Ahmet Haşim – Başım Şiiri Tahlili

Ahmet Hâşim, 20. yüzyıl Türk şiirinin öne çıkan şairlerindendir. Bu yazımızda Ahmet Haşim‘in Başım adlı eserini incelemeye çalışacağız. Haşim’in “Başım” şiirinde baş ontolojik bir problemdir. Çirkinlik kompleksi çerçevesinde psikolojik bir probleme dönüştürülmüştür. Bu durum sanatkar üzerinde psikolojik baskı yaratmaktadır.

“Yakup Kadri’ye”

Bî-haber gövdeme gelmiş konmuş,
Müteheyyiç, mütekallis mütekallis bir baş;
Ayırır sanki bu baştan etimi
Ömr-i ehrâma muâdil bir yaş!..

Ürkerim kendi hayâlâtımdan,
Sanki kandır şakağımdan akıyor;
Bir kızıl çehrede âteş gözler
Bana güya ki içimden bakıyor!

Bu cehennemde yetişmiş kafaya
Kanlı bir lokmadır ancak mihenim,
Ah ya Rabbî, nasıl birleşti
Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?

Dişi, tırnakları geçmiş tenime
Gövdem üstünde duran ifrîtin;
Bir küçük lâhza-i ârâma feda
Bütün âlâyîşn nam ü sıytin!..

Ahmet HAŞİM

Piyale, 1926

Vezin: Feilâtün (fâilâtün) / feilâtün / feûlün (fa’lün)

Şiirin Çözümlemesi:

Ahmet Haşim’in kendini beğenmediği çirkin bulduğu hepimizce bilinen edebiyat ile ilgili olmayanlarca bile bilinen bir durumdur.  Başım şiiride bu ruh halinin şiire yansımasıdır. Şair kendi başını habersizce gelip gövdesine konmuş olarak görür. Ahmet Haşim’in yüzünde bir çıban yarası vardır. Zaten kendini güzel bulmayan bir adamın bir de yara izine ne derece kahrolacağını varın siz düşünün.

“Öznenin dış dünyaya, çevreye mal ettiği bir organını yönelimsellikle gözlemlemesi ve onun hakkında bilincinin yargıda bulunması söz konusudur. Husserl’in tespitiyle “her bilinç ediminde bir ‘nesne’yle bağlantı kurulmaktadır ya da her bilinç ediminin yöneldiği bir ‘nesne’ vardır. Her algılamada algılanan bir şey, her duyumsamada duyumsanan bir şey, her düşünmede düşünülen bir şey, her sevmede sevilen bir şey vardır. Her bir edimin yöneldiği, bağlantı kurduğu bir ‘şey’ vardır.” (Tepe 2003: 14).

Başım şiirinde şairin yöneldiği ve bağlantı kurduğu başın görünümüdür ve bu baş, hiç de olumluluk taşımaz. Nitekim şair onu, habersizce gövderisen gelen konan, yaşı binlerce eski çirkin bir objeye benzetir. Baş sanki şaire ait değil de dış dünyaya ait değersiz bir objeden farksızdır.

Kendi başından o kadar nefret eder ki şiirin devamında ürkülecek kadar çirkin olduğunu bile söyler. Şakağından adeta kan damladığını, güzel bir kızıl çehrede ateş gibi parladığını anlatır. Kan ve ateş görüntüleri ile adeta bir ifrit portresi çizer. Başını beğenmez ve bedeni ile nasıl olup da bir araya geldiğine yaradana sitem eder. Bedeni değil başını suçlu bulur. Kafasının cehennemden gelip bedenine konduğunu söyler.

Başım şiirinin genelinde Ahmet Haşim’in kendini çirkin bulma psikolojisinin izini görmekteyiz. Başını cehennemden bedenini ise cennetten gelip birleştiğini sezdirmektedir. Şair varoluş sancısı çekmektedir.

Daha fazla ve bu tahlilden daha iyi bir tahlil okumak isterseniz Ali İhsan Kolcu hocamızın Modern Türk Şiiri Tahlilleri kitabını edinmenizi tavsiye ederim. Kitapta Modern Türk Şiirinin tematik bir panoramasını bulacaksınız. Akif Paşa ile başlayan tahliller Küçük İskender’e kadar geliyor. Böylece modern türk şiirinin geniş bir panoraması sizlerle buluşuyor.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

1 Cevap

  1. EMRAH AKSU dedi ki:

    ah be AHMET HAŞİM tipten daha önemli şeyler var üzüldüm cidden 🙁

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com