Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev Mesnevisinin Özeti

Mesnevi özetleri
Divan edebiyatındaki bütün mesnevilerin özeti bu görseli gördüğünüz yazılarda mevcuttur.

Gül ü Hüsrev, XV. Yüzyılın başında, hakkında fazla bilgi olmayan Tutmacı tarafından Anadolu sahasında kaleme alınmış, İran şâiri Attar’ın aynı isimli eserinin manzum bir tercümesidir. Eski Anadolu Türkçesi döneminin özelliklerini yansıtan eser.

Rûm kayseri ülkesini adâlet ile yönetmesine rağmen oğlu olmadığı için üzgündür. Müneccimler bir gün kendisine bir oğul geleceğini haber verirler. Haremindeki câriyelerinden biri bir gün hükümdarın hoşuna gider, onunla birlikte olur ve bir müddet sonra hükümdardan hamile kalır. Kayserin karısı bunu kıskanarak kadınlarından biri câriyeye çocuğunu düşürtecek bir ilaç içirmek için yollar. Kadın durumu câriyeye anlatır ve doğan çocuğu alıp kaçırır. Gemi ile yol alır, fırtmadan kurtulup binbir güçlükle karaya çıkar, perişan olur. Günlerden bir gün Hozistan sarayının kapısına gelerek düşer kalır. O sırada saray bahçıvanı onu görür. Kadın bahçıvana çocuğun kayser oğlu olduğunu bildirip alâmet olarak saçındaki yüzüğü göstererek ölür. O gece bahçıvanın bir çocuğu dünyaya gelir ve ölür. Bahçıvan çocuğu alır, ona Hürmüz adını vererek evlat edinir. Hürmüz beş yaşma gelince mektebe gönderilir. Hozistan ülkesinin hükümdarının Behram adındaki oğlu da o sene mektebe başlar. Hürmüz on altı yaşına gelinceye kadar Behrâm’la bir arada büyür, iki delikanlı çok iyi arkadaş olurlar.

Hozistan hükümdarının Gülruh adlı güzel bir kızı vardır Gülnıh, bir gün sarayın damında gezerken Hürmüz’ü görerek âşık olur, düşüp bayılır. Âşık olduğu gencin hükümdar çocuğu olduğunu bilmeden bahçıvânın oğlu sanarak âşkının ümitsizliğine ağlar, dövünür. Gülruh’un ihtiyar bir dadısı vardır. İhtiyar dadı onun bu hâlini nazar değmesine yorar. Bir gece Gülruh sevgihsini rüyâda görür. Uyanınca dayanamayarak yalın ayak saraym damına çıkar. Dadı bu hâli görünce ona sitemler eder. Gülruh, bir gün saraym bahçesinde meclis tertip eder. Dadıyı durumu Hürmüz’e açması için iknâ etmeye çalışır. Dadı bir fırsatını bulup durumu Hürmüz’e açarsa da Hürmüz onu tersler, fakat bir gün saraym bahçesinde Gülruh’u görüp ona âşık olur. Dadıya yalvararak kendisini Gülruh’a götürmesini ister. Dadı iki âşığı gece yarısı buluşturur. İki âşık bahçe içinde buluşur. Yer, içer, eğlenirler. Bu durum günlerce devam eder.

O sırada Isfahan hükümdarı haber göndererek Gül’ü babasından ister. Gül ağlar, bu talebe itiraz eder. Babası da durumu elçiye bildirir. Buna kızan Isfahan hükümdarı bir ordu toplayarak savaşmaya gelir, iki ordu arasmda çetin bir savaş olur. Hozistan ordusu ilk gün yenilir. İkinci gün Hürmüz savaşa katılır. Hürmüz, karşısma çıkan Bihzâd adli pehlivanı ikiye biçer. Gün boyunca elli kadar pehlivan daha yenerek Isfahan ordusunu bezdirir ve geri çevirir. Bunun üzerine Hozistan hükümdarı Hürmüz’ü serasker yapar. O sırada Rûm kayseri Hozistan’a elçi göndererek vergi talep eder. Hükümdar da hediyelerle Hürmüz’ü elçi olarak kaysere gönderir. Kayser, Hürmüz’ü görünce ona yakınlıkduyar. Her ikisi de aynı anda ağlaşırlar, sonunda Hürmüz’ün kayserin oğlu Hüsrev olduğu anlaşılır. Kayser sevincinden eğlenceler tertip eder. Fakat Hüsrev Gül’ün hasretini çektiğinden bir an önce Hozistan şahma cevap götürme bahanesiyle babasmdan izin ister. Hüsrev, Hozistan’a geldiğinde şehrin yakılıp yıkıldığını, sevgilisinin kaçırıldığını görür. Isfahan hükümdarının şehri yağmaladığını öğrenince yollara düşer, ağlar. Birkaç gün sonra adamlarını ve atmı kaybederek aç ve susuz yol alır. Uykuya dalar. O şuada zenci onu bağlayarak kaleye getirir. Zenciler Hüsrev’in gözü önünde bir genci yerler. Zencinin bir kızı vardır. Kız, Hüsrev’e âşık olduğundan gece yarısı ona yiyecek getirir, bağlarını çözer. Hüsrev elli kadar zenciyi keserek, kaledeki esirleri kurtarır. Ferruh ve Bihruz adlı iki genci ve zenci kızını yamna alarak Isfahan şehrine giderler.

Hüsrev kendini şehirde usta bir hekim olarak tanıtır. Isfahan hükümdarı saraymda hasta yatan Gül’ün tedavisi için Hüsrev’i saraya davet eder. Hüsrev sevgilisini muayene eder, kendisini tamtıp olanları ona anlatır. Hükümdar, aylardır hasta olan câriyesini iyileştiren hekimi takdir eder. Hükümdar, hekimden Cihânneffûz adındaki güzel kız kardeşinin de tedavisini ister. Cihânnefrûz, ilk görüşte Hüsrev’e âşık olur ve ona Hüsnâ adındaki câriyesini hediye eder. Gül ise artık iyileştiğini ve gezme ihtiyacı için bağa gitmesine izin verilmesini hükümdara arz eder. İsteği kabul olunca da Hüsrev iki erkek arkadaşı, zenci kız, dadı. Gül ve Hüsnâ ile birlikte bir gece İsfahan’dan kaçarlar. Yolda haydutların saldırısına uğrarlar. Haydutlar zenci kız ve dadıyı öldürüp Gül ve Hüsnâ’yı kaçırırlar. Hüsrev ağlar. Geceleyin kaleye giderek Gül’ün yardımıyla içeri girerek zencileri keser kalenin hâzinelerini ele geçirirler ve birlikte Rûm ülkesine dönerler. Hüsrev günlerce Gül ile birlikte eğlenir, bahçelerde gezer, sevişir. Hüsnâ’yı hiç aramaz. Hüsnâ da Hüsrev’i kıskanarak Cihânnefrûz’a durumu anlatan bir mektup gönderir. Yollayacağı iki kişiye Gül’ü teslim edebileceğini söyler. Cihânnefrûz mektubu almca çok kıskanır, derhal Rûm ülkesine iki adam gönderir. Hüsna bir hile ile Gül’ü sandık içine koyarak adamlara teslim eder. Adamlar sandığı gemiye yüklerler. Öte yandan Hüsrev olanları öğrenince derhâl Isfahan hükümdarına bir mektup yazarak Gül’ün iâdesini ister. Red cevabı alınca da bir ordu ile İsfahan’a gigip hükümdarı öldürtür. Sarayım ararsa da Gül’ü bulamaz. Ağlayıp tekrar yollara düşer. Gemi ile Mağrib ülkesine doğru yola çıkarlar. Gemi bir adaya uğrar. Oradaki dağa çıkarak garip olaylarla karşılaşırlar. Nihayet gemi fırtınaya yakalanır. Üç gün sonra karaya çıkarlar ve yol sorarak Rûm ülkesine varırlar.

O sırada Gül sandığın içinde olduğu halde bir balıkçının ağına takılır. Balıkçı sandığı açınca onu öldü sanır. Uzun hadiselerden sonra Gül, Nişabur Sultanı Şâpûr’un sarayına düşer. Hüsrev bir orduyla gelip onu kurtarır ve Rûm ülkesine tekrar dönüp orada yaşarlar. Ancak bir zaman sonra bir av esnasında Hüsrev bir yılan tarafından sokularak ölür. Ardından onun ayrılığına dayanamayan Gül de mezarına kapanarak rûhunu teslim eder. Rûm kayseri de altı ay kadar sonra ölünce tahta Hüsrev’in Gül’den olan oğlu Cihângir geçer (Şentürk 2002: 69-71).

Başka özetlerde görüşmek dileğiyle. Yazıya yorum yaparsanız sevinirim zira ilgi görüp görmediğini sizden gelecek bildirimlerden anlayabiliyorum. Başka mesnevi özetleri paylaşma konusunda beni motive ediyor. Teşekkürler.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com