Deliye her “dün” bayram

Nihayet yorucu yolculuktan sonra

ve bayramdan sonra

ve hatta sonradan sonra

sonraki günkü ders için hemen bayram ertesi gelmiş bulunduğum Eskişehir’deyim.

Ev Arkadaşım Osman daha gelmemiş memleketinden. Can sıkıntısından ve evdeki sessizliği bozmak niyetimden Geniş Aile dizisini açtım internetten. Sesini izliyorum yazı yazarken. Tüpe koyduğuym çaydanlığın fon müziği gibi fokurtusu gelirken mutfaktan, üşüyen parmaklarım geziniyor klayenin teninde…

Dördüncü Tekil Şahsın Ağzından anlattığım hayatımın bir kesiti bu okuduklarınız. Bayram güzel geçti. Yalnızlığını yanındakilerle paylaşacak kadar çoğul eki bulabilenler için. Bayram mesajları geldi dostlardan. Yine köyüme, ta torosların dibine, şehre; en çok da gsm şebekelerine uzak ısparta konya antalya kırığı bir köye Yeşilbağ Köyü’me gittik. Orada uzakta olan köyü görmeye hala bizim mi bakmaya gittik.

Bizim değildi. Hele benim hiç değildi köyüm.

Dedem vefat ettiği zamandan beri sanki bütün ahali vefat etmiş de yıkık terkediliş boş evlerin köyü gibi olmuştu canım köy. Tasarlayalım.net dedemin vefatı üzerine yazdığım “bir vivaldi sancısı” başlıklı yazımı çaldığı geldi şimdi aklımın orta yerine. Bu yazıyı da çalar mıydı acaba. Neyse konunun kıyılarından fazla uzaklaşmadan devam edelim sohbetimize.

Çocukluğumun geçtiği yerlerde bir parçam vardı hala. O ağaçlara tırmanan, koşup atlayan çocuk sanki hala sürekli bir devinim içinde devamlı olarak ağaçlara tırmanıyor. Duvarlardan atlıyor çamurlu yollarda koşuyordu. Yola baktım, ağaçlara baktım, duvarlara baktım. Asla eskisi gibi olamayacağım çocukluk halimi gördüm, ona el salladım.

Ve en çok da bayramlar güzeldi ben çocukken. El öperdik harçlık beklemeden, harçlık gelirdi yine de elleri öpmeyi beklemeden.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com