Osmanlıca Leyla ile Mecnun

Bu yazıda sizlerle Süleyman Tevfik tarafından mensur olarak yazılan Leyla ile Mecnun adlı Osmanlıca eserden bir kaç sayfa paylaşacağım. Eseri birlikte okumaya çalışacağız. Önce metni sonra da günümüz alfabesine çevirilmiş halini paylaşıyorum. İyi okumalar dilerim.

Günümüz Türkçesiyle
Leyla ile Mecnun
MECNÛN TEVELLÜD EDİYOR
Bağdâd ile Basra arasındaki çölde, Şattu’l-Arab sahilinde El-Âmirî denilen bir büyük aşîret vardı. Halkının hemân kâffesi bahâdır ve cesûr, son derece fa“âl ve gayûr oldukları cihetle sâhib-i servet ü sâmân idiler. Yüz binlerce koyunları, birçok develeri vardı. Hele cûd u keremde, müsâfır-perverlikde pek ileri gitmiş olduklarından o civarda, aşâ’ir ü kabâ’il arasında fevkal’âde makbûl ve mu’teber idiler.
Hicretin birinci asrı evâhirinde bu aşiretin emîri ve re’isi olan Mülevvah İbn Mezâhim nâm zât hadd ü hesâbı ma’lûm olmayan bu kadar servet ü sâmânı, bütün bâdiyede âfakı tutmuş şöhret ve şânı ile akrân ve emsalinin mahsûdu iken dünyada bir tek evlâda mâlik olmamasından dolayı dâ’imâ müte’cssir ve mahzûn, her bâr giryân u nâlâıı idi.
Sinni otuz beşi geçmiş, Arab âdet ve usûlü veehle pek genç iken te’ehhül ederek o zamândan beri yigirmi seneye karîb bir müddet miirûr etmiş olduğu hâlde erkek ve kız bir evlâdının dünyaya gelmemesinden mütehassıl gam ve keder-ile gece ve gündüz yanar ve yakılır, gözlerinden kanlı yaşlar

akıdırdı. Derdine dermân arayarak gâh Bağdâd ve gâh Basra’ya gider, hiç bir yerde karâr ve ârâm edemeyip lâyenkatı’ dolaşır gezerdi.
Vefatından sonra makâmını işgâl edip nâmını ibkâ eyleyecek, hâl-i hayâtında hânesine zevk ve neş’e getirecek, ihtiyârlığı zamânında, umûr u husûsunu idâre edecek bir evlâda mâlik olabilmek içün bütün tnâ-melekini fedaya hâzır idi. Her kim bir çâre söyler ise ana mürâca’at eder, hîçbir ‘ilâcın derhâl icrasında tekâsül ve terâlıî etmezdi.
Şâm u Irak’da ne kadar tabîb var ise cümlesini ziyâret ctdi. Ziyâretgâh olan mahalleri birer birer dolaşdı, mükerreren izdivâc eyledi. Kabahati zevcede zann ederek birçoğunu değişdirdi.
Yüzlerce kurbânlar, fukarâya binlerce ihsanlar ahd ü nezr etdi. Ah u zârı, duâ ve niyâzı âsümâna yetdi.
Artık nâ’il-i emel olmakdan ümidini kesdiği, tamâmiyle ye’se düşdüğü bir zamanda idi ki lutf-ı Hak erişdi. Zevcesi hâmile kalarak dokuz ay on gün sonra nûr topu gibi bir erkek evlâdı dünyaya geldi.
Zevcesinin müddet-i hamlinde Mülevvah bir dakika bile yanından ayrılmamışdı. İııanamadığı, ümîd etmediği bu sa‘âdcti mâlik olmazdan evvel zayi’ etmek, elinden kaçırmak ihtimâlini düşündükçe kalbi titremiş, merâk ve endişe ile bu müddet zarfında hemân gözlerine uyku girmemişdi.
Çocuğun yevm-i vilâdetindc Mülevvah bin kadar koyun, elli deve kurbân ederek bütün urbân ve aşâ’ire ziyâfetler çekdi. Fukaıâyı günlerce it’âm u intak eylediği gibi birçok nnıhtâcîne -anları gam ve keder zaruret ü ihtiyâcından âzâde kılacak derecede- kerem ve ihsanda bulundu.

Çocuğun vilâdetiyle berâber gûyâ âfıtâb-ı sa’âdet ü ikbâl doğmuş, bütün her tarafı bir nûr-ı sürûra gark etmişdi. Herkes memnûn, herkes pür neş’e vü zevk, herkes hurrem ü şâdân idi.
Çocuk vilâdetinden üç gün sonra merâsim-i mahsûsayla Kays tesmiye edildi. Müte’addid süd nineler, birçok hidmedkâr ve dadılar var iken dâimâ peder ve vâlidesinin kucağından düşmeyerek kemâl-i nâz u na‘îm ile üç yaşma vâsıl oldu.
Kays gittikçe güzelleşiyordu. Bülbül gibi şakıması, dürlü dürlü sözleri, çocukluğa mahsus hâlleri herkesin nazar-ı tahsîn ve takdirini celb eyliyordu. Fevkalâde zekî, son derece âkil bir adanı olacağı her bir hâl ve hareketinden istidlâl olunuyordu. Yalnız ebeveyni değil, bütün aşîret halkı bu mini mini yavruyu seviyor, üzerine titriyordu. Her gören maşaallah diyerek anı isâbet-i ayndan sıyânet ediyordu.
Bu sûretle seneler geçdi, Kays yedi yaşma basdı, adetâ gürbüz bir delikanlı olmıışdu. Artık onun sünnet edilmesi, mektebe verilmesi îcâb ediyordu.
Mülevvah lutf-ı Hak’la gördüğü bu mürüvvetin kadrini i’lâ içün mükemmel bir düğün tedârikâtına başladı. Bağdâd’ııı en mahir ve muktedir ccrrâhı celb edilmekle berâber bütün civar urbân ve aşâ’iri rü’esâsma da‘vctçiler gönderildi. Emsâli nâ-mesbûk bir tantana vc ihtişâm ile üç gün üç gece ‘ilân-ı şâdmânî edilerek sünnet-i scniyye icra edildi. Kays ile berâber zengin, fakir yüzlerce çocuk sünnet edilmiş, bu münâsebetle erbâb-ı fakr u zarûrete ihsanlar, atiyyeler verilmişdi.
Leyla ile Mecnun Osmanlıca Metin yazımızı umarım keyif alarak okumuşsunuzdur. Daha fazla metin için Osmanlıca Metinler kategorisini tıklayarak sitede yer alan tüm Osmanlıca Metinlere ulaşabilirsiniz.