Namık Kemal’in Şiirin Gelişmesindeki Rolü
Nâmık Kemal, yenileşme dönemi Türk şiirine vatan, millet, halk, hak, hürriyet, istiklâl ve eşitlik gibi kavramları getiren ve bu konular etrafındaheyecanlı bir hatip edasıyla yüksek sesle haykıran devrin gür sesi olur. İmparatorluğun içinde bulunduğu zor şartlar, savaşların getirdiği büyük yıkımlar ve toprak kayıplan, yüksek vatan sevgisinin yarattığı heyecan içinde kurtuluş çareleri arayan şairin bir taraftan politik meselelere yönelmesine, sanatını sosyal ve siyasi konulara açmasına, diğer yandan vatan sevgisini ve kahramanlık duygularını haykırmasına zemin hazırlar. Bu tür şiirleri içerisinde ilk bakışta Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vatan Türküsü, Murabba, Vâveylâ ile yine aynı temalar etrafında şekillenen birkaç gazeli dikkat çeker. Aksiyoner bir dava adamı kimliği ile karşımıza çıkan şairin;
“Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi
gibi mısralarla örülü bu şiirleri, Vatan yahut Silistre piyesiyle devri içinde ve sonraki bunalımlı dönemlerde geniş halk kitlesi üzerinde derin akisler uyandırır. Daha önce Mehmet Halis Efendi, Süleyman Şâdî ve Osman Nevres gibi birkaç şairin kaleminde beliren vatan temi, onun şiirleriyle gerçek temsil kabiliyetine kavuşur ve Mehmet Emin ile Tevfik Fikret’e gelinceye kadar başka büyük temsilcisini çıkarmaz.
Vâveylâ şiirinde, vatan fikrinin kazandığı değer, mücerretten müşahhasa dönüşerek insan imajıyla birleşir. Haritada görülmüş vatan coğrafyasının getirdiği üstten bakışın kurduğu hayalle birleşen yüksek heyecan ve lirizm, ittihat-ı Islâm fikrine bağlı bu vatan mistiğinin elinde şiiri daha da ilgi çekici kılar:
“Git, vatan! Kâ’be’de siyaha büriin
Birini Kerbelâ ’da Meşhed’e at!
Kâinata o hey ’etinle görün. ”
diyen şair, mersiye atmosferi içinden bütün bir inanç sistemine ve Tanrı fikrine ;ıkar. Ülkenin zor duruma düştüğü oldukça bunalımlı bir dönemde yazıldığı anlaşılan şiirin tematik örgüsü kurtuluşu Tanrı’da arayan yönelişte toplanır.
Nâmık Kemal’in şiirinde birbiriyle irtibatlı olan ve hatta bir tarafıyla vatan temasına da bağlayabileceğimiz hürriyet, eşitlik, meşrutî yönetim, hak, adalet, hamiyet, millet ve halk kavramları geniş yer tutar. Bu kavramlar bir taraftan politik zeminde devrin yönetim modeli ve uygulamalarıyla, diğer > andan vatan temi, insanın kişilik ve varlık problem alanlarıyla birleşir. Hürriyet Kasidesi’ nde;
“Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükümetten ”
diyen şair, politik tercihinin yanında yeni insan tipinin davranış tarzını sergiler. Şiirde insan denen varlığın yüksek yaratılış özellikleri ile vatan, millet, hamiyet ve halk kavramı üstün değerler çizgisinde birleşir. Bunu hürriyet fikri ile adalet ve hak düşüncesi tamamlar. Benzeri eserlerinde çoğu kez kolektif şuuru temsil kabiliyeti olan “biz” adına konuşan Nâmık Kemal, vatan kavramı etrafında kitleleri arkasından sürükleyecek üstün değerler bütünü kurmanın ve bunların etrafında heyecan yaratmanın peşindedir. Dönemi içinde klasik zevkin dairesinden tamamen kurtulamamış olmasının, gazel, kaside, kıt’a ve diğer klasik nazım şekilleriyle şiirler yazmasının, yer yer klâsik neşveyi ve estetiği sürdürmesinin yanında ona edebi kimliğini kazandıran bu şiirler olur.
iirinin muhtevasında yeniliğe giden Nâmık Kemal, şekil ve üslupta faz-a değişiklik yapmamış, klasik edebiyattan gelen şekillere bağlı kalmış görünür. Ancak, yine de bu şekiller üzerinde sınırlı değişikliklere gitmiş, bazı şiirlerinde ise batılı yeni şekilleri denemiştir. Onun Vaveylâ, Hilâl-i Osmanî, Ukab-nâme gibi şiirleri bunlar arasında sayılabilir. Sayısı onu bulan kalem tecrübesinde heceyi denemesi de dikkat çeker. Her ne kadar bu vezinle yazdığı manzumelerde pek başarı gösterememiş ise de sade söyleyişi arayışıyla ve yeni şiirin gideceği yollardan birini işaret etmesiyle dikkate değer. Bu tür manzumelerinde klasik şiirin üslûbundan uzaklaşarak üslup yönünden de değişikliklere gider. Dilde ise konuşma diline yaklaşır. Bunun yanında “Şina-sı’nin üslûbunda görülen kuruluk, adeta iskeleti andıran takırtılı durum da giderilerek; dil fonksiyonel, dinamik, canlı bir özellik kazanır.
Nâmık Kemal ’in yeni dönem dil anlayışı, üslûbu; hitabeti esas alan ve hiçbir şeyden çekinmeyen gür bir erkek sesidir Düşüncelerinde samimi olduğu için, Şinasî’de görülen koyu didaktizm; öğreticilik, burada yerini vatan ve millet yolunda heyecanla bütünleşen engin bir lirizm’e bırakır. Bunların yanı sıra, Fransız edebiyatından ve özellikle şiirinden yeni duygular, imajlar, hayaller de Kemâl bey vasıtasıyla artık şiirimize girer.” (Göçgün 1999: XLIV)