneler önceki olayları anlatacak.
Yağmur, köy çeşmesi, pikap, gece yarısı, köpek havlamaları, hepsini hissediyorsunuz. Kız kaçırırken kahramanla birlikte siz de heyecanlanıyorsunuz. Nobel ödüllü bir yazarın üslubunun ne denli güzel olduğunu övmeme gerek yok artık. Bu arada kız kaçırma bölümü Konya, Beyşehir’de geçiyor. Yazar bunu ilk sayfada belirtmiş.
Süleyman kamyonet ile Mevlüt ve Rayiha’nın kaçmasına yardım eder. Onları Akşehir Tren İstasyonuna bırakır. Süleyman bu işin ortağı olduğu için korkmaktadır. Başını belaya sokma pahasına yardım etmiştir. Süleyman onları bırakır ve uzaklaşır. Tren garına girerler burası ışıl ışıl floresanlarla aydınlatılmıştır. Mevlüt burada gece yarısı bir türlü tam olarak göremediği Rayiha’nın yüzünü burada tam olarak görür. Ama “Amcasının büyük oğlu Korkut’un düğününde gördüğü kız değildi bu. Onun yanındaki ablasıydı. Mevlut’a düğünde güzel kızı göstermişler, yerine ablayı yollamışlardı.” Mevlüt aldatılmıştır. Utanç duyar. Adının Rayiha olduğuna bile emin olamadığı kızın yüzüne bakamaz. Rayiha kimdi? Mektuplar yazdığı kişi yoksa ablası mıydı? Yoksa küçük kardeşin adını Rayiha diye söyleyip kandırmışlar mıydı? ortada bir hata vardı. “Aklı kendiliğinden, sürekli olarak, bu kötü duruma yol açan geçmişteki hatasını araştırıyordu” Mektupları yazarken hayal ettiği küçük kardeşti. Ama şimdi büyük kardeşi kaçırmıştı. “Rayihanın yanına otururken ona bir kere daha baktı. Hayır onu dört yıl önce düğünde uzaktan bile gördüğünü hatırlamıyordu.” Mevlüt aldatılmıştı.
Kitabın ilk sayfasında yer alan “Büyük dururken küçüğü kocaya vermek pek âdet değildir.” (Şinasi, Şair Evlenmesi) cümleyi ilk 20 sayfada daha net anlıyoruz. İlk bölüm biterken “Rayihanın kısa hayatı boyunca” ifadesi bize gelecek olaylar hakkında ipucu veriyor. Bölüm biterken heyecanımızı diri tutmamızı sağlıyor.
Yazar yine bu kitabında da ustalıkla sizi kitabın içine çekmeyi başarıyor. Her bölümünü içer gibi okuyacağınız bir kitap.
“Ama İstanbul bir köy değildi. Şehirde tanımadığı bir kadını takip ettiğini sandığın kişi, aslında Mevlut gibi kafasında önemli düşünceler taşıyan ve ileride büyük işler başaracak biri de çıkabilirdi İnsan şehirde kalabalık içinde yalnız olabilirdi ve şehri şehir yapan şey de zaten kalabalık içinde insanın kafasındaki tuhaflığı saklayabilme imkânıydı.”
Mevlüt kaderine razı olur. Rayiha ile mutlu bir evlilik hayatı yaşar. Yoğur satmaya devam eder. Çocukları olur. Büfe işletir. Kitap oldukça akıcı bir şekilde devam eder. Kitabı sonuna kadar anlatıp merakınızı baltalamak istemediğim için burada bırakmak durumundayım. Ancak kısacık bir ipucu vereyim mektupların gerçek sahibinin kim olduğu ilerde ortaya çıkacak. Mutlu okumalar. Kahveli instagram fotoğrafı paylaşmayın. Bu kitaba ayran daha uygun gider.
Okumaktan yazmaya fırsat kalmadı. Yazının devamını yazacağıma söz vermiş gibi olmuş ama malesef artık bu yazıya devam etmeyeceğim. Devam etmek isterseniz yorumlardan siz devam edebilirsiniz. İlginize teşekkürler. Mutlu okumalar.