Değerli okuyucularım, Türk edebiyatının usta hicivcisi Aziz Nesin’in ölümsüz eseri Zübük, okunduğu dönemin çok ötesine geçen, güncelliğini koruyan bir toplumsal hiciv klasiğidir. Bu eseri sadece bir roman özeti olarak değil, aynı zamanda edebi katmanlarıyla birlikte inceleyelim.
Romanın Özü: İbrahim Zübükzâde’nin Destanı
Roman, isimsiz bir Anadolu kasabasına gelen bir yazar/gazetecinin (anlatıcı) ağzından, kasaba halkının bir ağızdan anlattığı olaylarla şekillenir. Eserin merkezinde ise kasabanın adeta bir belası haline gelmiş olan İbraam Zübükzâde karakteri yer alır.
Zübük, ne bir işi ne de düzenli bir geliri olan, ancak müthiş bir kurnazlık, yalan ve manipülasyon yeteneğine sahip bir “zibidi”dir. Onun namussuzluğu ve dolandırıcılığı, kasabanın tüm ileri gelenlerini, fakir fukarayı ve memurlarını kapsar:
- Siyasi Çıkarcılık: Zübük, en büyük gücünü, Ankara’da yüksek mevkilerde (Başvekil, vekil, müsteşar) tanıdıkları olduğu yalanından alır. Ebe Hayriye Hanım ve Tüccardan Emin Efendi gibi kişiler, Zübük’ün vekil olacağı umuduyla ya da ondan çekindikleri için ona rüşvet vermeye, yardım etmeye zorlanır.
- İtibar Oyunu: Sabahları evinin önünden geçen hayali “Hâkim Bey”, “Kaymakam Bey” gibi resmi yetkililere sesli selamlar vererek kendi itibarını ve nüfuzunu yapay olarak yükseltir.
- Kolektif Aldatılmışlık: Kasaba halkı, alacaklılar, parti üyeleri ve hatta canını almaya gelenler (Alucan Muhtarı Sabri Ağa, Terzi Cemal, Kalaycı Kör Nuri) bile, Zübük’ün bir Ali Cengiz oyunuyla ya paralarını kaybeder ya da ona dua ederek geri döner. En çarpıcı olaylardan biri, kasabaya teftişe gelen sert Vali’yi bile kucaklayarak kendi oyununun içine çekmesidir.
- Zübüklük ve Toplum: Romanın ilerleyen bölümlerinde, Muhalif Kadir Efendi’nin üç kızı için Zübük’e umut bağlaması ve siyasi görüşünden dönmesi, kasaba halkının kendi çıkarları için ne kadar gözü kara olabildiğini gösterir.
Edebi Açıdan İnceleme:
1. Anlatım Tekniği ve Yapı
- Polifonik Anlatım (Çok Seslilik): Romanın en güçlü yönü, olayların tek bir anlatıcının süzgecinden değil, Zübük’ten şikayetçi olan farklı kasaba sakinlerinin (Kara Bela, Ebe Hayriye Hanım, Rıza Bey vb.) birbirini tamamlayan tanıklıklarıyla aktarılmasıdır. Bu yapı, Zübük’ün portresini nesnel bir anlatımla değil, halkın bakış açısıyla, yani dedikodu ve abartıyla inşa eder. Bu, olayın inandırıcılığını artırırken, aynı zamanda toplumsal ruh halini de yansıtır.
- Geleneksel Halk Hikayesi Motifi: Olay örgüsü, modern roman yapısından çok, halk hikayelerindeki gibi, anlatıcının kasabaya gelip “Destan” gibi bir karakteri (Zübük’ü) dinlemesi üzerine kuruludur. Bu, okuyucuya yabancılaşma hissi vermez, tam tersine anlatılanların coşkusuna kapılmasını sağlar.
2. Dil ve Üslup (Türk Dili ve Edebiyatı Perspektifi)
- Yerel Ağız ve Canlılık: Aziz Nesin, kasaba halkının konuşma dilini, yerel ağız özelliklerini, günlük ifadeleri ve argo kelimeleri (“Heyri”, “dürzü”, “avank”) kullanarak karakterlerin inandırıcılığını ve canlılığını artırır. Bu üslup, metne güçlü bir otantiklik ve mizahi bir tat katar.
- Mübalâğa (Aşırı Abartma): Kasaba halkının dilinde abartma (mübalâğa) sanatı yoğundur. İnsanların yaşadığı olayları ve Zübük’ün yaptıklarını anlatırken kullandıkları aşırı ifadeler (“Azrail, bu herifin canını almağa gelse, kendi canını kurtarmak için pabucunun tekini bırakır da zor kaçar”), hem gülünç hem de toplumsal çaresizliğin dışavurumudur. Anlatıcı, kasabalıların bu abartma dilini başlangıçta yadırgasa da, sonradan bu üslubun espriye dayalı anlatım gücünü anlar.
3. Temel Edebi Tema: Zübüklük Bir Toplum Hastalığıdır
- Sosyal Hiciv (Toplumsal Taşlama): Eser, sadece ahlaksız bir bireyi değil, ona prim veren, onun yalanlarına inanmaya hazır, fırsatçı bir toplum yapısını hedefler.
- Kolektif Sorumluluk: Romanın sonunda, yazar/anlatıcı, Zübük’ü yaratanın kasaba halkının ta kendisi olduğu sonucuna varır: “Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübügüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa; bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi.”. Bu final, eseri sadece bir dolandırıcının hikayesi olmaktan çıkarıp, bireysel ve kolektif zaaflar üzerine derin bir etik sorgulamaya dönüştürür. Zübüklük, artık sadece bir isim değil, içinde yaşadığımız sistemden nemalanmaya çalışan herkesin bir parçası olduğu bir “toplumsal hastalık”tır.
