Bu işte bir yazı var

Herkesin başkalarından ayrılan bir hevesi vardır. Benimki bir daktilo idi. Daha doğrusu “yazı” idi. A4 sayfasına yakından bakarak harflerin beyaz kağıdın üzerindeki duruşunu bile severdim. Yazı yazmayı çok seviyordum. Yazı yazıyordum ama bütüncül anlatıma sahip metinler ortaya koyduğum falan yoktu. Sadece harflerin yan yana duruşunu seviyordum. Kağıdın kokusunu mürekkebin kağıtta bıraktığı şekli seviyordum. Önce cümlelerimi yazıyor aradan zaman geçtikten sonra kendi sesimle okuyordum. Zaman yolculuğu gibi geçmiş günlerden şimdiye sesleniyordum.

Yanılmıyorsam lisedeydim. Evet lisedeydim çünkü babamın iş yerine yakın bir lisede okuyordum. Bir gün iş çıkışı babamla bana daktilo almaya gitmiştik. Nasıl ikna etmiştim hatırlamıyorum ama iş yerinin bir arka caddesi üzerinde bir antikacıdan bana bir daktilo alınmıştı. Daktilo Q klavyeliydi. Hatta Türkçe harflerin bazıları yoktu. Alırken o kadar heyecanlıydım ki eve götürene ve ilk cümlelerimi yazmaya başlayana kadar fark etmemiştim bile. Nedense onu değiştirmek aklıma bile gelmedi. “I” harfini “i” ile yazsam bile anlaşılıyordu ne demek istediğim. “ğ” harfi hiç yoktu. Tırnak işaretini “g” harfi üzerine vurarak oluşturuyordum.

daktilo görseli pixabay’dan alınmıştır.

Daktilo çıtırtısı ile inletiyordum evi. Neyse ki her çocuğun sahip olmadığı ayrı oda imkanına sahiptim. Büyük bir romancı olduğumu hayal ediyordum. Romancı olduğumu hayal etme sebebim sadece roman kitaplarının daha hacimli olması idi. Yoksa düzyazı bile fazla yazamıyordum. Çoğunlukla şiir yazıyordum. Daktilomla ilk yaptığım o fazla çocuksu lirizmle yazdığım şiirlerimi temize çekmek oldu. Belirli bir yazma amacım olmadan hoşuma gidiyordu daktilonun tuşlarına basmak, harflerin yan yana dizilişi… Tuşların çıtırtısı, çakıl taşları üzerinden yürüyen berrak sular gibi huzur veriyor. Şöminede yanan ateş gibi dingin bir huzur…

Aradan yıllar geçti. Daktilomu sattım. Yerine F klavye bir daktilo aldım. Hala durur odamda. Şimdi kitaplığım bir köşesine koyuyorum. Sanki bir kitaplık dolusu kitaptan bir kaç tanesini de kendi tuşlarıyla yazmış gibi gururla duruyor orada. Sırtına dayanmış bir kaç kitabı mağrur bir edayla sırtlanmış bakıyor bana. Tozlanmış biraz. Arada bir makine yağıyla yağlayıp temizliyorum. Makine yağı daha fazla toz yakalamasına neden oluyor. Bir çantaya koysam sıkılacak sanki. O yüzden kitaplarla sırt sırta durmasını istiyorum.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com