Gerçekten okumuyor muyuz?
Okumak, aydınlık kaynağı olan kitaplarla zihnin dehlizlerine ışık tutup doğru düşünmeyi geliştirmek için gereklidir. Okumak düşünmeyi ve yaşamayı öğretir insana. Okumayan insan düşüncenin yollarında tökezler. Yalan yanlış çıkarımlar, iletişim kopukluklarımız… Hepsi az okumamızdan kaynaklanmıyor mu? Toplumumuzun en büyük sorunu iletişimsizlik değil mi?
Düşünememek bütün bunların sebebi.
Okumuyor kendimizi başkalarının yerine koyamıyoruz. Empati kuramıyoruz. Bir roman neler kazandırır oysa insana… Kendinizi, tamamen zıt huylara sahip olduğunuz bir karakteri desteklerken buluverirsiniz. Farkında bile olmadan size empatik düşünmeyi öğretir.
Başka gözlerden bakamıyoruz hayata. Kendi gözlerimizle gördüklerimizi dahi doğru yorumlamaktan böylesine uzakken başka gözlerden bakamamak çok şaşırtıcı olmasa gerek.
Okumuyoruz diyorum hep. Okumuyoruz diyoruz ama sevindirici şeyler de olmuyor değil. Diziler artık okumayı övüyor. Filmler okumak üzerine olumlu mesajlar veriyor. Bir örnek vermek icap ederse kurtlar vadisi filminde Polat karakterinin okuduğunu görüyoruz. Çocuklar duymasın dizisinde Meltem az da olsa okuyor. Televizyon bizi okumaktan alıkoyan en büyük düşman. “Okumak” denen yola yine onun okumak üzerine mesajlarıyla yöneleceğiz gibi görünüyor. “Aşkın Şehidi” kitabını otobüste tramvayda görür oldum. Meğer Polat onu okumuş.
Okumuyoruz diyoruz ama son bir kaç senedir. Artık “okumak” eylemlerimizi tüketen televizyon, bütün vaktimizi yönettiği gibi okuyacaklarımız konusunda da bizleri yönlendirmeye devam ediyor.
Umarım gelecekte bu durum tamamen ticari boyut kazanıp da sadece yapımcılara yakın olan yazarları okuyan karakterler görmeyiz tv’lerde. Nitelikli
Hey gidi hey sosyal medyadan okuyamıyoruz şimdi de.