Bu çalışma, Türk ve Fars edebiyatlarında derin izler bırakmış olan peygamber kıssalarını, tarihi anlatımın ötesinde birer tasavvufi ve edebi mazmun kaynağı olarak incelemektedir. Edebi eserlerde bu şahsiyetler, manevi mertebelerin, mucizelerin ve beşeri duyguların (aşk, sabır, hasret) yüceltilmiş simgeleri olarak yer alır. Metin, mevcut bilgileri koruyarak edebi ve İslami kaynaklardan gelen detaylarla genişletilmiştir.
1. Ulu’l-Azm Peygamberler ve Evrensel Misyonları
1.1. Nûr-i Muhammedi: Yaratılışın Gayesi (Hz. Muhammed, SAV)
Edebî metinlerde Hz. Muhammed (SAV), sadece bir rehber değil, aynı zamanda Nûr-i Muhammedi (yaratılışın ilk ve en kâmil tecellisi) ve Fahr-i Kâinat (kâinatın övüncü) olarak yüceltilir. O, Allah’ın en sevgili kulu (Mahbûbullâh) unvanını taşır ve varlığının, “gizli bir hazine” olan Allah’ın ortaya çıkma arzusunun ilk tecellisi olduğuna inanılır.
Genişletilmiş Edebi Motifler ve Mucizeler:
- İrhasatlar ve Evrensel Dönüşüm: O’nun doğumu (mevlid), sıradan bir olay değil, kâinatı yeniden tanzim eden ilahi bir kudretin başlangıcıdır. Doğduğu gece Nuşiveran’ın Medayin’deki Tâk-ı Kisra‘sının on dört burcunun yıkılması, Mecusilerin bin yıldır yanan kutsal ateşinin sönmesi, Sâve Gölü‘nün kuruması gibi olaylar, O’nun gelişiyle yanlış inançların ve zulmün sona ereceğinin sembolü olarak görülür.
- Hâtem-i Nübüvvet ve Gölgesizlik: Vücudundaki Hâtem-i Nübüvvet (Peygamberlik Mührü), onun son peygamber olduğunun fiziki kanıtıdır. Gölgesinin yere düşmemesi ise, O’nun maddeden çok nûr vasfına sahip olduğunun kabulüdür. Güneş altında gezerken beyaz bir bulutun başının üstünde sürekli dolaşması (Gımâme), ilahi bir koruma altında olduğunu gösterir.
- Mağara ve Güvercin/Örümcek: Mekke’den Medine’ye hicret sırasında Hz. Ebubekir ile Sevr Mağarası’na sığınması ve mağaranın girişine hemen bir örümceğin ağ örmesi ve bir güvercinin yuva yapıp yumurtlaması olayı, tevekkül ve ilahi himayenin en güçlü timsalidir.
- Şakk-ı Kamer (Ay’ın Yarılması): Kureyş müşriklerinin inatla mucize istemesi üzerine parmağıyla işaret ederek Ay’ı ikiye bölmesi, Kur’an’da da geçen büyük bir mucizedir. Divan şairleri, sevgilinin yüzünün güzelliğini bu mucize ile karşılaştırır:Gül yanağın görse n’ola olsa iki pâre kamerSana göstermiş o ruhsârını kim yarıldı ay.
1.2. Halilullah ve Tevhid (Hz. İbrahim)
Hz. İbrahim, “Halilullah” (Allah’ın Dostu) unvanını taşıyan, tevhid inancının en büyük temsilcilerinden ve üç büyük dinin atası (Ebü’l-Enbiyâ) sayılan ulu’l-azm peygamberlerdendir.
- Putlarla Mücadele: Amcası Âzer‘in putlarını kırması, onun akılcı bir meydan okuma ve tevhid inancının tesisi yolunda kararlılığını gösterir.
- Ateşe Atılması ve Gül Bahçesi: Bâbil hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atılması, Nemrut’un zulmünün büyüklüğünü simgeler. Ancak Allah’ın emriyle ateşin “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selametli ol!” demesi üzerine ateşin yemyeşil bir çimenlik ve gül bahçesine dönüşmesi, ilahi aşkın gücünü gösteren en büyük mucizelerdendir. Edebiyatta aşığın kalbi, bu ateşe benzetilir.
- Kurban ve Teslimiyet: Allah’ın, oğlu İsmail’i kurban etmesini istemesi, İbrahim’in koşulsuz teslimiyetinin (teslîmiyyet-i külliyye) en büyük göstergesidir ve Kurban Bayramı’nın temelini oluşturur.
1.3. Kelimullah ve Zalime İhtar (Hz. Musa)
Hz. Musa, Allah ile doğrudan konuşma şerefine nail olduğu için “Kelimullah” unvanını alan ve kendisine Tevrat‘ın indirildiği peygamberdir.
- Doğumu ve Firavun’un Sarayı: Firavun’un zulmüne karşı annesinin onu sandık içinde Nil’e bırakması ve bizzat Firavun’un eşi Asiye tarafından bulunup sarayda büyümesi, ilahi tedbirin en çarpıcı örneğidir.
- Mucizeler: Asasının ejderhaya dönüşmesi ve sihirbazların oyununu bozması, hakikatin üstünlüğünü kanıtlar. Yed-i beyzâ (ışık saçan el) ve asasını kayaya vurarak on iki pınar akıtması, onun mucizeleridir.
- Kızıldeniz ve Firavun: Kavmini kurtarmak için asasını vurunca Kızıldeniz’in yarılarak onlara yol vermesi, ardından Firavun ve ordusunun suların kapanmasıyla boğulması, zulmün kaçınılmaz sonunu gösteren destansı bir kıssadır.
1.4. Tufan ve İkinci Başlangıç (Hz. Nuh)
Hz. Nuh, kavmini 950 yıl boyunca imana davet etmiş ancak inananların az olması üzerine Tufan peygamberi olmuştur.
- Sabır ve Gemi: Uzun tebliği ve sabrı ile tanınır. İlahi emirle bir gemi yapması ve her canlıdan birer çift alması, kıyametten kurtuluşun ve insanlığın ikinci başlangıcının sembolüdür.
- Cûdî Dağı: Tufan sonrası geminin Cûdî Dağı’nın tepesine oturması, suların çekilmesi ve insanoğlunun onun üç oğlu (Ham, Sam ve Yafes) ile eşlerinden yeniden türemesi, Nuh’u gemicilerin piri olarak da anılmasını sağlamıştır.
2. İmtihan, Hasret ve Güzellik Timsalleri
2.1. Hüzün ve Hasret Babası (Hz. Yakûb)
Hz. Yakûb, İsrail (Tanrıkulu) adını alan ilk peygamberdir. Onun soyundan gelenler Beniisrail olarak adlandırılır. Kıssası, edebiyata oğul hasreti çeken dertli babanın sembolü olarak geçmiştir.
- Kör Eden Hasret: On bir oğlunun, küçük kardeşi Yûsuf’u kıskanıp kuyuya atması ve ölüm haberini getirmesi üzerine duyduğu derin üzüntüden dolayı gözleri kapanmış (kör olmuş), evi Beytü’l-Ahzân (Hüzünler Evi) olarak anılmıştır. Ancak bu hüzün, Allah’a olan tevekkülle (teslimiyetle) karışmıştır.
- Gömlek ve Vuslat: Yûsuf’un gömleğinin ona gönderilip gözlerine sürülmesiyle açılması, vuslatın ve ilahi şifanın hasreti nasıl bitirebileceğinin sembolüdür.
2.2. Cemâl ve İffet Timsali (Hz. Yûsuf)
Edebiyatta erkek güzeli timsali olan Hz. Yûsuf’un kıssası, “Ahsenü’l-Kasas” (Kıssaların En Güzeli) olarak anılır.
- Kuyu ve Zindan: Kardeşlerinin kıskançlığıyla kuyuya atılması, köle olarak satılması ve Mısır Azizi’nin karısı Züleyha‘nın ona olan şiddetli aşkına karşılık iffetini koruması nedeniyle haksız yere zindana atılması, onun imtihanlarla kemâle ermesinin aşamalarıdır.
- Züleyha’nın Aşkı: Züleyha’nın aşkı, edebi eserlerde beşeri aşktan (mecaz) ilahi aşka (hakikat) dönüşen arayışın sembolü olarak yorumlanır.
- Rüya ve İdarecilik: Meşhur rüya yorumu yeteneği sayesinde Mısır’a “aziz” (yönetici) olması, onun ilahi bilgeliğinin dünyevi otoriteye dönüşmesidir.
2.3. Sabır ve Şükür Kahramanı (Hz. Eyüp)
Hz. Eyüp, edebiyata mutlak sabır, şükür ve rıza (kadere teslimiyet) timsali olarak eşsiz bir yere sahiptir. Allah tarafından malı, evlatları ve sağlığıyla sınanmıştır.
- Sabr-ı Eyyûbî: Korkunç bir hastalığa yakalanmasına, hatta vücudundaki kurtları bile rızık sahibi olarak görmesine rağmen isyan etmemesi, Rıza Makamı’nın en yüce örneğidir. O’nun sabrı, Divan şairleri için zorluklara dayanmanın en büyük ölçütüdür.
- İlahi Şifa: Sabrının ve imanının mükâfatı olarak, Allah’ın emriyle ayağını yere vurmasıyla çıkan suyla yıkanarak iyileşmiş; sağlığını, malını ve evlatlarını geri almıştır.
2.4. Güzel Ses ve Zırh Sanatı (Hz. Dâvûd)
Kitap sahibi İsrailoğlu peygamberlerinden olan Hz. Dâvûd, kendisine Zebur’un indirildiği, aynı zamanda güçlü bir hükümdardır.
- Mezâmir ve Güzel Ses: Dâvûd’un Zebur okuduğunda, sadece kuşların değil, dağların bile yankılandığı rivayet edilir. Edebiyatta güzel sesin (lahn-ı Dâvûdî) ve ilahi aşkın nağmelerinin timsali olarak geçer.
- Zırh Sanatı: Demiri elinde yumuşatıp zırh yapması, onun kuvvet ve sanat sembolü olmasını sağlar.
2.5. Evrensel Hakimiyet (Hz. Süleyman)
Hz. Süleyman, Davud’un oğludur. Gelmiş hükümdar ve peygamberlerin en zengini, şatafatlısı ve en nüfuzlusu sayılır.
- Kudretin Alametleri: Kuşların, cinlerin ve perilerin dillerinden anlaması (Mantik-ut-Tayr) ve onlara hükmetmesi, onun evrensel otoritesini gösterir. Rüzgâr da onun emrinde olup, onu istediği yere taşıyan bir bineği olmuştur.
- Mühür ve Belkıs: Üzerinde İsm-i Celâl yazılı olan mühürlü yüzüğü, onun bütün gücünün kaynağıdır. Saba Melikesi Belkıs ile olan macerası ve veziri Âsaf‘ın ilahi nüfuzu, bu kıssayı meşhur kılmıştır.
- Karınca ile Konuşma: Bir karınca ile konuşacak kadar alçak gönüllü olması, onun sadece insanlara değil, tüm mahlukata karşı gösterdiği şefkati ve tevazuyu simgeler.
2.6. Helak Olan Kavimlerin Habercisi (Hz. Lût)
İbrahim Peygamberin kardeşi olan Hz. Lût, Ken’an ili’nde (Filistin) fuhuş, isyan ve yalanın merkezi haline gelen Sodom ve Gomore halklarını doğru yola çağırmıştır.
- İlahi Ceza: Ona inanmayan bu halk, Cebrail’in kanadını yere sokarak şehirleri yerinden havaya kaldırıp tersini yüzüne getirerek helak etmesiyle cezalandırılmıştır. Bu olayın gerçekleştiği yerde Lût Gölü (Ölü Deniz) peyda olmuştur. Lût’un karısının inanmayanlardan olması ve ardına bakarak taş altında ezilmesi, inançsızlığın en yakın çevrede bile cezalandırılacağını gösterir.
3. Edebi ve Mitolojik Mazmunlar
3.1. Mitolojik Kavimler ve Helak
- Âd ve Semûd: Yemen ve Hicaz’da yaşamış iki günahkâr kavimdir. Peygamberlerle alay ettikleri ve Tanrı’ya üstünlük iddia ettikleri için, Âd şiddetli rüzgâr ile, Semûd ise gökten gelen şiddetli sesle (sayha) mahvedilmiştir. Bu kıssalar, küfrün sonunun hüsran olduğunu gösterir.
- Karun: Mûsâ Peygamberin gösterdiği İlm-i kimya ile çok zengin olmuş, ancak cimriliği yüzünden toprağa batarak mallarıyla birlikte helak olmuştur. Hasis ve pinti zenginlerin timsalidir. Ona karşılık Hâtem-i Tâi, cömertliğin ve hanedanlığın örneğidir.
- Firavun: Özellikle Musa’ya zulüm eden Mısır hükümdarıdır. Zulüm, kötülük ve kibir timsalidir.
3.2. Edebiyatın Kozmik Unsurları
- Âb-ı Hayat (Bengisu): Türkçesi Bengisu olan ve divanlarda “ab-ı beka, çeşme-i hayvan” adlarıyla geçen ölmezlik suyudur. İçenler ebedî diriliğe kavuşur. Hızır ve İlyas‘ın bu sudan içtiğine inanılır. İskender de aramış ama bulamamıştır. Divan şiirinde sevgilinin dudakları bengisu kaynağına benzetilir.
- Hızır Aleyhisselâm: Karanlıklar ülkesinde (Zulûmat) Âb-ı Hayât’ı bulup içtiği için ölmezliğe kavuşmuş, darda kalanlara yardım eden bir ermiştir. Hızır ve İlyas adlarının karışımı olan Hıdrellez, Türklerin bahar bayramıdır.
- Hümâ (Devlet Kuşu) ve Anka (Simurg): Hümâ, gölgesi kimin başına düşerse onu hükümdar yapan talih ve devlet simgesidir. Anka (Simurg) ise Kaf Dağı’nda yaşayan, 30 kuştan (si-murg) oluştuğuna inanılan ve ulaşılmazlığın/bilinmezliğin sembolü olan masal kuşudur.
- Tuba: Cennette olduğu tasarlanan, kökü havada, dal ve yaprakları aşağı sarkan, cennet köşklerini gölgelendiren bir ağaçtır. Cennetin güzelliği ve sonsuzluğunu simgeler.
- Bâbil (Bâbül): Eski çağların en bayındır başkenti. Asma Bahçeleri ilk çağın harikalarından sayılır. Büyücülük ve yıldız bakıcılığının merkezi kabul edilmiştir. Hârût ve Mârût adlı meleklerin bir kuyuya asılı olduğu rivayeti, bu şehirle ilişkilidir.
- Hârût ile Mârût: İnsanların kötülüklerine dayanamayarak Allah’ın izniyle yeryüzüne inen, ancak bir kadının (Zühre Yıldızı) tuzağına düşerek sınanmaları, beşeri hırsın ve şehvetin melekleri bile yoldan çıkarabileceğini gösterir. Ayaklarından asılı olarak Bâbil Kuyusu’nda işkence çekmeleri kıyamete kadar sürecektir.
- Türk: Fars ve Divan edebiyatında “Türk”, bazen sevgili gibi güzel, çekici, beyaz, aydınlık anlamlarına gelirken; bazen de sevgili gibi kırıcı, zalim ve yağmacı anlamlarına gelen bir mazmundur.
